GÖNÜL KÂBEMİZİ FETHEDEN ZAFER

“Bu bir yolculuk değil, şehit olma rıhleti,

Hayallerde hâlâ o gidişin mehabeti!

Yürüdüler bir koya az ilerde son durak,

Ne tasa, ne keder her birisi şen şakrak!”

Çanakkale Muharebesi, 1. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yıllarında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebesidir. Topraklarını korumak için şahlanan yaralı bir ulusun, kendisinden her yönden üstün olan düşmanını hüsrana uğrattığı bir savaştır. Bir devrin son bulup, yeni bir yaşama ilk adımların atıldığı gündür.

Çanakkale Savaşı, deyince şüphesiz ki akla ilk başta Seyit Onbaşı'nın bir insana göre devasa ağırlıkta olan mermiyi tek başına omuzlayıp topun içine yerleştirmesi geliyor. Çocukluktan beri en çok hatırlanan ve akılda kalan bu kahramanca olay hafızalara kazınmıştır. Vücut gücünün yanı sıra iman ve inanç gücü de eklenince insanın kaldıramayacağı yük olmuyor.

 Bu zafer, Türk kurtuluşu ve bağımsızlığına maya çaldı, ulusal bilinci ve ulusal ruhu ateşledi. Birlik ve beraberliğin yanı sıra kalplerin Allah diye atması ve imanın, zikirle buluştuğu anda koca bir ordunun korkusuzca ayakta kalmasına neden oldu. Hepsi şehit olacaklarını bilerek, o mertebeye ulaşmak için tereddütsüz düşmana bir kaplan çevikliğiyle hücum etti. 

Her karışı şehit kanlarına bulanmıştır bu cennet vatanın! Gece gökyüzüne merhaba diyen hilal, şehitlerin kanlarıyla dolmuş bu yurdu narince selamlıyor. Bu ülkenin hilali bile bir başka aydınlatıyor yeryüzünü! Türk milletine, “Kolaylıklarla kazanılmadı bu topraklar, kıymetini bilin!” diye mesaj veren hilal, gökyüzünde zaferin onurunu simgeleyen bir rozet gibi bakıyor bizlere! Ülkemin her adımı farklı bir yaşanmışlığı ve kurtuluşu barındırır. “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme!” diyen Mehmet Akif Ersoy ne de güzel ifade etmiştir bunu! 

Düşmanın “hasta adam” diye tanımladığı bu millet ne zorluklarla ayakta kaldı ve Atatürk'ün muhteşem zekâsıyla bekaya erdi.  Mehmetçiklerimizin vatan sevgisi yediden yetmişe kadar ülkeyi sardı sarmaladı. Tek amaç bu toprak da huzurlu yaşamaktı. Başardılar da!..

Bu vakitlerde ise o zamanların izlerini arıyoruz. Eskiden vatanı bölmeye çalışan düşman vardı. Şimdi ise bir değişiklikle yine vatanı bölmeye çalışan dost görünümlüler mevcut... Her iki topluluğun da amacı malûm... Düşman düşmandır da, dost gibi görünenlerin yapmak istedikleri ne akla ne de mantığa sığıyor.

Aynı topraklar üzerinde aynı yemeği, aynı hayatı paylaşıyoruz. Hepimiz bir milletiz ve Türkiye gönlünün damarlarında dolaşıyoruz. Birken anlam kazanır bu millet! Hayatlara tokat gibi inen bu terör, dış ülkeleri de memnun etmiyor değildir. Seneler önce onların yapamadığını şimdilerde bu ülkeye yabancı olmayan kendi halkı yapmak için uğraşıyor. 

Çanakkale Muharebesi, sadece bir zafer değil, birlik ve beraberliğin de en güzel örneğidir. Bilmeden gelip geçilen bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Bu sessiz yığın ise bir vatan kalbinin attığı yerdir. Subayıyla, eriyle ellerini göğe açmış dua eden! Son duaları, üzerlerine doğan son güneş! Kulaklarda tek bir sözün tesiri; “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum!” (M. Kemal Atatürk) 

Gönül Kâbemizi fetheden bu zaferi ilk günkü onuru ve gururuyla selamlıyorum. O vakitlerdeki gibi birlik ve beraberliğimizi yeniden kazanmamızı ve gönüllere iman, vatan sevgisinin aşılanmasını diliyorum. 

Ey Türk Milleti! Nerden geldik, nereye gidiyoruz! Dönüp de maziye bakıp dimdik ilerlemek gerekmez mi? Kulaklarda olan görünmeyen tıpaları ve kalplerde olan kapakları çıkarıp, yeniden birbirimize sımsıkı sarılmalıyız. Şuan bu vatanın, halkını bir anne şefkatiyle kucaklamaya ihtiyacı var!