Güncellemek, güncel yaşamımızda  en çok kullandığımız,kelimelerden biri oldu.

 Cep telefonlarının hayatımıza soktuğu her gün yaşadığımız bir eylem haline geldi.

Gün olmuyor ki;  cep telefonumuzda, bilgisayarımızda güncelleme olmasın.

Programın  ana unsurları kalmak şartıyla, günün şartlarına göre, gelişmelere göre programı uyarlamak, eksiklerini tamamlamak..Gelişen  şartlara programı uydurmak.

Yaşamın her alanında; yasalarda, teknolojide, sosyal hayatta , devletlerarası ilişkilerde, ekonomide,güvenlik,sağlık,eğitim alanlarında meydana gelen gelişmeler için güncellemeler yapıyoruz.

 Güncelleme yaparken belki  bedensel  olarak yaptığımız bir  çok  yaşamsal faaliyetimizi de elektronik araçlara yüklüyoruz..en kötüsü de bu.

Kendimizi güncellemeyi yavaş yavaş terk  ediyoruz. Adeta elektronik araçları kullanırken onların çizdiği sınırlar içinde bir yaşama doğru gidiyoruz. 

Çoğu durumda emrine giriyoruz.

İşte tam bu noktada yaşamımızda, son gelişen olaylara dikkat çekmek için  yani yaşamsal sorumluluğumuzu güncellemek için, bu hafta ''güncelleme '' konusunu ele aldım.

Şimdiki yaşamımız hızla elektronik dünya ile  gittikçe artan oranda uyumlu hale gelen  bir yaşam güncellemesi.

Global dünyanın mikro parçası olan insanın; cep telefonu ile belirli merkezlere  bağlanan, belirli merkezlerden yönetilmeye açık hale getirilen özel yaşamları. Sırların hızla önemsizleşmesi.

Kendimizi kaybetmeden, kişisel ve toplumsal olarak kendimizi de sürekli gelişen yaşama uygun güncelleyerek belki de bu yeni yaşam şeklinin olumsuzluklarını aşabilir, hatta yaşamımızın faydalı unsurları haline getirebiliriz.

Ancak işte burada bir problemimiz var;  Kendi ruh ve akıl fonksiyonlarımızı güncellerken yeteri  özeni gösteremiyoruz. Bilinç düzeyimiz bu konuda çok düşük.

Okumuyoruz, dinlemiyoruz, sorgulamıyoruz, analitik düşünmüyoruz ya da çok az yapıyoruz.

Bu da toplum olarak kolay etkilenebilir hale getirilmemize sebep oluyor.
Bu gözlemlerin sadece normal vatandaş seviyesinde değil, toplumu yönetenlerin ve etkili olanların, davranışlarında da geçerli.

Belki de bütün çatışmaların sebebinde güncellenmemiş düşünceler, söylemler, bakış açılarında yatıyor.

Gelişmiş ülkeler değişime ayak uydurmak için, ya da yeni gelişmelere göre pozisyon almak için; A, B, C,D  gibi alternatif planlar yapıyor..Bunları kısa,orta, uzun , elli yıllık , yüz yıllık zaman dilimlerinde öngörüyorlar. Sürekli güncellemeye açık olarak. 

Toplumların ve devletlerin bekası için bu bakış açısı gerekli diye düşünüyorum.

Bizde ise bırakın uzun vadeli planları ve güncellemeleri, bunlara uygun çalışmaları  sadece günlük yaşıyoruz.

Günlük konuşuyoruz.Günlük adım atıyoruz..Önceden hazırlığımız tam olmadığı için güncelleme gibi bir eylemimiz olmuyor, oluyorsa da normal yaşantımızı güne uyarlama şeklinde oluyor.

Duruşumuzu  hazırlıklı olduğumuz planlara göre değil de karşımızdakinin söylemine, hareketine göre yapıyoruz. 

Olayların sebebi olarak karşımızdakini ilan ediyoruz..
Öncelikle  yaşamış olduğumuz hiçbir sorun, bugün başlamadı. Bugün  yaşamımıza girenler olabilir ama o sorunlar kuluçka dönemini tarihin gizli,açık köşelerinde devam etmiş de olabilir..

Bizlere, özellikle devletimizi yöneten iktidar ve muhalefete, aydınlara düşen ; günlük, yıllık yüz yıllık problemleri iyi düşünüp analiz etmemiz lazım.. Güncellememiz lazım..

Artık şüphe yok ki bölgemiz haçlı seferleri başladığı günden beri devam eden bir problemin güncellenmiş versiyonunu yaşıyor.

Avrupa'ya alınmamamızın sebebinin de, bu  olduğu aşikar.  Bizden sonra başvuran birçok ülkeyi çok daha az gelişmiş olmalarına rağmen içlerine aldılar..Elbette bu bizim sorumluluklarımızı yok saymamız anlamına gelmiyor.

Benim düşünceme göre yapmamız gereken;

Öncelikle Atatürk'ün hedef gösterdiği kendi muasır medeniyet seviyemizi  tanımlamamız.

Bu iş Avrupa'ya benzeyerek olacak iş değil.
Bence Japonya erdem ve gelişmiş yaşam olarak Avrupa'dan daha üstün, neden Avrupa muasır medeniyetin prototipi olarak pazarlanıyor?  Bunu hiçbir zaman anlayamadım.
Önce kendi muasır medeniyet anlayışımızı güncelleyelim.
Yine Atatürk'ün Milliyetçiliğini güncelleyelim..Dil, İnanç, Irk birliği varsa güzel, ama

Ortak geçmiş, ve ortak ideallerimizi güncelleyelim, ortak paydalarımızı .

Milli, teknolojimizi , milli sosyal adalet politikamızı, milli barış politikamızı, milli ekonomimizi, milli insanlık politikalarımızı, milli şehirleşmelerimizi, milli hukukumuzu , adaleti ,cumhuriyetimizi, milli sosyalizmimizi öyle bir güncelleyelim ki ona ulaştığımızda  bugün evrensel değerleri temsil ediyorum diyen ülkelerin  Muasır medeniyetten farkı ortaya çıksın.  Öyle kalıplaşmış ithal düşüncelerle ne milliyetçilik, ne sosyalizm ne de cumhuriyet olur. Kopyacılıkla hiçbir yere varamayız.

Sadece Atatürk'ü koruyarak da bir yere varamayız. Atatürk'ü anlar, algılar ve yaşarsak onu aşabiliriz. Ancak o zaman Atatürk'çü oluruz

Milli olmadan millet olmaz. Milliyet  ve millete ait olmadan da milliyet olmaz. Milliyet olmadan milliyetçilik olmaz.

Milli duruşumuzu da  tez elden güncellememiz lazım..

Kendi vatandaşının dışındaki insanlara yaşamayı hak olarak görmeyerek insanlık sınavını geçemeyen batı;  Orta çağ vandalizmini demokrasi ve özgürlük  ambalajı ile güncelleyerek; farklı bir boyutta sömürgeciliği uyguluyor. Hedefte de Anadolu'da Türk milletine rahat vermemek var.. Kendisine boyun eğmiş bir Türk toplumunu oluşturmak var.

İşte böyle bir zamanda şartlarımızı güncellememiz,  bunu da samimi olarak yapmamız gerekiyor.

Böyle bir zamanda en çok sorumluluk iktidara düşüyor.
İktidar da kendi vatandaşını insanlıkla beraber kucaklamalı, kendine muhalif olanlar dahil.
Tevazusunu güncellemeli.

Devlet de kendini güncellemeli.  Sadece Cumhurbaşkanımızın başarılı olduğu bir devletin sürekliliği tehlikededir.

Devletin bütün kurumları ve temsilcileri de en az cumhurbaşkanımız kadar  başarılı olacak şekilde güncellenmeli.

Sadece cumhurbaşkanımızın gözüne girerek bu devlet  baki olamaz.
Güçlü insanlar güçlü ekiplerle çalışırlar.

Patronun  sahada olduğu şirketlerde, herkes patronun gözüne bakar.

Gelişme şeklimiz hızla bir milli metoda kavuşacak şekilde güncellenmeli.

Her şeyden önce de muhalefetimiz hızla güncellenmeli.

CHP Sosyal düzenin refaha ulaşması,  özellikle devirmeci mantık yerine,inkılapçılık konusunda önderliği, cumhuriyete  yaklaşımı konusunda kendini güncellemeli. Belki de en milliyetçi parti CHP olmalı.

MHP toplumun önünü açmaya devam ediyor. Ülkücü olarak bu toplumun her konudaki  en yüksek ülküsünü MHP ortaya koymalı.Hatta  toplumculuk konusunda en etkin ülkü MHP'nin olmalı.MHP ülkülerini güncellemeli.

Hepimiz öyle güncel olalım ki önce kendimiz ve çevremiz birbirimizi anlayabilelim.İletişim kanallarımız açık olsun. Hepimiz farklı olalım ama, konuşabilir olalım.

Nasıl ki cep telefonumuzda güncellemelerle en uzaktaki, hiç tanımadığımız insanlarla hatta sevmediğimiz insanlarla iletişim kurabiliyoruz. 

Her şeyimizi güncelleyerek muasır medeniyet diline erişelim.

Elbette şu an ki savaş durumumuzu dikkate alarak; en büyük amacımız vatanımızı normal rotasına sokuncaya kadar; kriz dönemlerinin yönetim şekli ne ise o uygulanmalı..