Sefirim Kebirimden aldığım mazhara göre malumatım oldu ki, memleketinde dans namında Ala Mele İnnas Fuhşiyyat ve Lubiyat yapıyormuşsun... İş bu Name-i Humayunumun eline vusulünden itibaren bu mel'anet rezalete son vermediğin takdirde, Ordu-yu Humayunumla gelip seni kahretmeye muktedir olurum.

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN


  Evet biraz şaşırmış olabilirsiniz  ama bu mektubu  koymadan  değerlendirmenin tam olmayacağını düşünüyorum. Yukarıdaki mektup Kanuni’ nin tarih kayıtlarına göre  Fransa Kralı Fransuva’ya göndermiş olduğu ikinci mektuptur. Ne alaka  şimdi diye bilirsiniz  ama şimdi kendimizi sorgulamanın tam zamanı. Gelelim kendi dönemimize 2018’e. Ne oldu bize?

  Bir zamanlar krallara, soylulara bir sözümüz yeterken (ki yukarıda yazan mektuptan sonra Fransa’da 100 yıl dans edilememişti.) şimdi  muhataplarımızla kanlı bıçaklı oluyor yine de hakkımızı alamıyoruz. Yüzyıllar öncesinde krallar bize sığınırken şimdi bir papaz için  bir sürü açıklama yapmak durumunda kalıyoruz.  Osmanlı kesimini eleştiren  insanlarımız elbette ki var ama insan  acaba o döneme geri dönsek nasıl bir dünya da yaşardık sorusunu da sormuyor değil?

  Rahip Brounsun  kirizi her geçen gün ivme kazanıyor. Tüm dünya  bir savaşın eşiğinde hazırlık yapıyor. Tıpkı geçmişte olduğu gibi bütün devletler etrafımızı sarmış tek bir farkla; Türk halkına sığınmak yerine  parçalamak ve sömürmek için. Hatta ve hatta geçmişin intikamını almak için. İsrail Devletinin  kurucu beyinlerinden olan koyu Siyonist Thedoor Herzl  günlüklerinin en son kısmında ‘’Bir  gün gelecek ve siz Türkler önümüzde diz çökeceksiniz’’ ifadeleri yer almaktadır. Çok şükür kimsenin  önünde diz çökmüşlüğümüz yok, çökmeyiz, çökmeyeceğiz ama bu cümlelerin sarf edilebilmesi bile kendimizi sorgulamamız gerektiğinin   işaretidir.

    Özümüze bağlı kalmak ve her alanda millileşip kendi derdimizin devası olmak adına durmaksızın  çalışıyoruz  elhamdülillah. Ama bu millileşmeyi  hayatımızın her alanına, inancımıza, dilimize, sofralarımıza taşımalıyız. Abdürreşid İbrahim’in ‘’ALEM-İ İSLAM ‘’ kitabında şöyle bir tespit  okumuştum;

‘’Rusya’da yaşayan Türklerin köle gibi kullanıldığını gördüm, lakin Çin ve Japonya ziyaretimde hayretler içerisinde kaldım çünkü Japonlar ve Çinliler oldukça refah ve gelişmiş bir ülkedirler. Ayrıca eğitim sistemleride  muhteşemdir. Buna sebeb ararken  sadece şunu, gördüm şartlar her ne olursa olsun  milli kaynakları kullanmak (eğitim, sağlık, din, aile yapısı, sofra adabı) sizi her daim güçlü yapar. Halbuki Rusya’daki Türkler neredeyse Türk olduklarını unutmuş durumdalar çamurdan mahallelerde kalıp  çok ağır işlerde çalışmalarına karşın hala  acınası durumdalar.’’

  Abdürreşid’in bu gezi yazısı Mehmet Akif tarafında  övülmüş ve dikkate şayan bulunmuştur. Milli şairimizin bir çok mısrasında da yukarıda ki öze rastlayabiliriz;

‘’Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz: 
Gelmişiz dünyâya milleyet nedir öğrenmişiz! 
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyyetin, 
Nûr olup fışkırmışız tâ sînesinden zulmetin’’

    Sonuç olarak acil olarak millileşme harekatı başlatmalıyız  bilimde, ilimde ve özellikle dinde gençlerimize kendi toprağımızın dini değerlerini aşılamalıyız ki deizm furyasını susturup önümüze bakabilelim. Mutlaka insanımıza eskiden olduğu gibi islam zırhını giydirmeliyiz. Eğer ki islam zırhını hiç çıkarmassak dünyada hiçbir güç kuvvet bizlere galabe çalamaz Allah ın izni ile. Değil ki ABD ‘nin artık uzaya üs kurmanın zamanı gelmiştir deyip tehditvari söylemler söylemesi; Değil uzaya bütün aleme üs dahi kursa bizlerde islam zırhı olduktan sonra hiçbir şey yapamaz ve karşımızda dahi duramaz vesselam...