Hepimiz çoğu zaman olayları değerlendirirken, karar verirken, kendimizi ifade ederken kestirme ifade tarzlarını kullanırız. Bazen mantığımızın temeli haline getiririz. Muhakememizi ondan ibaret sayar,  hatta mutlak sonuçlara ulaşırız.

Konuşurken,  iddialarımızı savunurken, hatta birbirimizi kırarken, delilerimiz onlar olur..

En basitinden, "bir şey''  kelimesinin ifade gücü toplumumuzda hiç bir kelimede yok sanırım.

Şeyin söylediği, şeye gör, şey;  şey ettiği için başımıza şey geldi... Cümlesi bir olay ve konuşma anında anlam ifade edebilmekte.

Bir tartışmada, tartışmanın can alıcı cümlesi; "Ünlü birisi mesela, partimizin genel başkanı da öyle düşünüyor" diye haklı çıkmak  isteriz.

Başka bir cümlede, işin doğrusunu düşünüp karşı argüman geliştireceğimize  sen de demiştin, ya da geçen sen de yapmıştın diyerek haklı durma gelmek isteriz.

Restaruanta gideriz beş kişiyizdir; garson gelir, siparişleri almak ister. İlk kişi fark etmez der, ikincisi benim için de, der, üçüncü sen ne diyeceksin diye dördüncüye sorar dördüncüsü aslında lahmacun mu yesem der, beşincisi yetişir buranın tandırı iyi olur der. Sonra diğer dört kişi ben de, bende aynısı bende diyerek sipariş oluşur.

Ve ya, birisi  eşiyle kafeye gider eşine sorar:

Ne içelim?

Cevap: Fark etmez

Annemizin bize kabul ettirmek istediği bir şeyi, korkmadığımız doktoru çağırır!

Ya da bize anlatmak istediği bir konuyu; eğer zorlanırsa el ne der? diye  Mahalle ile baskı yapar.

Bir grup kendi aralarında tartışıyordur. Herkes konu hakkında bir fikir söylüyor düşüncesini açıklıyor.

Birisi; herkes öyle söylüyor..

Öbürü Bir yazardan alıntı yaparak; onun da fikrinin kendisi gibi olduğunu,

Diğeri , gazeteler öyle yazdı

Bir başkası Bir kitaptan cümle ile fikrini savunur.

Elbette bunlar hiç olmazsa taklidi bir mantık yürütmedir, bir nebze bir merdiven bir adımdır.

Ya bir muhalefet lideri, başbakan gibi bakan gibi temsil kabiliyeti yüksek insanların durumu...

Mecliste görüşmelerde..

İktidar araştırdık Avrupa'daki ülkelerin çoğunda böyle diyor.

Muhalefet Amerika'da bile böyle bir şey yok.

Diyerek yüksek fikirleri ile ikna faaliyetlerini sürdürür.Bir birbirlerine bunu üzerinden hakaret ederler..Saldırırlar.. Hatta kavga bile ederler.

Devletimizde kurulurken, İsviçre Medeni Hukukunu, İtalya Ceza Hukukunu taklit ederek, Anayasamızı toplumsal uzlaşma ile değil de Amerika'nın Başkanlık, Fransa'nın yarı başkanlık sistemini taklit ederek alıntılar yaparak hazırlamadık mı? Laikliği Fransa'dan taklit edip bir yüz yıl tartıştık anlaşamadık.

Bir türlü kendi araştırmalarımız, fikirlerimiz, analizlerimiz, hatalarımızdan aldığımız ders, tarihi yanlışlıklarımızın analizi,  kendi eleştirel yaklaşımımız, imbikten geçirdiğimiz çözümler, tarihi derinliklerimizdeki doğrularımız, metotlarımız yada metotlaştıramadığımız bilgilerimizi gözde geçirerek bir sonuca varsak belki yüksek istişareyi meşvereti gerçekleştireceğiz.

Hal başkalarının fikri ile olunca, o fikirden çıkan yaşamda bozuk oluyor.

Bu günlerde Osmanlıca tartışması devam ederken, düşündüm de Konya da yazma eserler müzesindeki on binlerce kitabı çocuklarımızın okuyabilmesinde ne sakınca olacak?

Orada Astronomi, hukuk, tıp, coğrafya edebiyat  düşünce gibi her alandaki eseri Avrupalı insanlar Osmanlıca Alfabeyi ve kelimeleri öğrenerek araştırma yapıyor.Bizim evlatlarımızın bizlerin öğrenmesi neden yanlış olsun?