Uluslararası basında NATO'nun Arap versiyonu olarak gündeme gelen ve İran'ın bölgede oluşturduğu tehlikeyi bertaraf etme fikrini temel alan Arap NATO'sunun kurulması düşük bir ihtimal olarak görülüyor.

Donald Trump başkanlığındaki ABD yönetimi, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi 6 ülke ile Mısır ve Ürdün'ün de dahil olacağı ve Ortadoğu Stratejik İttifakı ismini taşıyacak Arap NATO'sunun kurulması için mesai harcıyor.

ABD'nin başkenti Washington'da 12-13 Ekim tarihlerinde düzenlenmesi planlanan ABD-Körfez zirvesinde kamuoyuna duyurulması beklenen ittifakın hedefleri arasında; ortak füze savunma sistemi kurarak Ortadoğu'da güvenlik ve istikrarı sağlamak için söz konusu ülkeler arasında askeri, siyasi, iktisadi ve güvenlik alanlarındaki iş birliğinin artırılması, terörle mücadele ve İran'ın nüfuz ve tehditlerinin püskürtülmesi yer alıyor.

İttifak fikri, Arap Baharı'nın başlangıcına kadar uzanıyor

Arap ittifakının kurulması fikri, 2011'de bölgeyi etkisi altına alan Arap Baharı devrimlerine kadar uzanıyor. O dönem halk ayaklanmalarının bu ülkelere sıçramasını engellemek için geliştirilen bu fikir ikinci defa 2015'te gündeme geldi. Ancak bölgeden tedrici olarak çekilme stratejisi izleyen önceki ABD yönetimi, bu fikrin hayata geçirilmesi konusunda yeterli istidadı göstermedi.

Trump'ın 2016'da başkan seçilmesinin ardından ABD yönetimi, İran karşıtı daha sert bir söylem benimsedi ve İran'ı, ABD ulusal güvenliği için "ciddi", Körfez ülkeleri ve İsrail için ise "doğrudan" bir tehdit oluşturan "uluslararası terörün başı" olmakla itham etti.

Trump fikre ivme kazandırdı

Bir Arap ittifakı kurulması fikri, Trump'ın, 20 Ocak 2017'de görevi devralmasının ardından yeniden ABD dış politikasının öncelikleri arasına girdi. Reuters haber ajansı, ABD'li yetkililere dayandırdığı haberinde, Suudi Arabistan'ın, Trump'ın 22 Mayıs 2017'de kraliyete gerçekleştirdiği ziyaret öncesinde bir güvenlik ittifakı kurulması fikrini ortaya attığını duyurdu.

Washington, 2017 Mayıs ayında başkent Riyad'ın ev sahipliğini yaptığı ABD-Arap ve İslam Ülkeleri Zirvesinde, 50'den fazla Arap ve İslam ülkesini, İran'ın bölgede kurduğu nüfuza karşı mücadeleye destek vermeye çağırdı. Zirvenin sonuç bildirisinde İran'ın genişlemeci politikasıyla mücadeleden hiçbir şekilde bahsedilmezken, terör, radikalizm ve korsanlıkla mücadele için 2018 sonu itibarıyla bir ittifak kurulması için çalışmanın gerekliliğine yer verildi.

Söz konusu fikir, pratikte hiçbir adım atılmaksızın teoride tartışılmaya devam ederken, Katar ile Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır arasında diplomatik kriz patlak verdi. Zirveden kısa bir süre sonra yaşanan bu kriz, ABD ile Arap yetkililerin bahsettiği bu ittifakın fiiliyata dökülmesi konusunda Washington'la koordinasyonun kesilmesine neden oldu.

İran'ın bölgede oluşturduğu tehdit

Suudi Arabistan; Riyad ve diğer büyük kentler ile petrol altyapısını hedef alan uzun menzilli füzelerle Husilere sınırsız destek veren İran'ın, bölgesel çıkar rekabeti ve liderlik rolünün ötesinde varoluşsal bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor.

İran'ın Hürmüz, Babu'l Mendeb boğazları ile Afrika Boynuzu'nda üs kurma konusundaki ısrarı enerji ihtiyaçlarını söz konusu boğazlardan sağlayan dünya ülkelerinin çıkarlarını ciddi anlamda tehdit ediyor. Bu nedenle Arap NATO'su, İran'ın tehditlerini bertaraf edecek caydırıcı bir güç olarak, Körfez ve diğer bölge ülkelerinin çıkarlarının ötesinde genel bir çıkarı temsil ediyor.

Ayrıca Hürmüz ve Babu'l Mendeb'den petrol sevkiyatının durması, petrol fiyatlarının küresel piyasada rekor seviyeye yükselmesine ve pek çok ülkede ekonomik krizler yaşanmasına sebep olabilir.

Tehdit altındaki ülkelerden ABD, petrol fiyatlarının düşürülmesi için üretimi artırması konusunda Suudi Arabistan'ı teşvik ediyor. İran da boğazlar kapatılırsa petrol gelirlerinden mahrum kalacağı için doğrudan zarar görecek ülkeler arasında yer alıyor.

KİK içindeki anlaşmazlıklar Arap ittifakının kurulmasına engel

Arap NATO'su fikri Mısır ve Ürdün'ün da dahil olduğu bir Körfez ortak gücü kurulması üzerinde temellendiriliyor ancak KİK üyesi ülkeler arasında; Yemen'deki durum, İran tehdidi ve başka konularla ilgili uzun yıllardır yaşanan ve son olarak 2017 Katar kriziyle zirveye çıkan anlaşmazlıklar yaşanıyor.

KİK'de ayrıca, iç rekabet ve bir ülkenin diğeri üzerinde hegemonya kurması korkusu yaşanıyor. Sınırların ve egemenlik alanlarının çizilmesi konusundaki anlaşmazlıklar da oldukça fazla. Bu durum, KİK şemsiyesi altında sosyal, ekonomik ve askeri alanlarda ortak bir mekanizmanın oluşmasına engel teşkil ediyor.

KİK ülkeleri arasında hala, düşmanların kimler olduğunun belirlenmesi, tehditlerin yapısı ve kaynağı üzerinde bir ittifak sağlanmış değil. Ancak Arap NATO'su ya da başka bir isim altında kurulacak bir Arap ittifakına, ABD ile çok yönlü koordinasyon kuracak Suudi Arabistan'ın liderlik edeceği aşikar.

Körfez krizinin patlak vermesi ve üç Körfez ülkesinin (Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE) Katar'la süregelen anlaşmazlıkları, ittifakın aşması gereken bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Bu engel, ya krize acilen çözüm bulunarak ya da Katar ittifak dışında tutularak aşılabilir. Çözüm seçeneği kısa vadede mümkün görünmezken Katar'sız yola devam da ittifakın ülkeler arasında bağlılık esası üzerine kurulu yapısına zarar verebilir.

Ortak bir strateji geliştirilemedi

Katar da halihazırda İran'ın nüfuzuyla mücadele ve İran müttefiki güçlerin oluşturduğu tehditlere karşı koymak için ittifaka girmeye yanaşacak gibi durmuyor.

Katar, ona yönelik ablukanın kaldırılması ve onun da kendisine yönelik ithamlarla ilgili teminatlar vermesi karşılığında ittifak saflarına çekilebilir. Fakat, kendisine yönelik suçlamaları yalanlayan Katar'ın bunu kabul etmeyeceği öngörülüyor.

KİK, bölgesel ve uluslararası taraflarla ilişkilerini belirlerken bütün bir organizma gibi hareket ederek ortak bir strateji geliştiremedi. Ortak strateji geliştirilmesini, söz konusu bölgesel ve uluslararası taraflarla kurulan ikili çıkar ilişkileri engelledi. Bu nedenle 40 yıldır, savunma kapasitesi olan ve ABD'nin güvenlik şemsiyesine alternatif bir şemsiye oluşturulmasını sağlayacak ortak bir güç kurulamadı.

Umman'ın da en önemli siyasi ilkelerinden biri olan tarafsızlığı bırakarak, İran'ın bölgedeki nüfuzuyla mücadele etmek için Arap NATO'suna katılması düşük bir ihtimal. Zira Umman daha önce Yemen'deki meşru hükümeti desteklemek için kurulan koalisyona katılmayı kabul etmemişti.

Tüm bu veriler ışığında KİK ülkeleri, Mısır ve Ürdün'den oluşacak bir Arap ittifakının kurulma ihtimali düşük. Bu ülkeler, hala tehdidin kaynağıyla ilgili ortak bir fikirde birleşemediler. Suudi Arabistan, tehdidin kaynağını İran olarak görürken, Katar, Umman ve belki de Kuveyt böyle düşünmüyor.

AA

Editör: TE Bilişim