Her yıl için ayrı yazdığı küçük ajandaları saklayan Başar, bu günlüklerin ileride kitaplaştırılmasını istiyor. Başar, "Hayatı seviyorum, yazmayı da seviyorum. Unutmayayım diye her şeyi not ediyorum" dedi.

Sivas merkezde Kadıburhanettin Mahallesi'nde oturan 4 çocuk babası, Kore Gazisi İsmail Başar, kentte yaklaşık 60 yıl minibüs sürücülüğü yaptıktan sonra Bağ-Kur'dan emekli oldu. İsmail Başar, 13 yıl önce eşi Kadriye Başar'ı kaybedince yalnız yaşamaya başladı. 18 yaşından itibaren günlük tutan Başar, askerdeyken Kore Savaşı'na giden kafilede yer aldı. Savaş sırasında da zor şartlar altında günlük tutan Başar, alışkanlığını bugüne kadar taşıdı. Günlük yazmayı 70 yıldır aralıksız sürdüren Başar, çevresindeki önemli olan her şeyi not alıyor. Her yıla ayrı bir günlük ayıran Başar, son günlerde sağ gözündeki rahatsızlık nedeniyle yazmakta sıkıntı çekiyor.

Askere gitmeden önce günlük yazmaya başladığını ifade eden Kore Gazisi İsmail Başar, "Gençken yazmaya başladım, halen de yazıyorum. Bu sıralar sağ gözümde sıkıntı var, tek gözle yazmaya çalışıyorum. Hayatı seviyordum, yazmayı da seviyordum. O yüzden günlük tuttum. İlkokulu bitirdim. Bizim zamanımızda ilkokulu bitirmek de marifetti. Okul yoktu zaten, birkaç tane okul vardı. Üniversite yoktu burada. Unutmayayım diye her şeyi not ederim. Kalem cebimdedir, hemen yazarım. Bir de gidip gezdiğim yerleri kaybolmamak için yazarım. Nereden girip nereden çıktığımı unutmayayım diye de yazıyordum" dedi.

'SAVAŞTA YAZMAK ZOR OLUYORDU'

1950 yılında 1'inci Kafile, 241'inci Piyade Taburu'yla Kore Savaşı'na fiilen katılan Başar, savaş sırasında günlük tutarken bir hayli zorlandığını, yazılarını ancak bir sonraki gün yazabildiğini ifade ederek şöyle konuştu:

"Savaşta yazmak zor oluyordu. Şimdi savaşmak atalarımızın gibi kılıç kalkan değildi. Piyadeydim, 20 yaşına gelince askere gittim. Harp alanında günü gününe yazamıyordum. Bir gün sonra ancak yazabiliyordum. Umumiyetle de ateş, barut, insan cesedi; korku, heyecanla yazıyordum. Can alma çarşısıydı. Can alıp, can satıyorduk orada. Karşıdaki kurşun atmazsa, sen de atamıyordun. Taarruza girersek önümüzdeki dereler, ırmaklar bize sınır çizerdi. Cephe olurdu. Komutanlarımızdan emir gelince taarruza kalkar, önümüzdeki toprakları alır düşmanları temizlerdik. Paşalarımız çok yiğitti, onların sayesinde biz de yiğit olurduk."

'HER YILA AYRI TAKVİM'

Her yılı ayrı takvim ajandasına not ettiğini kaydeden Başar şöyle devam etti:

"Her vilayetten oraya gidenler oldu. Sivas'tan birkaç kişi gittik, arkadaşlarım öldü. Onların için üzgünüm, duygulanıyorum da onlar için. Amerikan vapuruyla, İskenderun'dan bindik. 31 gece denizde yol aldık. Gemide de günlük tuttum. Bütün hislerimi yazdım bunlara. Gittiğim yerdeki gördüğüm güzellikleri yazdım. Mesela oğlum Antalya'da, yanına gidince oraları yazdım. Arkadaşlarımla olan muhabbetlerimi yazdım. Burada çarşıya gittim, geldim yazdım. Hislerimi kaleme döktüm. Dilimin döndüğü kadar yazdım. 'Filanla kavga ettim, etmesem iyiydi' diye yazdım, vakit geçirdim. Bir takvim alıyordum, her yılı ayrı bir takvime yazıyordum. Yediğimi, içtiğimi, gezdiğimi, kavga ettiğimi, her şeyi yazdım. Kendime âdet edindim bunu. Ölenleri, doğanları hep yazdım. Mesela şimdi siz gidin, gidince süsler yazarım sizi. İşte geldiler benle röportaj yaptılar diye yazarım. 19 yaşında evlendim, 20 yaşında harbe gittim. Çocuğum olduğu haberini harpte aldım. Ben diyordum ki oğullarım büyür, bunları bir kitap haline sokar. Ben de kahvemi, çayımı alır okurdum diyordum. Çocuklarım heves etmedi. Yazdıklarımın kitap olmasını isterim."

'ŞİMDİ GÖTÜRSÜNLER, SAVAŞA YİNE GİDERİM'

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde yürüttüğü Zeytin Dalı Harekâtı hakkında da konuşan Başar şunları söyledi:

"Askerlerimizin kuvvetli olmasını dilerim. Şehitlerimize de rahmet dilerim. Ben harpten çıktığım için, harbin ne olduğunu iyi bilirim. Harp güzel bir şey değil. Allah kimsenin memleketine düşman ayağı bastırmasın. Düşman dost oluyor, dost düşman oluyor. Amerika bir yandan dostumuzdur, bir yandan da düşmanımızdır. Şimdi bile götürseler giderim. Öleceğim ki öleceğim, hiç değilse şehit olurum. Savaşa giderim."