Evlenme ve boşanma oranları arasındaki makas, gün geçtikçe daha da açılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de evlenen çift sayısı her geçen yıl biraz daha azalırken, boşanan çift sayısı ise artıyor. Evlilik süresine göre boşanmalar incelendiğinde, 2022 yılında gerçekleşen boşanmaların yüzde 32,7'sinin evliliğin ilk 5 yılı, yüzde 21,6'sının ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleştiği belirtiliyor. Evliliğin birtakım beklentileri de beraberinde getirdiğini ifade eden Klinik Psikolog Elmas Merve Malas, bu beklentilerin karşılanamamasından ya da çiftlerin yaşadıkları olumsuz durumları ‘olağan’ karşılamamasından kaynaklı olarak en çok boşanmaların bu yıllarda yaşandığını belirtti.

‘ÖNCE KENDİNİZİ DAHA SONRA KARŞINIZDAKİNİ TANIYIN’

Klinik Psikolog Elmas Merve Malas evlilik öncesi kişinin kendini evliliğe hazırlamasıyla birlikte başlayan evlilik sürecinin doğru bir şekilde yürütülmesi için en önemli etkenlerden birini açık iletişim olduğuna dikkat çekti. Evlilik öncesi kişinin karşısındakini tanımasından önce, kendisini tanıyarak evliliğe dair beklentilerin saptanması gerektiğine işaret eden Malas, kişinin evlilik beklentisi üzerine düşünmesi gerektiğini söyledi. Beklentilerin belirlenmesiyle, evlenilecek kişinin davranışlarının da daha kolay analiz edilebileceğini savunan Malas, “Evliliğin bize her zaman ödüller sunan bir sistemi yok ve evleneceğiniz kişinin olumsuz yönlerini düşündüğünüzde ‘ben bu davranışı tolere edebilir miyim’ diye düşünmeniz gerekiyor. Bu kapsamda çiftler evlenirken farklı konulara odaklanıyorlar ancak odaklanmaları gereken konular, daha gerçekçi olmalı. Finansal konular, aile ve sosyal ilişkiler, zevk ve hedeflerin ortak noktalarına bakmak gerekiyor. Sevgi ve aşk bir süreye kadar evliliği götürür ancak evliliğin devamlılığı için bu konulardaki uyum çok önemli.” diye konuştu. Evliliğe hazırlığın yalnızca yaş almakla birlikte mümkün olmayacağını aktaran Malas, kişinin olgunluğunun daha erken ya da geç yaşlarda oluşabileceğine dikkat çekerek kişinin evlilik ve sorumluluklara karşı kendini hazır hissetmesi gerektiğini bildirdi.

BÜYÜK BEKLENTİLER, GERÇEKLER SONRASI HAYAL KIRIKLIĞINA DÖNÜŞÜYOR

Boşanmaların en sık görüldüğü evliliklerin ilk 5 yılından söz eden Malas, bireyler evlenmeden birbirlerini tanısa dahi bu süreyi bir ‘tanışma aşaması’ olarak nitelendirdi. Evlilik öncesi flört dönemi yaşayan çiftlerde hediye, gezme, yeme, içme gibi sevilen aktivitelerin yapılmasının ardından evlilik sorumluluklarının yüklenilmesiyle birlikte hayal kırıklığının oluşabileceğini aktaran Malas, “Flört dönemindeki heyecanın devamının evlilikte gelmemesiyle birlikte kişilerde hayal kırıklığına bağlı olarak boşanmalar yaşanabiliyor. Büyük beklentilerle başlayan evlilik, beklentiler karşılanamadığında ‘hata yaptım’ diye düşünülüyor ve boşanmaların ilk 5 yıl içinde çok sık görülmesinin sebebini buna bağlayabiliriz.” ifadelerini kullandı.

İLK 5 YIL EN KORKULAN SÜREÇ!

Adalet Bakanı Tunç'tan 'yeni anayasa' vurgusu Adalet Bakanı Tunç'tan 'yeni anayasa' vurgusu

Çiftlerin evliliklerinin ilk yıllarında sorumluluk, adaptasyon ya da birbirlerini tanıma konusunda birtakım zorluklar çekmesinin olağan olduğunu ifade eden Malas, 2 farklı aile yapısından gelen 2 kişinin yeni bir aile kurmasında şiddet, aldatma gibi olağanüstü bir durum söz konusu olmasa bile evliliklerin ilk 5 yılında boşanmaların yüzde 95’inin iletişimden kaynaklı olarak gerçekleştiğini belirtti. Bu yüzden evliliklerin ilk yıllarının korkulan bir süreç olduğunu vurgulayan Malas, “İlk 5 yıl boşanmaların en sık yaşandığı ve bu yüzden en çok korkulan süreçtir. Bu süreci atlatan çiftler artık sorunlarını çözebilen çiftlerdir. Bu dönemde de çocukla birlikte çiftlerde iletişim sorunlarının olması olağandır. Bunu da atlatan çiftlerde boşanma oranlarının daha da azaldığını görmek mümkün.” diye konuştu.

‘SUÇLAMADAN HİSLERİNİZİ AKTARIN’

Sorunlarla başedebilmenin ilk kuralının ‘açık iletişim modeli’ olduğunu aktaran Malas, evliliklerdeki sorunların çözümünde duygusal zekanın ön planda olduğu ve haklı aramaktan çok, çözüm odaklı iletişim yolunu kullanmak gerektiğini bildirdi. Çiftlerin birbirine karşı açık sözlülükle konuşmadığı durumlarda yapılan davranışların da farklı algılar yaratabileceğini söyleyen Malas, açık iletişim modeliyle ilgili şunları söyledi: “Suçlayıcı olmadan, karşı taraftan beklentileri dile getirirken ‘ben böyle hissediyorum’ şeklinde açık iletişim kurulmalı. Sorun yaşayan çiftlerde ‘kaç yıldır beni tanıyor ve onu sevmediğimi bilir’ dediklerine şahitlik ediyoruz ancak böyle durumlarda karşı taraftan zihin okuma beklenmiş oluyor. İnsanlar süreç içerisinde değişir ve beklentiler, istekler değişebilir. Bu yüzden açık bir şekilde ne isteniyorsa bunun söylenilmesi gerekiyor.”

‘ANNE- BABASI DEĞİL EŞİ OLUN’

Çiftlerin en çok şikâyet ettiği diğer bir konunun ise eşlerden birinin sorumluluklarını tam yerine getirmediği hususunda olduğunu söyleyen Malas, evliliğin bir yatırım olduğu vurgusu yaparak, “İki ortaklardan yalnızca birinin yatırım yaptığı ortaklıklar çok uzun sürmez.” dedi. Evliliğin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için her iki tarafın da fedakârlık ve yatırım yapması gerektiğine işaret eden Malas, eşine karşı eş yerine anne-baba rolünü üstlenen bireylere de seslendi. Malas, “Fedakarlığı tek bir kişi yaptığı zaman kişi değersizleşmeye ve yorulmaya başlar. Bazen sorumluluklar rol değiştirse de genel olarak her iki tarafın da eşit olarak sorumluluk alması gerekir. Evlilikteki 2 kişi rakip değiller ve evlilik bir denge işidir. Siz onun ebeveyni değil, eşisiniz. Bu yüzden sorumluluk almayan bir eşiniz varsa beklentiyi azaltmalı ya da komut vermek yerine destek istemelisiniz. Terapiye gelen çiftlerde sık olarak gördüğümüz diğer bir sıkıntı ise, bir çift olarak değil; ebeveyn- çocuk ilişkisi yaşayarak gelen çiftler oluyor. Birinin sorumluluğunu da diğer çiftin almasıyla ortaya çıkan bu durumlarda rollerin değişmesi. Mesleğini eve yansıtan ya da annelik rolünü eşi üzerinde de uygulayan çiftler görüyoruz. Bu gibi durumlarda farkındalık ve sınır çizmek çok önemli.” şeklinde konuştu.

SOSYAL MEDYA, EVLİLİKLERİ HARİKULADE GÖSTERİYOR

Sosyal medyada paylaşılan evlilik kesitlerinin evliliğin tamamını yansıtmadığını vurgulayan Malas, sosyal medyada görünür olan örnek evlilikler hakkında da yorum yaptı. Evliliği hakkındaki her şeyi paylaşan kişilerin onaylanma isteğiyle karşı karşıya ve gösteriş yapma eğiliminde olduğuna işaret eden Malas, evliliğin her zaman harikulade olmadığı gerçeğinden sosyal medya nedeniyle uzaklaşıldığına dikkat çekti. Sosyal medyada gösterilen mükemmel evlilikler dolayısıyla, sorunlarla başedebilme yetisinin de zamanla kaybolduğunu vurgulayan Malas, “Sosyal medyada gösterilenlerin hepsi sanki bizim ilişkimizde de varmış gibi düşünüyor ve sosyal medyada gördüğümüz olumsuz durumları kendi ilişkimiz üzerinden yorumlayarak ilişkimize zarar veriyoruz. Oysa ki boşanan biri sosyal medyada neden ayrıldığıyla ilgili ayrıntıları vermiyor ve çiftler ‘bizim ilişkimizde de bu sorunlar var, demek ki biz de boşanmalıyız’ gibi yanlış bir algıya kapılabiliyor.” dedi.

‘MAHREMİYETİN AKTARILMASI GÜVEN VE SAYGI PROBLEMİ OLUŞTURUR’

Malas, son olarak evli çiftlerin yaşadıkları tüm olayları sosyal medyada paylaşmamasının yanı sıra kendi aileleriyle de her şeyin paylaşılmaması gerektiğine işaret etti. Yaşanan olumlu ya da olumsuz her şeyin aileye anlatılmasıyla birlikte çiftler arasında bir güven ve saygı problemlerinin başlayacağını aktaran Malas, “Belki sizin için anlatılabilir bir durumdur ancak eşine göre ise çok mahrem ve anlatılmaması gereken bir durum söz konusu olduğunda bu kez ilişkiye zarar vermiş olursunuz. Bu yüzden çok ciddi bir mesele olmadığı sürece özellikle tartışmaların ailelerle paylaşılmasını istemiyoruz çünkü aranız düzeldiğinde ailelerin aklında yalnızca o olumsuz durum kalacak.” diye konuştu.

Kaynak: HACER CEYLAN