Gözümüz bizim dışarıya açılan penceremizdir. Bir duyumuz eksilirse, diğer duyular onun görevini üstlenmek zorunda kalır. Görme engelli  insanlar kendi engellerini diğer duyularıyla telafi ederler. Örneğin, yoğun eğitimle kendilerini oda içinde yönlendirmek veya koku duyusuyla insanları ve yerleri tanımak için işitme duyusunu kullanabilirler.

Hastalık veya bir kaza nedeniyle görmesini kaybetmiş insanlar yaşamlarının kalan kısmında renkleri hatırlayabilir. Doğuştan kör olan insanlar ise renkler konusunda hiçbir fikre sahip değildir, fakat hala ışık ve karanlığın, parlak ve donuğun anlamını anlamaktadır. Görme yetisini daha sonra kaybedenler için büyük ihtimal görememek daha zordur,doğuştan göremeyenler ise hayallerinde renkleri,nesneleri,doğayı kurgularlar.

Günümüzde ne yazık ki görme engellilere karşı yeterince hassas değiliz. Görme engelliler için özel olarak kaldırımlara döşenen platformlara araba park edilmesi, herhangi hazır ürünlerin yada çeşitli market ve dükkanlarda satılan ürünlerin üzerinde onlar için özel olan Braille alfabesini kullanmamaları hassas olmadığımızın göstergeleri...

Bazen toplu taşıma araçlarında sesli durak sistemini bile açılmıyor. Şoför gerek duymuyor çünkü ya da önemsemiyor. Görememenin, karanlıkta bir hayat sürdürmek zorunda olmanın ne demek olduğunu bilmiyor.

Braille alfabesi demişken, bilmeyenler için hikayesini anlatayım. 1824 yılında Fransız Louis Braille tarafından, 3 yaşındayken kendi gözünü bir kaza sonucu incitmesiyle görme fonksiyonunu kaybetmesi üzerine bulunmuştur.Üstelik Braille’nin bir gözünde oluşan enfeksiyon diğerine de geçerek iki gözünü birden kaybetmiştir.

On yaşına geldiğinde Paris’teki Ulusal Görme Engelli Çocuklar Enstitüsü’ne giden Braille, burada sayfa üzerine basılmış kabartma harflerle okumayı öğrenmiştir. Braille daha sonra, kağıt üzerinde kabartma noktalardan oluşan ve ordu tarafından geceleyin telgraf mesajları göndermede kullanılan sistemi keşfetmiş, ordunun kullandığı bu sistemi geliştirerek günümüzde Braille alfabesi olarak bildiğimiz sistem ortaya çıkarmıştır.

Görme engelliler, Braille alfabesinin icadından önce kitapları sadece kabartma harflerle okuyabiliyordu. Harfleri yoklayarak hangisi olduğuna karar vermek zorundaydılar. Bunu yapmak o kadar kolay değildi çünkü bir çok harf dokunulduğunda aynı izlenimi vermektedir. Oysa bu alfabe sayesinde çok daha rahat okuyabiliyorlar. Biz de Zade Vital olarak kutularımızın üzerinde Braille alfabesi kullanıyoruz ki bu dünyada çok az ürün kutusu üzerinde yer alıyor.

Hepimiz bir gün görme yetimizi kaybedebiliriz. Şimdi belki anlayamıyoruz ancak gözlerimizi kapayarak toplam 10 adım atmaya çalışırsak büyük ihtimalle 3.- 4. adımdan sonra buna devam edemeyiz. İşte bu yüzden daha duyarlı olmalıyız. 

Dünyada bir gün bizleri duyarlılığa davet ediyor. Dünya Görme Günü, tüm dünyanın dikkatini körlük ve görme azlığı üzerine çekmek için her yıl Ekim ayının ikinci Perşembe günü düzenlenmekte.

O zaman bu vesileyle bir düşünelim. “Bizim kadar şanslı olmayanlar için neler yapabiliriz” diye. Mesela sesli kitap uygulamaları için gönüllü olmak bunlardan biri olabilir, ne dersiniz?