10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü…  

"HÜRRİYET" diyen 27 Mayıs cuntacıları, 10 Ocak 1961'de 212 sayılı kanun çıkarırlar; basına da "HÜRRİYET" getirmek için!

Ama asıl niyet basını susturmak! 

Dönemin darbe yanlısı basını da cuntacıları alkışlar, alkışlamakla kalmaz o günden itibaren 10 Ocak, "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak kutlanır...

Günümüzde 212'den bahsetmek mümkün değil. Her hükümet döneminde törpülendi, basını cezalandırmanın,köşeye sıkıştırmanın aracı olarak kullanıldı. 

Sonunda da meslekte yıpranma payı hariç genel sağlık sigortası kapsamında ortadan kaldırıldı. 

"Basın Özgürlüğü Engellenemez" sözü sadece bir slogan olarak kalırken gazete çalışanları da değişen düzen içinde yazarlar ve çizerler...

Dolayısıyla artık 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nden söz etmek imkanı kalmamıştır. Tıpkı 24 Temmuz Sansürün Kaldırılış Bayramında olduğu gibi...  

***

10 Ocak'ın anlam ve ifadesi kalmamışken, "GAZETECİ ÇALIŞIR MI?"Sorusunu düşünmek gerekiyor.  

Gazeteci her zaman çalışır. 7/24, bayram demeden, tatil demeden, kış-yaz demeden çalışır…  

Sürekli haberin peşinde koşturur, haber içinde haber arar, yanlış yapmamaya özen gösterir…  Onun için de strese bağlı kalp krizinden ölürüz!... Öldüğümüzde ise hatırlayanımız olmaz! Sağlımızda “Vay gazeteci dostum” diyenler cenazemize dahi gelmez! 

Başka “Gazeteci dostlar” bulurlar. 

Çünkü onlar için gazeteci işlerinin halledilmesinde kullanılacak insandır!...

Maalesef bugün meslek bu noktaya gelmiştir. Gazetecilik, işlerin halledilmesinde kullanılan, çözülmeyen sorunları çözen, bitmeyen çileleri bitiren bir meslek algısına dönüşmüştür.  

“Bir haber yaptırayım sorunum çözülür” anlayışı yaygınlık kazanmıştır. Hatta iş bulma kapısı gibi, “Gazeteci söylerse benim yakınımı şu kuruma işe alırlar” düşüncesinde cingözler bile vardır!... 

Oysa gazetecilik bu mudur? Çalışan gazeteci millet adına haberin peşinde koşan kişidir. Birilerinin şahsi işlerini yerine getiren emir eli değildir. Ancak, gerek gazetelerin kendi yakınlarına yardımcı olma isteği, gerek gazetecilik kisvesi altında dalkavukluk peşinde koşanlar, gerekse de şahsi menfaat bekleyenler gazetecilik alanında dezenformasyona yol açmıştır…  

Bu nedenle gazetecileri çalışan ve çalışmayan olarak ayırmak gerekmektedir. 

ÇALIŞAN GAZETECİ;

Şahsi menfaat gütmez.

Kimseyi kayırmaz, kimsenin özel hayatına karışmaz!

Doğruyu savunur.

Milli olur, devletinin yanında yer alır.

Yaşadığı ülkeyi/şehri kötülemez, yıpratmaz. 

Devletinin bekası için mücadele eder. 

Adam gibi gazeteciliğini yapar. 

Adam gibi diklenmeden dik durur.

Söyleyeceğini yine yazıyla söyler, şerefinden taviz vermez. 

Mesleğin şerefini yere değdirmez. 

"Gazeteciliğin karakter işi" olduğunu aklından çıkarmaz...

ÇALIŞMAYAN GAZETECİ!

Şahsi menfaati ön plandadır. 

“Gazeteciyim” ayağına kirli işlerin içinde olur. 

Etiket meraklısıdır!

Menfaati için tehdit eder, şantaj yapar. 

Fitne fücur damarlarında gezer.

Başkalarının özel hayatıyla alay etmesini çok sever!

Sürekli hataya düşer, özür diler ama şımarık çocuk uslanmaz!

Devletin bekasını değil kendi bekasını düşünür. 

Mesleğinin şerefi umurunda değildir, yeter ki cebi boş kalmasın. 

Senin sorununu ben çözerim sen de gerekeni yap diyendir. 

Dalkavukluk, şovmenlik, küstahlık, şaklabanlık ondan sorulur. 

Duayencilik oyunuyla ye kürküm ye fıkrasını her daim anlatırlar!

Kısacası gazeteciliğin kirli yüzleridir!

***

İşte çalışan/çalışmayan gazeteci arasında büyük bir uçurum vardır. 

Bu uçurumun iyi analiz edilmesi mesleğin geleceği açısından fevkalade önem arz eder. 

Gazetecilik herkese açık bir iştir. İster okulunu oku ister okuma önemli olan işi nasıl yaptığındır. İşi yapmak ise karakterli olmayı gerektirir. Mesleğe yeni başlayacaklara öğretmemiz gereken karaktersiz olmayın vurgusudur. Ünümüz çoktur, unumuz yoktur ama mesleğimize karaktersizlik yakışmaz... 

100 yıllık Konya basını derin bir maziye sahip. Bu mazi için de gazetecilik yapmak insana şeref ve onurdan başka bir şey vermemeli. 

Günümüzde iş güvencesi, özlük hakları önemli ölçüde elinden alınmış olsa da mesleğini yapan çalışan gazetecidir. Bunları yapabilmek de yürek ister, yüreği olmayan sahte gazetecilikten öteye gidemez. Türk basını silkelenmediği sürece de sözde gazetecilerden kurtulamayacağı açıktır. Her şeye rağmen tüm fedakarlığı ile mesleğini devam ettiren gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyorum. 

***

Meslek hayatımda tanıştığım fakat Hakk'ın rahmetine kavuşan gazeteci/yazar abilerim İbrahim Sur, Şenol Demirbaş, Ali Akgül, Orhan Berk, Erol Tokay, Tahir Bozkır başta olmak üzere vefat eden tüm meslektaşlarıma Allah'tan rahmet diliyorum... 

Kendilerini saygıyla anıyorum...

Allah yolumuzu açık, duruşumuzu daim etsin inşallah...