Bir yaz günü içi sıcaktan pişerken açılan kapılardan bataklık sineklerinin üşüştüğü bir otobüste Moldova sınırında pasaport/vize sorunu ile uğraşan abimiz, kendilerine gayet anlaşılır bir Türkçe konuşarak yardım eden kişiye sorar “-ismin ne?”, cevap “-Garaların Mişel”. 

“Garaların Mişel”! Ne kadar tanıdık ne kadar Konya değil mi? Konya nere? Moldova sınırı nere? Türkçe konuşuyor ama Hıristiyan. Hem konuşma şekli hem lakap tarzı fena halde Konyalı.

Gagavuzların aslında Konya'dan göçüp giden Yörük/ Türkmen aşiretlerinden birisi olabileceğini, bunu destekleyen tarihi ve dil-aksan gibi güncel veriler olduğunu söylediğimde başından geçen bu hikayeyi anlatmıştı bir abi.

Bir olay da Dışişleri Bakanımızın Gagavuzya gezisinden.  Bakanımızın Başkent Komrat ziyaretinde caddede dolaşırken karşılaştığı bir teyzeyle sohbette söylediği cümleyi AA aktarıyor : “Geçenlerde vefat eden rahmetli halama ne kadar benziyorsunuz”

Gerçi Gagavuzların Karadeniz'in kuzeyinden geçip oralara yerleşen bir Türk boyu olduğunu, isimlerinin Gök-oğuz olduklarını, değişerek bu ismi aldıklarını söyleyen teoriler de olsa bunlar halen çoğunun neden sünnet olduklarını ve domuz eti yemediklerini izahtan uzaktır. Ve yukarıda sadece benim rastladığım birkaç örnek bile göçün kaynağının Konya olduğunun en büyük delili.

Peki neden göç etmişti bu insanlar? Balkanlara göç eden birçok aşiret ve oba varken ve halen az çok kültürlerini ve dinlerini korudukları halde ne olmuştu bu insanlara da Hıristiyan olmuştu?

Öyle ya, alışık değiliz hem Türk hem Hıristiyan birisine. Pek görülmüş şey değil. Bunu öğrenmek için Selçuklunun son zamanlarına II. İzzettin Keykavus ile Anadolu'yu işgal eden Moğolların mücadelesine bakmak lazım.

Burada kronolojik tarih anlatmayacağım. Tarihçi de değilim. Sadece merakınızı celp etmeye, bugüne dair ibret çıkarmaya çalışıyorum. Ve tarihten bu güne siz de bir ibret ve kıyas çıkarır mısınız bilmem?

Kitap okumaya üşenirseniz, şöyle google'a “Keykavus, İlhanlılar, Âhiler, Mevleviler” yazıp bir gezinti yapın. Nerelere varacaksınız. Şurası kesin ki tarihimizin dönüm noktalarında yaşananlardan ibret almamız gereken o kadar çok hadise var ki bu güne ışık tutacak.