Türkiye’nin en büyük kültürel değerlerinden birisi olan sema, kanuni bir koruma olmaması nedeniyle birçok yerde aslına uygun olmayan bir şekilde icra ediliyor. Bunun son örneği ise Bursa Mevlana Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği ile Osmangazi Belediyesinin ortaklaşa düzenlediği organizasyonda 37 kadının rengarenk kıyafetlerle yaptığı sema gösterisi.  Kadınların kırmızı, pembe, mor, siyah, turuncu, mavi, yeşil, bordo renklerle sema gösterisi yapması tepkilere neden oldu. Sema ayini populist bir anlayışla görsel bir şölene döndürülerek, manevi değerine zarar veriliyor.
Selçuk Üniversitesi Mevlana Uluslararası Araştırma Enstitüsü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Mevlevi geleneğinde çok farklı renklerde sema ayinin görülmediğini ve genelde ise tennure renginin beyaz olduğunu söyledi. Sema törenlerinin gelişigüzel her yerde yapılmasının semaya büyük zarar verdiğini belirten Yrd. Doç.Dr. Nuri Şimşekler, “Mevlevilik geleneği 700 yıl boyunca korunmuş. Fakat son yıllarda sema törenlerine ilginin artmasıyla birlikte çeşitli açılışlarda ve düğünlerde dahi sema icra edilir hale gelişmiştir. Son olarak Bursa’da yapılan sema gösterisi hiç uygun olmamıştır. Mevlevi geleneğinde semazen kıyafeti yani tennuresi genellikle beyaz olur. Ancak semaya yeni başlayan çocuk ve genç yaşlardaki semazenlerin koyu yeşil, koyu kahverengi renkte semazen kıyafetleri giymektedir. Yetişkin ve olgun semazen kıyafeti geleneğe göre hep beyaz olmuştur. Özellikle semanın manasını bir kenara bırakıp görsel bir şölen bir haline getirmek için bu şekilde rengarenk kıyafetlerin giyilmiş olması popülizmden ve geleneği bozmaktan başka bir şey değildir” dedi.
VALİLİKLERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR
Semayı koruma görevinin Kültür ve Turizm Bakanlığına ait olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, şunları kaydetti: “Bu kültür Türkiye Cumhuriyetine emanet edilmiştir. 2005 yılında UNESCO bu kültürü koruma altına almış ve dünya mirası listesine eklemiştir. Semanın geleneğine uygun bir şekilde uygulanması yönünde karar almıştır. Bu karara  Kültür ve Turizm Bakanlığı da imza koymuştur. Bunun korunması ve denetlenmesi Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir. Bunu o bakanlık denetleyecektir. 2008 yılında Kültür Bakanlığı genelge yayınladı. Bunu sağlaması gerekir. Genelgenin takibi konusunda valilikler yeterli derecede önlem almamaktadır. Valiliklere büyük görev düşüyor”
SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL VARLIKLAR KANUNEN KORUNMALI
“Ülkemizde somut olan kültürel varlıkların korunması yönünde bir kanunun olmasına rağmen somut olmayan kültürel varlıkları manevi değerlerin korunması kanunen bir yaptırımı yok” diyen Nuri Şimşekler, “Bunun için mutlaka somut olmayan kültürel varlıklarımızı korumak için bir kanun çıkması gerekiyor. Bunun için TBMM’de kanun çıkarılması gerekiyor.
Kanunla koruma altına alınması gerekiyor. Somut olmayan kültürel varlıkların koruma altına alınması gerekiyor. Kanun çıkmadığı sürece sema ayaklar altında düşecektir. Düğünlerde, açılışlarda sema yapacaklardır. Bu kanun olmadığı sürece bizim ayıbımızdır. Hem de orada sema yapacak kişilerin edepli bir şekilde yetiştirilmediği sürece semanın değeri azalacaktır. Bir sürü kendisini semazen zanneden, bu işi bir meslek gibi gören edepten yoksun dönen insanlar ortaya çıkmaktır. Bunlara semazen diyemiyoruz” ifadelerini kullandı.
MEVLEVİLİKTE KADIN İKİNCİ PLANDA DEĞİL
Mevlana ve Mevleviliği ikinci plana koyduğu kesinlikle düşünülmesin çağrısında bulunan Şimşekler, şu önemli hususlara dikkat çekti: “Hz. Mevlana kadınlara dersler vermiştir. Onların bulunduğu meclise giderek, onları aydınlatmış ve hatta onların yanında sema etmiştir. Yine Mevlevi geleneği içerisinde 13.yüzyılda Tokat’ta Afyon’da Mevlevi şeyhi olan kadınlar vardır.”
İBRAHİM BÜYÜKEKEN
Editör: TE Bilişim