Yağmur yağar. Güneş cesaretle belirir. Sonra, elbet; uçsuz bucaksız gökte devasa, ışıl ışıl, kuşak kuşak renk.

Gözyaşın sağanak sağanak. Kapkaranlık odana perde arasından giren güneş, nazik ve ürkek. Sonra, hayret; küçücük aynanda renk, bu kez küçük ama yine kuşak kuşak ve umudu aksettirerek...

Yalan dünyadır burası, imtihandır mânâsı, arada kapanır perdeler. Sen kırılırsın, dayanamaz ve gözyaşında kırılır renkler. Tam karanlığın çöktüğü o anda, kapanan perdenin karşısındaki o aynada dizilirler. Gök sana ne kadar uzaksa, gökkuşağı o kadar yakın. Belki göktür yurdu mavinin, yeşilin, sarının, kırmızının... Fakat hepsi dostudur büyük acıların ve tam da zamanıdır paylaşmanın.

Peş peşe dizilen dertler ağırlaştırınca omzundaki yükü, üst üste dizilen şu renkler güldürür yüzünü. Belki kırmızının da derdi var; bak, mavi de eğdi boynunu; hele sarının hâlini hiç sorma; sonra, yeşilin de çoktur sorunu. Acını paylaşmaya gelirler hepsi bırakıp yerini yurdunu.

Zordur, fakat topla kendini ve kazan tâkâtini. Kaldır başını ve izle aynandaki güzellikleri. Ne kadar dayanılmaz olsa da zamanın getirdikleri, "asr" de ve hatırla hakikâti. Sonra doğrul, yürü aynana doğru ve dinle "hakkı ve sabrı tavsiye eden" şu dost renkleri.

Elazığ'da deprem; ağır sarsıntıdır şu elem; sevinç enkaz altında ve sonra matem.

Van'da çığ; hüzün çok derin, kelimeler kifayetsiz ve sığ.

İstanbul'da uçak kazası; havalanmıştı ümit, kavuşmak üzere ve sonrası yürekler acısı...

İdlip'te şehit; ancak sevdalı bir gönüle aittir o şerefli ahit.

Acı da kuşak kuşak, aynandaki renkler de. Hayatın tadı, bu güzel birlik ve beraberlikte. İç Anadolu, Doğu , Güneydoğu, Ege, Marmara, Akdeniz ve Karadeniz... Haydi her zamanki gibi açalım beraberce şu perdelerimizi. Aynalarımızdan uçup gökyüzünde buluşalım, tek renk olalım. Çünkü bizi birbirimize şifa yaratanın merhameti gibi uçsuz bucaksız, şu gökyüzü.