Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş hocamızın geçen hafta Cuma hutbesinde eşcinsellik konusuna da değinmesi ve bu konudaki ayetleri okuması bazı şer çevreleri harekete geçirdi.

Kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve bu kurumun başkanı olan Prof. Dr. Ali Erbaş’ın tek görevi vardır o da İslâm’ın ana kaynakları olan Kur’an’ı Kerim ayetleri ile Peygamber Efendimizin hadislerini topluma sunmaktır.

Diyanet İşleri Başkanı’nın Kur’an ve Hadis dışında veya bunlara zıt bir söz ifade etmesi görevine aykırılık teşkil eder. Kur’an ve sünnet ne diyorsa onu aynen insanlara tebliğ etmesi bu kurumun en başta gelen kuruluş amacıdır.

Ali Erbaş hocamız da bunu yapmış, eşcinsellik konusunda, İslâm ne diyorsa onu söylemiştir.  

Diyanet İşleri Başkanı, İslam'ın zinayı büyük günah kabul ettiğini ve Lut (as)'ın kavminin hastalığı olan eşcinselliğin de lanetlendiğini söylemesi üzerine, bazı çevrelerin saldırısına maruz kalmıştır.

Esasen bu çevrelerin hedefi, Ali Erbaş değil bizzat İslâm’dır.

Bu hastalıklı kesimlerin yaptığı nefret dolu söylemin hedefinde Kur’an ayetleri vardır. Zira Ali Erbaş bu konuda kendi şahsi fikrini değil, İslâm’ın görüşünü ortaya koymuştur.

Ali Erbaş hocamız bunu yaparken, Diyanet İşleri Başkanı olarak görevini yapmıştır. Diyanet İşleri Başkanı’na görevini yaptığı için karşı çıkmanın ve ona saldırmanın altında İslâm düşmanlığı yatmaktadır.  

Kim ve hangi kurum, oda, dernek olursa olsun, Kur’an ayetlerini okuduğu için Ali Erbaş’a saldırmak apaçık din düşmanlığıdır.

Bu durumu kendileri açısından fırsat olarak görerek, İslâm düşmanlıklarını ortaya koyanları şiddetle kınıyorum.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hocamızı da, hiç değiştirmeden, çarpıtmadan, üzerini örtmeden Kur’an ayetlerini aynen ilettiği için de tebrik ediyor, kendisini sonuna kadar destekliyorum. 

Eşcinsellik, Lut kavminin helakına sebep olan büyük günahlardandır.

Livata olarak tabir edilen homoseksüellik (eşcinsellik) hem Kur’an-ı Kerim’de hem de hadislerde çirkin bir fiil olarak nitelendirilerek şiddetle yasaklanmıştır. Ayrıca Lut kavminin akibeti, ibret alınması için örnek gösterilmiştir.

“Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz.” (Şuara: 165-166)

“Lût’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: "Sizden önce insanlardan hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz?” / "Çünkü siz, kadınları bırakıp da cinsel tatmin için erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz haddi aşan bir topluluksunuz." /  Kavminin cevabı, “Onları (Lût ve arkadaşlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!” demelerinden başka bir şey olmadı. / Biz de onu ve karısı dışındaki aile fertlerini kurtardık. / Karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. / Ve üzerlerine dehşetli bir yağmur (taş) yağdırdık. İşte gör günahkârların sonunun ne olduğunu!" (A''râf: 80-84)

İşte bu ayetler ışığında bir sapıklık olan eşcinselliği, İslâm’ın öngördüğü şekilde dile getiren Ali Erbaş hocamıza yapılan saldırıyı hoş görmek mümkün değildir.

Şu sözlere bakar mısınız?

“Şaşkınlığımız; sesi çağlar öncesinden gelen bu şahsın, bir devlet kurumunun başında oturup söylemini kutsal sayılan değerler üzerine inşa ederek halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesindeki kan kokan cüreti sebebiyledir”

Bu sözlerin hedefi kesinlikle, 14 asır önce nazil olan ilgili ayetler, bu ayetleri ihtiva eden kutsal kitabımız Kur’an’dır.

14 asır önce Kur’an’ı gönderen ve kıyamete kadar baki kalacağına kefil olan bizzat yaratıcımız Allah’tır. Ali Erbaş hocamız ve onu destekleyen bizler sonsuz kuvvet ve kudret sahibi Allah’ımızın gönderdiğine inanır, ona iman eder ve onunla amel ederiz.

Peki Kur’an düşmanı olanlar; kimin sözüne iman ediyor, kimin sözüyle amel ediyorlar? Onlar, Müslümanlarla uğraşacaklarına kendilerine dönüp baksalar çok daha iyi ederler.

Bu arada yukarıdaki açıklamaları ile asıl nefret söylemini kendileri yapanlar hakkında Başsavcılık tarafından açılan soruşturmayı da desteklediğimi ifade etmeliyim.

***   ***   ***

Bu arada yeri gelmişken bir kere daha şu İstanbul Sözleşmesi’ne değinmek gerekiyor.

İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Avrupa Konseyi Sözleşmesinin çeşitli maddelerinde geçen “partnerler” deyiminin kimleri kapsadığı belirtilmemiş olduğundan, homoseksüel ilişkide bulunanlar da partner sınıfına girmektedir.

Maddelerde, “eşler veya partnerler” denilerek eş ile partner sınıfına girenleri eşit derecede değerlendirmekte ve homoseksüellik yasal teminat altına alınmış olmaktadır. Böylece bu madde ile homoseksüeller, eşler gibi birbirlerine sorumlu hale gelmekte, bir aile olarak değerlendirilmekte ve homoseksüellik yasal koruma altına alınmaktadır.

Sözleşmenin maddelerinde;  “Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık Yapmama” başlığı altında, “ Cinsel tercih/Yönelim” de sayılmakla, her türlü sapıklık, açıkça meşrulaştırılmaktadır. Yani bu maddeye göre homoseksüellik ve lezbiyenlik temel bir hak olarak ifade ediliyor. Bunun sonucunda da bu sapıklıklar engellenemiyor, bunların üzerine gidilemiyor ve yasal işlem yapılamıyor.

Homoseksüelliği icra etmeleri ve bunlara engel olmamaları üzerine helak edilen Lut Kavmindeki sapıklığa işaret ederek “Lut Kavminin Çocuklarıyız” pankartı taşıyanlar ve bu sapıklıkları icra edenler, diğer normal insanlarla eşit sayılıyor.

Sözleşmenin Türkçe metninde, her ne kadar “aile” kelimesi geçiyorsa da, imzalanan orijinal metinde, “domestic” kelimesi geçmektedir ki, uzmanlar domestic kelimesinin normal bir aileyi değil, ev içi her türlü arkadaşlığı yani ortak ev arkadaşlığını içerdiğini belirtmektedirler. Bu ortak ev arkadaşlığı, erkek erkeğe veya kadın kadına cinsel birliktelik de dahil olmak üzere, her türlü beraberliği kapsamakta ve bunları yasallaştırmaktadır.

İstanbul Sözleşmesi ile ilgili daha önce yazdığım;  İstanbul Sözleşmesi Dedikleri başlıklı yazımı okumalarını değerli okuyucularıma bir kere daha tavsiye ediyorum. O yazımın linki aşağıdadır.

http://www.konyayenigun.com/istanbul-sozlesmesi-dedikleri-makale,9142.html

İstanbul Sözleşmesi konusunda toplumda büyük bir tepki oluştuğunu da yetkililerin görmeleri gerekiyor. Bu sebeple Sayın Cumhurbaşkanımızdan bu sözleşmenin bir an önce iptal edilmesini beklediğimizi tekrar ifade ediyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.