Bu satırları okuyan sizler, belki de gençlerden birisiniz. Ya da bir zamanlar genç olan yetişkinlerden biri. Peki, hala hatırlıyor musunuz? Gençken insan en çok ne ister? Para, kariyer veya evlenmek mi? Tüm bunları Güvenilmek, Beğenilmek, Motive Edilmek, İnanılmak, Eğlenmek, Kazanmak, Başlıklarında toplamak doğru olacaktır. Bu haftaki yazımızda ilk üç kavramı ele alacağım ve diğer üç kavramı ise bir sonraki yazımda paylaşacağım.

Güvenilmek!

Gençler, Ebeveynlerinin, arkadaşlarının, öğretmenlerinin, kısacası herkesin onlara güvenmelerini isterler. Kimle görüşüyorlar, konuşuyorlar, hesap sorulmasını, sorgulanmayı istemezler. Kim ister ki? Belki de günümüz yetişkinlerinin sokaklarda bu kadar tepkisel olmasının sebeplerinden biridir, “Güvenilmek isteği”. Yaptıklarıyla, ailelerini utandırmayı bilinçli olarak istemezler. 

Kendilerince bu kadar düşünceli davranıp, ebeveynlerinin ona şüphe, kaygı, kuşku ile baktıklarını anladıklarında veya gördüklerinde farklı tepkiler verebilirler. Kimisi içine kapanıp, odasından çıkmayarak kendi dünyasını kurar. Hata yapmamak için daha az konuşup, daha mükemmeliyetçi davranabilir. Yaptıklarından kendi memnun olmadığında ebeveynlerinin de bundan memnun olmayacağının peşin hükmünü çoktan kendi içinde veriyor da olabilir. Kimisi durumu şamataya vurarak dersi kaynatmaya, hayata vur patlasın, çal oynasın şeklinde yaklaşabilir. Kim bilir, belki başka birisi de dikkatleri üzerine çekmek için fazlaca hareketli olup, sakarlık yapıyor olabilir. Her ne yapıyorlarsa tek istedikleri güvenilmektir. Kendilerince sorunu çözmeye çalışırken,  bunun için ilgi odağı olmayı, sevgi anlayışlarındaki “güveni” tamamlayamaya çalışabilirler. Başarılı olmayı, ebeveynlerine layık güvenilir evlatlar olmayı isterler. Şimdi bu satırları okuyan siz. Kendinizi gençliğinizdeki o yıllara götürün. Ebeveynlerinizi eleştirirken ağzından hangi cümlelerin döküldüğünü hatırlıyormusunuz? Şu sözcükler genel de o yaşlardaki replikler miydi? “-Ben annem yada babam gibi olmayacağım. Çocuklarıma, onların bana davrandığı gibi davranmayacağım!” Dünkü çocuklar, şimdinin ebeveynleri, hala bu söylediklerimizi hatırlıyor muyuz? Gerçekten bize davranıldığından farklı mı davranıyoruz?

Beğenilmek!

Bugün bile hala erişkin ve yetişkin bireyler olarak ne kadar kendimizi beğeniyoruz? Her gün yeniden güneş doğuyor. Günün; hangi sürprizlerle başlayacağını bilmeden, asık suratlarla peşin peşin güne başlıyoruz. Sabah işe gitmek için; hazırlığını yapan ya da takım elbiselerin içinde somurtan kalabalığın sabahları yüz ifadelerine, güne nasıl başladıklarını bir bakın. Güzel yüzler, güzel kıyafetler, sağlık ve afiyetli hayatlarda bu somurtkanlık niye?

Şimdiki yetişkinlerin gençliklerindeki beğenilmek ihtiyacının ne kadar karşılandığı ile ilgi olabilir mi? Şu andaki gençleri, yaptıklarından ötürü, ne kadar tekdir ediyor ve övgüyle söz ediyoruz.  “Zaten olması gerektiği şekilde davranıyor, bir övgüye gerek yok!” şeklinde mi düşünüyorsunuz?  Gençken giydiğiniz bir elbisenin, kullandığınız cümlelerin muntazamlığı konusunda aldığınız cömertçe yapılan bir iltifatı düşünün! Nasıl mutlu olduğunuzu, yüreklenip, cesaretlendiğinizi! Şimdi bunu, ebeveyn olun yada olmayın etrafımızdaki gençlere ne kadar sıklıkla yapıyoruz? Onların ne kadar değerli ve özel olduklarını hangi sıklıkta hatırlatıyoruz? Ailesinde bulmak istediği beğeniyi ve iltifatları dışarıda aramasını istemiyorsak, gençlerimizle ilgilenelim. Yaptıkları ve başarmaya gayret ettikleri her şeyi takdir ettiğimizi paylaşalım. Her başarısızlığın aslında onların başarısı için erkenden edinilmiş anahtarlar olduğunu kavramalarına yardımcı olalım. Risk alabilmelerini öğretelim. Hayatta kaybedeceklerinin sağlıklarından daha önemli olmadığını gösterelim.

İnsanlara yaşı kaç olursa olsun iltifat etmek önemlidir. Çünkü beğenilmek kadar, yaptıkları iyi ve güzel şeylerden dolayı bir başkasını beğenmekte bir erdemdir. Kıskanmadan, yadsımadan! Doğal olarak insanlar kaç yaşında olursa olsun yaptıkları şeyden gurur duyulmasını isterler. İnanın birisi için söylediğiniz güzel bir söz, onaylamak için yaptığınız küçük bir gülümseme veya kurduğunuz göz teması,  onun tüm hayatını değiştirecek bir etki yaratabilir. Sizin için önemli olmasa bile!

Motive edilmek !

Bireyin sürekli aynı sözden motive olması ne kadar gerçekçi? Bazen olumsuz ifadeler insanın başarıya ulaşmasında hırs yapmasına sebep olabilir. Fakat aynı olumsuz ifadeleri, sürekli duymak, bir yere ulaşmak için her zaman ne kadar kolaylık sağlayabilir? Gençlerimizin motive olabilmesi için onları nasıl gönüllendiriyoruz? Ödül-ceza sistemimiz ne kadar yaratıcı? Bazen de aynı sıklıkta, aynı kelimelerle ve aynı şekilde iltifat alan biri, kanıksadığı bu durum karşısında ne kadar motive olabilir? Buradan çıkarılacak kısa sonuç: Herkesin motive olma şeklinin farklı olduğudur. Motive olmak; genelde kişilerin içinde bulundukları duygu durumları ve düşünce kalıpları ile ilgili. Her zaman kişinin 

kendisini motive etmesi mümkün olmayabilir. Bazen dış kaynaklı motivasyona da ihtiyaç duyabilir. Güzel bir söz, küçük bir hediye, olumlu bir tutum onları motive edebilir. Onların başarılarına ortak 

olmak için onlarla empati kurabiliriz. Can kulağı ile dinleyip, gerçekten ne istediklerini anlamaya çalışabiliriz. Ufacıkta olsa kişilik özelliklerini anlayıp, onları harekete geçirecek farklı stratejiler geliştirebiliriz. Bunları, ebeveynler, öğretmenler, veliler ve tüm yetişkinler olarak yapabiliriz. Başkalarını örnek vererek kıyaslamada bulunmak, onları motiveden çok demoralize edecektir. Bunun yerine onun her şeyin üstesinden gelebilecek kabiliyette olduğuna inandıracak sözler kullanabilir, davranışta bulunabiliriz. İnanın, bu davranış şekli, onarı başkalarıyla kıyaslamaktan çok daha etkilidir.