Toplumun psikolojisi alt üst oldu. 

Gerildikçe gerildik...

Ramazan Bayramı'ndan bugüne gelen süreçte yaşananlar haliyle en salaş, en nemelazımcı, en rahat olanımızı bile germeyi başardı. 

Kısaca ve özetle hatırlayalım toplumun gerilmesine neden olan etkenleri...

Başta siyaseten zorlu ve yorucu bir süreci geride bıraktık. Her ne kadar süreç geride kalsa da etkileri bugüne ve yarınlara kadar devam ediyor. 

AK Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, genel başkanlıktan istifa ettiğini açıkladı. Ardın sıra ise yeni bir Başbakan arayışına girildi. Binali Yıldırım, Başbakan olarak görevlendirildi. 

MHP'nin üzerinde kara bulutlar dolaşıp duruyordu. AK Parti'de yapılan genel başkan değişikliğinin de öncesine dayanan bu kara bulutlar, 1 Kasım seçimlerinin sonuçları itibariyle görülmeye başlamıştı. Genel Başkanın değişmesi için parti içinde farklı sesler gelmeye başlamıştı. 

Siyasette yaşanan veya yaşanması istenilen yeni hareketler, milletin gerilmesinde birer etken oldu. 

1 Kasım'dan 15 Temmuz'a kadar gelinen zaman diliminde Türkiye terör örgütlerinden daha çok çekmeye başladı. Dağdaki terörist şehir merkezlerine inince, toplu katliamlar yapar oldu. Türkiye'nin dört bir yanından çift haneli sayılarla şehit haberleri gelmeye başladı. Daha düne kadar bir tek şehit haberi geldiğinde şehidin memleketinde adeta hayat dururken, sonrasında buna alışılır hale gelindi. Toplu şehit haberleri de yine milletin gerilmesinde etkili oldu. 

15 Temmuz ki ne 15 Temmuz...

Gitsin de gelmesin bir daha... 

Hainlerin, kalleşlerin oynadığı oyunun final bölümüydü 15 Temmuz'da yaşananlar. Her ne kadar yöneticiler sağduyulu, halk metanetli ve dirayetli davranmaya çalışsa da etkileri uzunca bir sürecek bir 15 Temmuz'du bu.

Ki öyle de oldu. Bundan bir ay öncesine kadar birlik, beraberlik denilen her ortamda var olmaya çalışılıyorken, şimdilerde ayrışmalar, baş göstermeler de yavaş yavaş toplum içinde dürtülmeye başladı. 

Gerginliğin zirveye ulaştığı anda toplumu meydanlara toplayıp, deşarj etme fikrini ortaya atan Cumhurbaşkanı Erdoğan, olası bir iç karışıklığın da önüne bu sayede geçmiş oldu. 

15 Temmuz'un ardından askeriye ve polisle başlayan oradan HSYK, avukatlar vesaire derken FETÖ'yü temizlemek için yapılan süpürme operasyonları da ister istemez milleti gerdi. 

Kurunun yanında yaşı da yakmak diyoruz ya. Yaş olanın yanması kolay olmuyor. Onu yakmak için da çok odun vermek gerekiyor. Yanan yaşların psikolojisi alt üst oluyor. Sonrasında gerginlik, yine gerginlik...

Kırmızı ışıkta bekliyorsunuz. Yanınıza iri kıyım bir kamyon durmuş, ışığın hangi renkte olduğunu göremiyorsunuz. Yanınızdaki kamyon hareket ediyor, onun arkasındaki araçlar da hareket ediyor. 

Sonrasında bakıyorsunuz, ışık halen kırmızı yanıyor. Yandakiler geçer de sizin arkanızda duranlar hiç sessiz kalır mı? 15 Temmuz sonrası bakıma sokulan korna tesisatları daha yüksek bir ses çıkarıyor artık. 

Arkanızdaki şahıs, ışığın rengine hiç bakmadan kornalar yaparak sert manevralarla yanınızdan geçip gidiyor. 

Ama çok uzaklaşamıyor. Yaklaşık 15 metre ilerledikten sonra yan yoldan gelen ve yeşil kendisine yandığı için kendinden emin bir şekilde kavşağa giren sürücüyle çarpışıyor. 

Öfkeyle kalktı, 15 metre ya gitti, ya gidemedi, zararla oturdu. 

İnsem, ben de gerileceğim. 

Bu arada yeşil ışık benim de geçebileceğimi gösterdi. 2 dakikada terör estiren ve bir başkasının başını yakan şahsın yanından geçerken 'düt' diyip yola devam etmek en güzeliydi. 

Gerilmemek lazım...

Gerilmeyin, germeyin...

Hayırlı cumalar.