Uzun bir aradan sonra Çaykur Rizespor deplasmanı ile sezona merhaba dedik. Aslına bakarsanız Konyaspor'da geçen seneye nazaran değişen çok bir şey yok. Yine de bir spor yazarından ziyade bir taraftar olarak eksikleri kendimizce ifade etmeye çalışalım. Öncelikle maçtan öncesine dönmek gerek, ortada futbol ile yatıp kalkan maçları adeta hazır olda bekleyen büyük ve sabit bir kitle oluştu Konya sporunda. Özellikle son bir kaç yıla bakarsak bu gelinen noktanın futbolda zirvelere tekabül ettiği söylenebilir. Ortada satılan 30000'e yakın bir kombine ve Beşiktaş maç bilet fiyatlarını duyup kombine almadığına çok pişman olan binler var. Bu Türk sporu ve Konya sporu adına inanılmaz bir şey burada en büyük pay oyunculardan ziyade yönetim ve tabi ki Aykut Kocaman'a ait. Hal böyle iken sezonun ilk maçına gitmek için hazır kıta bekleyen özgüveni ve beklentisi çok yüksek güzel bir kitle vardı. 10 otobüs ile yapılan lig tarihimizin belki de en uzak deplasmanı 3 gün süren deplasman yolculuğuna ve sıcak havaya rağmen stadyumda takımını kötü futbolda dahi destekleyen taraftarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. Gösterilen fedakarlık yabana atılır türden değildi. Kulübe çağ atlatan yönetimin transfer konusunda bir kez daha sınıfta kaldığını da belirtmek gerek. Maçtan önce açıklanan kadroda yedeklere baktığımızda gelecek vaat etse de A2 takımını andıran bir kulübe ile karşı karşıya idik. Hora dışında oyunun seyrini değiştirebilecek kimsenin olmaması transfer ihtiyacına alarm veriyordu. Maçın başlama düdüğü ile birlikte Konyaspor topun arkasına geçen geriye yaslanan tipik bir deplasman takımı görüntüsü veriyordu. Orta sahamız bu sıcak havaya rağmen lig ortalamasının üzerinde koşsa da rakip takım kendi yarı alanını çok çabuk geçiyor ileride tehlike oluşturmaya çalışıyordu. Buna karşın rakibe direnç gösterebilen defans orta bloğumuz maçın hakkını veriyordu. Geçen yıldan da belirttiğim gibi stoperden devşirme Volkan Fındıklı'nın orta sahada bir kez daha yetersiz kaldığı göze çarptı. Ömer Ali ise sanki biraz kilo almış ve maça tutuk başlayıp tutuk bitirdi. Keza Skubic'in de kötü oynadığı belirtilebilir. Takımımızın sol tarafına gelince yine bildiğimiz Mehmet Uslu ile karşılaştık, savunmada açıklar veren ve isabetli orta açamayan ve deneyemeyen. Rakip takım ise bunu önceden analiz etmiş gibiydi. Tehlikeleri hep sol kanadımızdan verdik. Milosevic'e gelince 70 dakika güzel bir oyun ortaya koysa da yoruldu, zamana ihtiyacı var. Takımımız kötü bir ilk yarı geçirse de ikinci yarının ilk 20 dakikasında gelecek adına ümit verdi. Öte yandan Ali Çamdalı'nın ve Barry'nin yokluğu bariz bir şekilde hissedildi. Kalemiz önünde yaşanan karambolda ise topu uzaklaştıramadık ve 4 kere topu kullanma şansı bulan rakibimiz golü telafisi zor olan dakikalarda buldu. Her ne kadar pozisyon el ile başladı ise de topu defalarca uzaklaştıramamanın faturasını iki puanla ödedik. Lig başlangıcı adına kötü bir sonuç olmasa da kazanabileceğimiz bir maçta iki puan bırakmak  hedefleri olan bir takım için üzücü. Transfere gelince yavaş hareket edilen ve yönetim tarafından takımın eksiklerinin adeta inkar edildiği bir dönem yaşıyoruz. İlk maça bir çıkalım hele takımı bir izleyelim diyen yönetim artık elini transferin son haftalarında taşın altına koymalı. Meha, Traore ve Holmen'in boşluğu en az iki nokta transfer ile doldurulmalı.

Önümüzde az bir süre kalsa da gerekenin yapılacağına dair zerre şüphe yok. Konyasporlu taraftarlardan biraz daha sabır bekleniyor o kadar. Hele şu Beşiktaş maçını bir atlatalım her şey çok daha güzel olacak.