Cumartesi günü İstanbul'da yürekler ağza geldi. Dümeni kilitlenen dev gemi tarihi yalıya çarptı. Fatih Çekirge, o heyecanın yaşandığı anlarda megakentin asıl büyük faciadan nasıl kurtulduğunu yazdı.

İşte Çekirge'nin o yazısı:

240 metrelik dev Vitaspirit tarihi yalıya doğru giderken, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü aynı anda arkadan gelen bir ‘facia’ ile uğraşıyordu.

YAKIT DOLU DEV TANKER NÜKLEER BOMBA GİBİ GELİYORDU

Karadeniz’den giriş yapmış, Paşabahçe açıklarına doğru ilerleyen...

275 metrelik dev bir tanker.

Üstelik yakıt dolu.

Bir nükleer bomba gibi ilerliyor.

İşte o dakika hesaplar yapılıyor. Kılavuz kaptanlar, römork kaptanları...

Merkezle müthiş bir konuşma trafiği yaşanıyor.

İSTANBUL FACİANIN EŞİĞİNDEN DÖNDÜ

Bu sırada hazırda bekleyen römorkör anında devreye giriyor.

Soru şu:

Vitaspirit demir atarsa ne olur?

Arkadan gelen dev tanker, gemiyle sahil arasından geçebilir mi?

Geçemezse Allah korusun İstanbul nasıl bir facia yaşar?

Geminin kaptanı demir atmıyor...

Anında karar veriliyor.

ARKADAN GELEN FACİAYA YOL KESTİRDİLER

Dev tankerdeki başkılavuz kaptan uyarılıyor.

Düşünün ki yol almış 275 metrelik yakıtla dolu bir dev geliyor!

Öyle frene basınca durmaz.

Dümeni çevirsen, araba gibi dönemez. Dümen kim bilir ne kadar zaman sonra gemiyi döndürmeye başlar.

Dönse nereye dönecek?

Facia arkadan geliyor.

O sırada Vitaspirit büyük bir gürültüyle Hekimbaşı Yalısı’na giriyor...

Tek çare...

Arkadan gelen faciaya yol kestiriyorlar.

DEV TANKER BOĞAZDAN KARADENİZ'E ÇIKARTILIYOR 

275 metrelik dolu tanker Paşabahçe açıklarında ancak yavaşlıyor.

Ve nihayet duruyor...

Hemen demir atılıyor.

Sonra römorkörler devreye giriyor.

Tanker yavaşça tornistanla, İstanbul Boğazı’ndan Karadeniz’e doğru geri çıkartılıyor.

Ve böylece belki de çok büyük bir facia ihtimali engellenmiş oluyor.

TANKER GELSE NE OLURDU?

Aslında bu soruya cevap vermek bile istemiyorum.

Ama sordum...

Küçüksu açıklarındaki sığlık şamandırasının oralara oturma ihtimali var.

Demir atmış olsa çevresinde dönmeye başlayan Vitaspirit’e çarpma ihtimali var...

Yani facia ile mucize arasında bir durum.

Bütün bunları çok yetkili bir isimle konuşuyorum.

Devlette denizi, kıyıyı, çevreyi bilen önemli bir bürokrattır.

MONTRÖ ARTIK SORGULANMALI

Sonuç olarak geldiğimiz iki nokta var:

1) Montrö Sözleşmesi: Bu sözleşmeye göre Türk boğazlarından geçen gemiler kılavuz almak zorunda değil. Ama bu bir ‘hukuki’ durum. Oysa ortada 20 milyonluk bir şehir, bir insanlık mirası, bir dünya kenti, evladı Fatihan’ın başkenti İstanbul var. Bu nedenle burada emniyet esaslı kılavuz kaptan zorunluluğu olmalı. Türkiye bunu isteyebilmeli.

KANAL İSTANBUL'UN ÖNEMİ

2) Kanal İstanbul’un önemi: Aslında bu olay bir gerçeği ortaya çıkartıyor. Kanal İstanbul’un önemini. 150 metre üstü tankerlerin, gemilerin geçiş yapabileceği Kanal İstanbul Türk boğazlarındaki riski ortadan kaldıracak.

Çanakkale’de kıtaları birleştiren dünyanın en uzun ayak açıklığı olan 1915 köprüsünü düşünün.

Kara taşımacılığında muazzam bir yatırım.

Ve bir de deniz taşımacılığında Türk boğazlarındaki riski azaltacak Kanal İstanbul.

Tabii bir de yeni geliştirilen ‘gemi trafik yönetim sistemi’.

Türk boğazlarından geçen gemilerin dijital olarak yönetimi ve takibi.

Sonuç olarak...

TÜRK BOĞAZLARI RİSKTEN KURTARILMALI

Sistemi kilitlenen bir gemi Türk boğazında tarihi bir yalıya girdi.

Ama ondan daha önemlisi, arkadan gelen 275 metrelik dev tanker... Üstelik dolu...

Neyse ki Kıyı Emniyeti anında müdahale ederek, tankerin girişini önleyip Karadeniz’e geri çevirebildi.

Umarım Kanal İstanbul büyük bir hızla biter.

Türk boğazlarında risk azalır.

Editör: TE Bilişim