Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen 2. İstanbul Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'na katıldı.  Erdoğan, Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig, Nizamülmülk'ün Siyasetname, Koçi Bey'in Koçi Bey Risalesi, İbn-i Haldun'un Mukaddime gibi eserlerinin devlet yönetimi konusunda dönemlerinin çok ilerisinde mesajlara sahip olduğunu anlattı. Vatandaşıyla güçlü bağlar tesis edemeyen devletlerin iç ve dış müdahalelere karşı çok daha korunmasız kaldığını dile getiren Erdoğan, "Halkının sahip çıktığı bir ülkeyi hiçbir gücün ve etkinin yıkabilmesi mümkün değildir. Buna karşılık kendi insanının sesine kulak vermeyen, sıkıntılarına çözüm yolu aramayan, tam tersine itirazları hoyratça bastırmaya çalışan devletler, çok büyük acılar ve yıkımlarla karşılaşabiliyor. Özellikle bölgemizde bu vahim hayata düşen pek çok devlet ve yönetim var. Türkiye'nin farkı, tarihi tecrübelerinden süzülüp gelen bir ferasetle devlet ile millet arasındaki güçlü bağa sıkı sıkıya sahip çıkmasıdır. Bu sayede yıllardır terör örgütlerinin saldırılarından ekonomik tuzaklara kadar pek çok tehditle yüzleşmemize rağmen dimdik ayakta kalmayı ve gücümüzü sürekli artırmayı başardık." diye konuştu. Erdoğan, dünyanın en büyük ve en uzun süreli devletlerinden olan Osmanlı'nın manevi kurucusu denilebilecek Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." sözünü düstur edinildiğini aktararak, şöyle devam etti: "Rabbimiz bize iyiliği emreden, kötülükten men eden bir inanç üzere yaşamamızı öğütlüyor. İnsan merkezli olmayan, iyilik yapmayı, kötülükten sakınmayı, dosdoğru olmayı hedeflemeyen her yapının ve her anlayışın eninde sonunda yıkılmaya mahkum olduğunu hiç unutmadık. Hem bireylerin hem toplumun iyiliği için gereken işleyişi kurmak ve sürdürmek, devlet idaresinin en başta gelen görevidir. Türkiye olarak özellikle de son dönemde hayata geçirdiğimiz köklü reformlarla önce geçmişte yapılan hataları ve eksikleri giderdik. Bununla kalmadık, gerçekleştirdiğimiz yönetim sistemi değişikliğiyle milli iradenin üstünlüğü ilkesini demokrasimizin merkezine yerleştirdik. Milletimizin kamu kurumları karşısındaki hak arayışını ne kadar çoğaltır, çeşitlendirir ve etkin hale getirirsek, devletimizin o derece güçlü olacağına inanıyoruz. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun açılmasından Cumhurbaşkanlığımız bünyesindeki CİMER ve belediyelerde çeşitli isimlerle faaliyet yürüten birimlere kadar bu yaklaşımla hayata geçirdiğimiz pek çok uygulama var. TBMM bünyesinde ihdas ettiğimiz Kamu Denetçiliği Kurumu, diğer adıyla Ombudsmanlık da yine bu anlayışın bir ürünüdür." Devletlere sınırlarının genişliği veya çok parası olmasının "büyük" sıfatı kazandırmayacağını dile getiren Erdoğan, "Sadece sınırları geniş veya parası çok, bu tür devlet 'büyük' sıfatını hak edemez. Büyük devlet fert fert, yönetimi altındaki tüm insanların güvenliğini, huzurunu, mutluluğunu sağlayabilen devlettir. İyi yönetim ilkeleri dediğimiz başlıkların her biri de işte bu amaca yöneliktir. Şayet bireylerin güvenliğine, huzuruna, mutluluğuna yönelik tehditler bizzat devletten geliyorsa işte orada büyük sıkıntı var demektir. Dünyanın pek çok yerinde yaşanan iç savaşların, kargaşaların, kaosların, insani krizlerin çoğunun gerisinde bu çarpıklık vardır. Türkiye bölgesinde süren insani krizlerin faturasını hem terör saldırılarında hem de büyük sığınmacı akınlarına maruz kalarak ödeyen bir ülkedir." diye konuştu. Türkiye'nin 4 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığını, Avrupa Birliği'nin Türk Kızılay ve AFAD gibi STK'lar aracılığıyla şu ana kadar 3 milyar avro destek verdiğini aktaran Erdoğan, "Biz şu ana kadar 40 milyar doları aşkın mültecilere destek verdik. Hala da vermeye devam ediyoruz." dedi.

"En az gelişmiş ülkelere veya mültecilere en büyük desteği veren ülke Türkiye'dir" diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "Dünyanın en güçlüleri çıkıp ne diyor? 'Biz bir numarayız' diyor. Hayır, siz bir numara değilsiniz. Dünyada en az gelişmiş ülkelere veya mültecilere en büyük desteği veren ülke Türkiye'dir. Bunu açık ve net söylüyorum. Ve bu benim rakamım değil, OECD'nin de rakamıdır. Türkiye böyle bir ülke. Ekonomisi ve yönetim sistemi bizden çok daha ileride olan gelişmiş ülkeler vatandaşlarının güvenliği ve refahı için kapılarını sığınmacılara kapattı, biz ise kapatmadık. Biz açık tuttuk, halen de açık tutuyoruz. Biz o adeta kesici tel örgülerden geçmeye kalkan o kadınları, erkekleri, çocukları gördükçe bizim ciğerlerimiz parçalanıyor ama onlarda böyle bir şey söz konusu değil."

"NE KADAR TERÖR ÖRGÜTÜ VARSA HEPSİYLE DE MÜCADELE HALİNDEYİZ"

Erdoğan, "Biz elimizdeki imkanları, barınmadan eğitim ve sağlığa kadar her alanda yıllardır 4 milyonun üzerindeki mağdur ve mazlum sığınmacıyla paylaşıyoruz." ifadesini kullandı. Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim ülkemizdeki ana muhalefet ise 'biz bunları tekrar memleketlerine göndereceğiz' diyor. Biz varil bombaları altında inleyen, oralardan kaçan bu insanları asla ve kata o varil bombalarına tekrar teslim etmeyiz. Çünkü biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik. Bundan dolayı onları tekrar bombalara teslim edemeyiz. Ama Türkiye'nin ana muhalefeti eder, varsın etsin. Biz insanı seviyoruz. Onun için böyle bir ayrıma girmeyiz." şeklinde konuştu.  Terör örgütlerinin inlerine girilip imha edildiğini aktaran Erdoğan, "Terör örgütlerini kendimizden uzak tutmakla yetinmiyor, bizzat inlerine girip imha ediyoruz. DEAŞ'tan El Kaide'ye, PKK/YPG'den FETÖ'ye kadar ülkemizi ve dünyayı tehdit eden ne kadar terör örgütü varsa hepsiyle de mücadele halindeyiz. Türkiye tüm bu çabalarıyla sadece kendi güvenliğini ve huzurunu sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda tüm uluslararası toplumun vicdan borcunu da ödüyor." değerlendirmesini yaptı. "Son dönemde yaşanan sığınmacı meselesi pek çok ülkenin başını öne eğecek utanç tablolarıyla doluyken bizim bu konuda hamd olsun hep başımız dik, alnımız açık olmuştur." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aynı şekilde birileri petrol paylaşımının içinde 'acaba ne kadar daha petrol çıkartınız?' Bizim önümüze de bunu getirdiler. 'Bizim derdimiz petrol değil' dedik. Bizim derdimiz insan, bu insanları kurtarmak. Petrol veya siyasi çıkar için terör örgütleriyle kol kola girmekten çekinmeyen nice devlet varken biz bu konuda da onurlu duruşumuzu koruyoruz. Buna rağmen sözde Ermeni soykırımı gibi iftiralara muhatap olmaktan kurtulamıyoruz. Daha da trajikomik olan kendi güvenliğimizi sağlamak için attığımız meşru adımlar sebebiyle yaptırım tehditlerine maruz kalmamızdır. Tarih bu olup bitenlerin hepsini kayda alıyor. Gelecek nesiller bugünleri değerlendirirken Türkiye'yi de diğerlerini de inşallah hak ettikleri yere yerleştirecektir. İşte bunun için biz diyoruz ki iyi yönetimi sadece kendi vatandaşlarımız değil, tüm insanlık için isteyelim. Hakkı, hukuku, adaleti, eşitliği, saygıyı ve diğer tüm ilkeleri herkes için talep edip hayata geçirmedikçe hiçbirimiz huzurlu olamayız." Erdoğan, "Bugün inşa ettikleri duvarlar gerisinde umarsızca özgürlük ve refah tiyatrosu oynayanlar, yarın sırça köşkleri başlarına indiğinde diğer insanların neler hissettiklerini çok iyi anlayacaklardır. Ama maalesef o gün geldiğinde iş işten geçmiş olacaktır. İstanbul Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'nın bu yıl ki teması olan 'iyi yönetim' ilkelerinin bu gözle de konuşulmasını, tartışılmasını diliyorum." diyerek konuşmasını tamamladı. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç'un yanı sıra 55 farklı ülkenin ombudsmanlık ve insan hakları kurumlarından 200'ün üzerinde kişinin katıldığı programda, Kamu Denetçiliği Kurumunun çalışma ilkelerinin anlatıldığı video izletildi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan ve katılımcılar etkinlik sonunda fotoğraf çektirdi.

AA

Editör: TE Bilişim