Son günlerde ölümde güncelleşti. Günümüzde hayatın akışı değiştiği gibi bu dünya hayatının son görevi de değişmeye başladı. Eskiden ölüm duyulunca koşulur gidilir eş, dost yardımcı olur cenaze evinde bulunulur, baş sağlığı dilenir ve bu ölüm gününde kimse yalnız bırakılmaz acısına ortak olunurdu. Cenaze yıkanmadan ihtiyaçları temin edilir, yıkanırken su dökülür, görevlinin yanında birkaç kişi yardımcı olur, cenaze omuzlarda taşınır, musallada son görev yerine getirildikten sonra omuzlarda mezarına kadar götürülür ve en yakınları mezara indirir ve merhum veya merhumeyi rahatına yatırırdı. Toprak atma ve defin işlemleri bittikten sonra dualar edilir, baş sağlığı dilenirdi. Yemek ve yardımlaşma geleneklere göre sürdürülürdü. Şimdi koronodan dolayı tedbirlere uymak esas olduğundan bunların yapılması sakıncalı görülmekte olduğundan maalesef yapılamamaktadır. Vefat edenlerin hepsi koronodan ölmüyor. Ancak yayılmasını önlemek için diğer nedenlerle vefat edenlerin cenazelerinde de tedbirler öncelikli uygulanmalıdır. Bir birçok sevdiklerimizi kaybediyoruz. Vefat edenlere Allah rahmet eylesin. Kabullensek de kabullenmesek de ölüm gerçektir, her nefis ölümü tadacaktır. Kaçışı olmayan tek gerçek ölümdür. Peygamber efendimizin şu güzel sözünü hatırlayıp Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur” buna göre yaşamamız gerekmekte olduğunu unutmamalıyız. İnsanoğlu için “Ölüm” başka bir hayatın başlangıcıdır. “Ölüm gerçekte dirilik, görünüşte yokluk, hakikatte ebediliktir” Hz. Mevlana bu sözüyle ölümü güzel özetlemektedir. Güncellenemeyen tek şey herhalde ölüm olsa gerek, her ne kadar uygulamaları değişse de bu hayatın gerçeğidir. Hayatta bunlara inanmamıza rağmen birçok sevdiğimizi annemizi, babamızı, eşimizi ve diğer yakınlarımızı kaybettiğimiz gibi bu dünyada onların ölüm ve definlerindeki alışkanlıklarımızı da kaybetmeye başladık ve hatta arar olduk.

Ahmet Ali Öngel'in Yalnızların Mekanı Şiirinde olduğu gibi “Unutulmuş birer birer/ Eski dostlar, eski dostlar” diye ve şimdi onların yalnız resimlerde kaldığını ve resimleriyle avunmak zorunda olduğumuzu bile bile yaşamaktayız.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Yahya Kemal Beyatlı’nın Sessiz Gemi şiirinde dediği gibi giden hiç kimse bu dünyaya geri dönmüyor, dönmeyeceğine de inanıyoruz.

Her akşam yatmadan önce ve her sabah uyanınca basında, yayında veya telefonumuzda bir haber var mı diye bakmaktayız. Mutlaka kendimizin yahut tanıdıklarımızın yakınlarımızdan günlük en az 3-5 ölüm haberi görüyor, vefat haberleriyle güne başlıyoruz veya gün içinde duyuyoruz. Bazı zaman kalkıp gidebiliyoruz, bazı günler de çaresizlik içerisinde ne yapacağımızı bilemeden dua edip geçiştirmeye çalışmaktayız. Bazı zaman duygular ağır basıyor şiir de yazıyorum. Çumra Belediye Başkanımız Halit Oflaz Beyin vefatını duyunca yazdığım bu sayfalarda 19.08.2020 tarihinde yayınlanmış olan “Halit Başkanımıza” o şiirimden sonra şöyle bir şiiri yazmaktan kendimi alamadım.

“Seni çok sevdiğimi biliyordum

Bu kadar çok sevdiğimi kaybedince anladım

Yıllar önce Başkanlık meselesini bana ilk açtığında

Olur, neden olmasın, güzel olur demiştim

Nasip oldu istediğin olmuştu

Koşarak gittin hizmet için Çumra’ya

Gönüllere girmiştin bu kısacık zamanda

Kader bu, veda ettin, fani olan bu dünyaya

Kısıtlamalara rağmen kalabalıktı namazın

Görünce kalabalığı, sevildiğini daha da çok anladım

İnsan bu değmeli, ölümü de yaşamasına

Dualar ediyorum Cennette olmasına” (M. Mülayim).

Gönüllerini alacağımız öncelikle fakir, yoksul, muhtaç ve kimsesizler, hastalar, yaşlılar, engelliler, düşkünler ve anne ve babalardır. Anne ve babaları hoş tutmak dinimizin emridir.  Darda, zorda olana yardım eli uzatmak, yaşlıları ve hastaları ziyaret etmek, fakir ve muhtacın ihtiyacını gidermek, yetimin başını okşamak, ağlayanın gözyaşını dindirmek, gönüllerini almak ve sevindirmektir. Gönüllerimizi onlara sevgi ve şefkatle açmak ve yardım elimizi uzatmak görevlerimizdir. Gönül almak, kişiyi Allah’a yakınlaştırır. Hz. Ali Efendimiz şöyle demiştir “Giremediğin gönül senin değildir. Gönül yalnız gönül vermekle alınır. Gönül istiyorsan, önce gönlünü vereceksin” demektedir. Hz. Mevlana’da: “Hadi yaramı sarmaya merhemin yok, yalandan da gönül alamaz mısın” demektedir. Şemsi Tebrizi de gönül almak ile ilgili olarak: “Kapımıza değil, kalbimize vuran buyursun” diye açıklamıştır. Atalarımız bir sözünde bu konuyu: “Yarım elma, gönül alma “ diye çok güzel ifade etmişlerdir.

Belediyecilik zor, fakat kutsal bir görevdir. Bu göreve talip olanlar ve nasip olanlar gönüllere girerken kanuni mevzuatlara da uymak zorundadır. İmkânsızlıklar, bazı durumlarda farklı çözüm üretmeler gönül işidir. Gönlünüzce bu işi yapmak isterseniz her halde çözüm bulunur, çünkü eski Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız Rahmetli S. Demirel demokrasilerde çare tükenmez demişti.

Bir gönlü kırmak için bir tek söz yeter, ancak o gönlü kazanmak ve tekrar onarmak için belki yıllar alabilir. Bu nedenle insanlara iyi davranarak, iyiliğini istemek, gönül kazanmak ve Allah’ın rahmetine kavuşmaktır. İnanıyorum ki başkanımız Halit Oflaz’da gönül kazananlardan olduğu için Allah’ın rahmetine kavuşanlardandır. Bu güzel hasletlerle yoğrulmuş Gönül Belediyeciliğin öncüsü olan başkanımız bu uğraşı içindeyken fani âlemden ebedi âleme göç etti. Gönül almak, gönüller girmek kolay bir iş değildir, ne mutlu başkanımıza ki hem de 16 ay gibi kısa bir zamanda Halit Oflaz bunu gerçekleştirebilmişti.

Yunus Emre de: “Bir bahçeye giremezsen durup seyran eyleme. Bir gönül yapamazsan, yıkıp viran eyleme” diye ifade etmiştir. İnsan hayatı boyunca iyilik etmeli, kötülüklerden uzak durmalı, bunu da toplum için iyilik düşünerek, gönüllere girerek ve hisleriyle dokunarak yapabilir. Saadettin Kaynak bir eserinde “Gönül nedir bileni her gün göresim gelir. Gönül nedir bilmeyene hissiz diyesim gelir” diye söylemiştir. Gönülden sevgi bir yücelik ve olgunluk işidir. Sevginin değerini yalnız sevenler bilir. Bizde seviyorduk, mutlaka ailesi, çocukları ve diğer yakınları da bizden daha çok seviyorlardı, ancak kadere ve alın yazısına inandığımızdan bizden daha çok seveni de varmış diye teselli buluyoruz.

Dünyaya niçin geldiğimizi bilmeliyiz. Yunus Emre bunu çok güzel ifade etmektedir: “Ben geldim sevgi için gönüller dost avı için / Ben gelmedim dava için gönüller yapmaya geldim / Gelin biz tanışalım işi kolay kılalım / Sevelim, sevilelim bu dünyada kimseye kalmaz.” Yüce Rabbin rahmetinden, merhametinden ve nurundan mahrum kalmış bir gönülde sevginin yeri olamaz. Hz. Peygamberimiz: “Merhamet ancak kalbi katılaşmış inançsız bedbahtların kalbinden kaldırılmıştır” demektedir. Gönül gözü ile bakan vicdanidir, sevgi dolu ve yardımseverdir. İşte böyle yaşayanlar, yaşamaya gayret edenler ve yaşayıp dünyasını değiştirenlere ne mutlu. Ne mutlu onlara ki unutulmazlar, her iki dünyasını da güzelce yaşamışlardır. İşte başkanımız Halit Oflaz’da böyle bir insandı, Allah rahmet eylesin. Çalışma arkadaşlarına, ailesine ve sevenlerine tekrar baş sağlığı dilerim. Çumra’mızın yeni Belediye Başkanı Av. Recep Candan’a da başarılar ve kolaylıklar dilerim.

Sevgili okurlarım, artan hastalık yoğunluğu nedeniyle birçok sevdiklerimizin vefat haberini almamıza rağmen, cenazesine gidemiyoruz. Covid-19 bulaşma veya bulaştırma riski gitmemize engel oluyor, ancak dualarımızı ederken gönül dostluğuna engel olunmuyor. Kısıtlamaların kendi sağlığımız ve toplum sağlığı için gerekli olduğunu unutmamalıyız. Bu günlerde bazı isteklerimiz haklı olarak kısıtlamalara tabi olduğunu herkes bildiğinden belki gözden uzak olunmaktadır. Her ne kadar Hz. Mevlana: “Dediler ki, gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki; gönüle giren gözden ırak olsa ne olur” diye ifade etmiştir. Bu güzel sözde olduğu gibi gönüllerden uzak değilsek gözden uzak olmamız önemli değil. Bu günler gözden uzağız ancak gönülden asla uzak olmadığımızı herkes bilmeli ve bildirmeliyiz.

İnsanların önce kendi ve toplum sağlığını düşünmek zorundadır. Hastalık insanların sağlığını, yaşantısını ve psikolojilerini etkilemektedir. COVİD-19 salgının nasıl tehlikeli olduğunu ve can aldığını artık çok daha yakından görüyoruz. Bu zorluklara rağmen hastalığı hafife alanlar da alışkanlıklarından hemen vazgeçmelidirler. Nasıl olsa ölüm var diye tedbirsizlik beyhudedir. İnsan emaneti olan canını korumak zorundadır. En kısa zamanda bu virüsten kurtulmamız için tedbirli olalım ve dua edelim ki eski adet ve geleneklerimize dönebilelim. Sağlıklı günler dileklerimle hoşça kalınız.