Üç ayların ilk ayı recep, iki güzel geceyi içinde barındırıyor. Bunlardan biri de Miraç Kandilidir. Bütün kandillerde oruç tutulduğu gibi Miraç Kandiline de oruçlu girilir. O gün fakir fukaraya sadaka verilir, yemekler pişirilir, tatlılar yapılır. Gece sabaha kadar ibadetle geçirilir. Ertesi güne de oruçlu girilir

 

Mübarek geceler ve kandiller, kulun Allah'a yaklaşması, tövbe etmesi ve kendisinin bağışlanması için birer Vesiledir. Şüphesiz Cenab-ı Allah'ın ve kullarının birbirlerini anmaları ve zikretmeleri için herhangi bir vesileye ihtiyaçları yoktur. Belirli vakitler içinde ve şartlar dahilinde yapılması gereken ibadetler hariç kul dilediği zaman Alemlerin rabbi olan Allah'a yönelebilir. Bunun için hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi araya vasıta koymasına gerek yoktur. Alnını secdeye koyup gözyaşları içinde günahlarından tövbe edebilir. Allah da dilerse affeder dilemezse affetmez. Kişinin istediği ister bu dünyada isterse öteki dünyada gerçekleştirir. Bu sadece Allah'ın bileceği bir iş... Kulun yapacağı daima güzel ahlaklı, adil, dürüst, yardımsever, cömert olmasıdır. İbadetini, duayı ve zikrini elden bırakmamasıdır.

Üç ayların ilk ayı recep, iki güzel geceyi içinde barındırıyor. Bunlardan birincisi ayın başında (5. günü) kutladığımız Regâib Kandili, ikincisi ise ayın sonunda 25'inde en güzel şekilde idrak ettiğimiz Miraç Kandilidir.

Bütün kandillerde oruç tutulduğu gibi Miraç Kandiline de oruçlu girilir. O gün fakir fukaraya sadaka verilir, yemekler pişirilir, tatlılar yapılır. Camilerde ve kabir ziyaretlerinde tatlı ve şeker, bisküvi, lokum dağıtılır. Gece sabaha kadar ibadetle geçirilir. Ertesi güne de oruçlu girilir.

MİRAÇ

Miraç, arace fiilinden ismi alettir. Arace, yükselmek, yukarı çıkmaktır. Miraç, ise merdiven anlamına gelmektedir.

Miraç, Hicretten bir yıl ya da 16 ay evvel Recep ayı'nın 27. Gecesinde gerçekleşti. Rivayete göre, Hz Muhammed, Allah tarafından Cebrail ile birlikte bir gece evinden alınıp Burak adlı bir bineğe bindirilerek Mescid-i Haram'dan Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'ya götürüldü. Resulullah Efendimiz, Burak'ı Beytül Makdis'in (Süleyman mabedi) kalıntılarının güney batı tarafına bağlamıştır. Hazreti Muhammed sırasıyla Mesci-i Aksa'da İsa, Musa ve Harun Aleyhisselamla karşılaşmıştır. Burada günümüzde "Nebi minberi" diye anılan yerde bütün peygamberlere namaz kıldırmıştır. Oradan da miraç minberinin bulunduğu yerden göğe yükselmiştir.

Hadislere göre Hz. Muhammed, bu yükselmede gök katmanlarını Cebrail ile birlikte gezerken sırasıyla Hz. Adem, Hz. Yusuf, Hz. Yahya, Hz. İsa, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve İbrahim Aleyhisselamları görmüş, 7. Kat gökten sonra Sidretü'l Münteha'ya çıkmıştır. Cebrail'in Sidretü'l- Müntehadan ileri geçememesi üzerine yolculuğuna yalnız devam etmiştir.

Miraç hadisesinde ona ilk inanan Hz. Ebu Bekir olmuştur. Mekke halkı telaş ile gelip Hz. Ebu Bekir'e konuyu açmışlar ve Hz. Ebu Bekir: "O söylüyorsa doğru söylemiştir" diyerek Resulullah Efendimizi tasdik etmiştir. (1)

 HADİSLERDE MİRAÇ

Miraç hadisesi hadislerle de teyit olunmakta ve Müslümanların kıldığı 5 vakit namazın miraçta farz kılındığı beyan edilmektedir.Bu konuda pek çok hadis-i şerif mevcuttur.

"Resulullah (sav), beş vakit namazla gönderilince, Hz. Musa Aleyhisselam kendisine: "Rabbine dön! Daha da azaltmasını talep et. Çünkü, Beni İsrail'e iki namaz farz etmişti, onları kılmadılar!" dedi. Bunun üzerine aziz ve celil olan Rabbime tekrar dönüp daha da hafifletmesini istedim. Rabb Teâlâ şu cevabı verdi: "Semavât ve arzı yarattığım zaman ben sana ve ümmetine elli vakit namaz yazmıştım. Öyleyse elli olan beştir. Sen ve ümmetin bunları kılın!" Böylece anladım ki, bu beş vakit namaz Rabbim Teâlâ'dan kesin bir emirdir. Hemen Hz. Musa'ya döndüm. O yine "Dön!" dedi. Fakat ben, artık geri dönmedim."(Nesai, Salât 1, (1, 223-224)
Resulullah (SAV) buyurdular ki: "İsra gecesinde Hz. Musa'ya uğradım. Kırmızı kum tepesinin yanındaki kabrinde namaz kılıyordu." (Müslim, Fezail 164, (2375); Nesai, Kıyamu'l-Leyl 16, (3, 215)
Resulullah (SAV) buyurdular ki: "Miraca çıkarıldığım gece bana iki kadeh getirildi, birinde şarap diğerinde de süt vardı. Ben sütü aldım. Melek: "Seni fitrata irşad eden Allah'a hamd olsun. Eğer şarabı alsaydın ümmetin azmıştı" dedi." (Nesai, Eşribe 41, (8, 312); Buhari, Eşribe 1; Müslim, İman 272, (168)
Resulullah SAV)'ın Mirac'a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Sonra da şöyle hitap edildi: "Ey Muhammed! Artık, nezdinde (hüküm kesinleşmiştir), bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lüftu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır." (Buhari, Bed'ül-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menakıbu'l-Ensar 42; Müslim, İman 259, (162); Tirmizi, Salât 1
Resulullah (SAV) buyurdular ki: "Mirac sırasında İbrahim (as)'le karşılaştım. Bana: "Ey Muhammed, ümmetine benden selam söyle. Ve haber ver ki: Cennetin toprağı temiz, suyu tatlıdır. Burası (suyu tutacak şekilde) düz ve boştur. Oraya atılacak tohum da "Sübhanallahi  velhamdülillahi ve lailahe illallahü vallahu ekber." cümlesidir." (Tirmizi, Da'avat 60, (3458

AYETLERDE MİRAÇ

İsra Suresinde Hz. Peygamberin miracından bahsedilmektedir. İsra'nın kelime manası yürütme, bir yerden bir yere götürme, demektir. Gece yolculuğu anlamındadır. Ayetin meali şöyledir: "Kulu Muhammed'i geceleyin Mescid-i Haram'dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için Mescid-i Aksa'ya götüren Allah,  her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Gerçekten o her şeyi işitendir, görendir." (2)

Yine Necm suresinde Sidretü'l Müntehadan bahsedilmekte ve Sidretül Müntehadan sonra meva cennetinin varlığından haber verilmektedir. Ayet mealen şöyledir: "Sidretü'l- Münteha'nın yanında  ki cennetü'l Meva onun yanındadır. Sidre'yi kaplayan kaplıyordu. Peygamberin gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı. And olsun ki O, Rabbi'nin ayetlerinden en büyüğünü gördü" (3)

Resululah Efendimiz, Bakara süresinin son iki ayeti; Amenerruslü'nün Miraç gecesinde vahy edildiğini de belirtmektedir.

ALEVÎ- BEKTAŞİ İNANCINDA MİRAÇ

Miraç hakkında Kur'an-ı kerim'de iki surede yer verilmektedir. Bu iki surede, Hakk'ın hakikatlerini temaşa etmesi ve inananlarla inanmayanların ayırt edilmesi için Miraç olayının vuku' bulduğu belirtilmektedir. Detayları hakkında hiçbir bilgi verilmemektedir. Sadece sevgili Peygamberimizin gördüklerini ashabına anlatması, kendisine sorulan sorulara cevap vermesi ile Miraç hakkında detaylı bilgilere sahip olabiliyoruz. Ancak Peygamberden (S.A.V) sonra ortaya çıkan fırkalarda her gurup kendine mahsus bir Miraç olgusu geliştirmiştir.

Alaeviler ve Bektaşilerde kendilerine mahsus bir miraç olgusu gerçekleştirmişlerdir. Ancak Alevi ve Bektaşilerin Miraç algısı, Sunnî ve Şia'lardan farklılık göstermektedir. Alevi ve Bektaşilerin Miraç yorumu şöyledir:

Hz. Peygamber Efendimiz, Cebrail'in Hakk'ın kendisine görünmek istediğini bildirmesi üzerine "Burak" adlı binite binerek göğe çıkar. Kudüs'te Mescid-i Aksa üzerinden geçerken nurdan bir merdiven görür ve merdivene tırmanır. Yedinci katta, Tanrı katına varmadan önce karşısına heybetli bir aslan çıkar. Resululah aslanı görünce biraz çekinmiştir. Cebrail Aleyhisselam aslanın kendisinden bir nişan istediğini bildirmesi üzerine o da yüzüğünü çıkararak aslanın ağzına atar ve yoluna devam eder. "Eğer amcamın oğlu Ali burada olsaydı bu aslanın hakkından gelirdi."diye düşünür.

Nihayet Hakk'ın huzuruna vardığında Hak kendisine tecelli etti. Hz. Muhammed Hakk'ın didarını gördü ve hak ile doksan bin sır söyleşti. Ve hemen secdeye kapandı. Ümmetini diledi. Hak, "Kalk ey habibim, bunu Hasan ile Hüseyin'e götür."dedi.

Hz. Peygamber Miraç dönüşünde kırkların kapısına vardı. Peygamber olduğunu söylemesine rağmen kapı açılmadı. Üçüncü çalışında "kim o?" sorusun, "fakir ve edna bir kul" deyince kapı açıldı. İçerde 39 kişi vardı. Birinin kolu kesildiğinde tümünün kollarından kan aktı. Kırklar Meclisinde Hz. Ali, çıkarıp yüzüğü geri verdi. Hz. Peygamber Miraç'ta gördüğü aslanın Ali olduğunu anladı. "Ey ashaplar, gerçek Ali'dedir, Ali'ye varın, dileklerinizi ona söyleyin" dedi…"(4) Konu daha devam edip gider. Buraya kısaltarak aldım.

MESNEVİ'DE MİRAÇ

Hz. Mevlana, Hz. Peygamberin Miraç hadisesini anlatırken; "O İmtihan günü (Miraç'ta) yedi göğün hazinesine gözünü ve gönlünü yumdu. Onu görmek için yedi kat göğün ufukları hurilerle, ruhlarla dolmuştu. Kendilerini onun için süslemişlerdi. Ama onda sevgiliden (Allah'tan) başka rağbet nerede? O, Allah'ın ululuğuyla öyle dolmuştu ki Allah ehli olanlar bile oraya yol bulamaz" diyerek Cebrail'in Sidretü'l Müntehaya geldikten sonra" buradan öteye geçersem yanarım" diyerek Resulluh'ın bundan sonra yalnız yolculuk ettiğine atıfta bulunmuştur.(5)

Hz. Mevlana, daha sonraki beyitlerde direk Sidretül Müntehaya ve Cebrail ile Hz. Peygamberin konuşmalarına yer verir ve Cebrail canından vaz geçmediği için onu kınamaktadır: "Ahmet Miraçta Sidre'yi ve Cebrail'in gözetleme kanadını geçince; "Ardıma uç!" dedi Cebrail'e. O da, "Sen git dedi, ben dengin değilim" Hz. Peygamber yine;

"Gel ey perdeler yakan!" dedi ona."Ben daha kendi zirveme varmadım" Cebrail ona;

"ey görkemli dost, bu sınırdan öte bir kanat çırparsam kanadım yanar" dedi

Daha haslar karşısında haslar kendinden geçer. Bu öyküler hayrete hayret ekler. Burada hepsi oyundur kendinden geçişlerin. Verilesidir can. Kaç canın vardır ki senin? Üstün ve sevgili olsan da ey Cebrail, sen kelebek değilsin, mum da değilsin. Mum yanınca kelebeği çağırır. Kelebeğin canı hiç çekinmez yanmaktan."(6)

Resulullah Efendimiz, Miraç hadisesinde kendini diğer peygamberlerin mucizelerinden üstün tutulmasını istememiştir. "Beni, Matta oğlu Yunus'tan üstün tutmayın" demiştir. Hazreti Mevlana bu hadisi şerifi şöyle yorumlamıştır:

"Peygamber dedi ki "Benim miracım, Yunus'un miracında üstün değildir. Benim miracım göğe, onun miracı dibedir." Çünkü hakka yakınlık hesabı aşar.

Yaklaşmak ne yukarı çıkmaktır ne de aşağıya inmek. Hakka yaklaşmak, varlık hapsinden kurtulmaktır. Yok, için yukarıyla aşağının ne anlamı var? Yok, için ne erken ne geç ne de uzak vardır. Hakk'ın işyeriyle hazinesi yokluktadır." (7)

KONYA'DA MİRAÇ KANDİLİ

 Çocukluğumdan hatırladığım kadarıyla bir gün öncesi, o gün ve bir gün sonrası oruç tutulur. Evde pişi hazırlarız. Tepsi üzerine koyup ikindi vakti yola durup camiden çıkanlara ikram ederiz. Daha sonra evlere birer ikişer pişi dağıtırız. Komşularımız da bizden de tadın diye bizim tabaklarımıza da kendi pişilerinden koyarlar. Sonra karşılıklı olarak"Allah kabul etsin, Kandiliniz mübarek olsun!" diye birbirlerine dua ederler.

Çocukluğumda Konya'nın Saraçoğlu mahallesinde genel de kandillerde "pişi" dediğimiz mayalı hamur kızartılır, evlere dağıtılır, caminin çıkışına durarak namazdan çıkanlara ikram edilirdi. Bu adet hala devam etmektedir.

Nevin Halıcı, Miraç Kandilinde çoğu yerde Peygamber Efendimize Miraç'ta süt ikram edildiği için süt ikram edildiğini belirtmekle beraber sadece " Mardin'de pirinç pilavı, sütlaç, yoğurt gibi beyaz renkli yiyecek ve yemeklerin yenilmesi ve dağıtılması sevap sayıldığını" ifade etmiştir.

Nevin Halıcı,1983'teŞemsi Postalcıların ifadesine dayanarak "Antalya'da Miraç kandilinde bal kabağı tatlısı ikram edildiğini", nedeninin de "Hz. Peygamberin Miraç'a çıkacağı gün evde yemeğinin olmadığından sadece kabak yemeği yiyip miraç'a çıktığı içinmiş. O gün kabak yemeğinin ve tatlısının yapılıp dağıtılması sevap olması düşüncesi imiş" diyerek farklı yörelerde uygulanan kandil örf adet ve gelenekleri hakkında bilgi verir. (8)

Nevin Halıcı, Konya'da Miraç Kandili kutlamaları, Mevlana Müzesinde yapılan uygulamalar hakkında şu bilgileri verir: "Konya'da ise Miraç Gecesi'ne, Peygamber Efendimize (S.A.V) Miraç'ta süt ikram edildiği için "süt gecesi" de denir.

 1980'de Ayşe Cıvıl Hanımefendi'nin anlattığına göre: "Miraç günü ve gecesinde süt içilir. Atatürk zamanında Mevlânâ Türbesi'nde de süt gecesi yapılırdı. Türbede toplanılır, Kur'an okunur, Mevlevi Ayini yapılır, sema bitince süt dağıtılırdı. Herkes Fatiha'sını okur, sütünü içer, evlerine giderdi. Türbe müze olmadan, son süt gecesinde orada idim. Atatürk ve Latife Hanım da geldiler. Merasimde bulundular, sütler dağıtıldı, onlar da içtiler ve ayrıldılar".

Bir arkadaşımın babaannesi ise kazanlarla kaynattığı sütleri, her Miraç Gecesi, yatsı namazından çıkan cemaate sunulmak için mahallenin camiine gönderirdi. Günümüzde de bu uygulamalar farklı şekillerde devam ediyor." (9)

SONUÇ:

Sevgili Peygamberimizin ister bedenen ister ruhen olsun Miracı haktır, gerçektir. Sadece âlimler tarafından farklı anlatımlar, yorumlar getirilmiştir. Cenab-ı Allah Sevgili kulu Muhammed'i S.A.V. kâfirler karşısında desteklemiş, Miraçta gördüğü hadisleri bir bir anlatmış, onların sorularına cevap vermesini sağlamıştır. Çünkü Miraç esnasında bazı ayrıntıları unutan Peygamberimize, bunu hatırlatmıştır. Allah Miraçla kâfirlerle Müslümanları sınamıştır. Müslümanların inancını sağlamlaştırmıştır.

Yukarıda da anlattığımız gibi Kandiller İslam Dünyasında coşku ile kutlanmaktadır. Hangi mezhep dâhilinde olursa olsun Miraç kandiline ayrı bir önem verilmektedir. Türk Dünyasında kandillerin en güzel coşkusunu Süleyman Çelebi'nin" Mevlid"inde görmekteyiz. Peygamber Efendimizin doğum sahneleri, Miraca çıkışı, refref, Sidretül Münteha en güzel anlatımını ve tasvirini onun Mevlidi'nde buluruz.

DİPNOT:

1) Yavuz, A.Fikri, İslam İlmihali, s.530 v.d., Çile yay. 1991/İST

2)İsmail Hakkı Bursevi, Kuran-ı Kerim Meali,(Haz.:Yrd. Doç. Dr, Nedim Yılmaz), İsra Suresi, A:1,s.277, Damla Yay. Kasım 2002/İST

3) Bursevi, a.g.e., Necm suresi,14-18, s.528.

4) Erzurumlu, Kenan, Prof. Dr, Gerçeğe Hu Diyelim, s.33 v.d, Ufukötesi Yay,2007/İST

5) Mevlana Celaleddin Rumi, (Ter: Doç. Dr. Derya Örs-Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç, Mesnevi, C:1, B:3950, Konya Büyükşehir Kültür Yay, 2. Baskı, Eylül-2012/KONYA

6)Mevlana, Mesnevi, C:4, s.3810 v.d

7) Mevlana, Mesnevi: 3,B:4510

8) Halıcı, Nevin, "Miraç Kandili" Zaman Gazetesi, 27 Temmuz 2008

9)Halıcı, a.g. m.

ANUŞ GÖKCE

Editör: TE Bilişim