1. Olağanüstü Kongre'de bir kez daha görüldü ki AK Parti'yi başarılı kılan 'Recep Tayyip Erdoğan.'
Genel Başkan seçilecek olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan ziyade salonda Erdoğan sevgisi vardı. Davutoğlu ve Erdoğan salona birlikte girmelerine rağmen gözler "Yolunuz yolumuz" tezahürleriyle Erdoğan'ydı.
Bu durum doğaldı. Çünkü 13 yıllık AK Parti, Erdoğan'ın eseriydi...
Nitekim konuşmasına başladığında salondaki coşku bunu gösterdi. "Bu bir veda konuşması" dediğinde partililerdeki duygulu anların yaşanması da Erdoğan'a bağlılığın bir anlamda ifadesiydi...
Peki bundan sonra 'Erdoğan'sız AK Parti nasıl bir yol izleyecek?
Erdoğan artık Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı olarak vazifesine başlayacak.
AK Parti gemisinin amirali ise Başbakan Davutoğlu olacak.
Peki, Davutoğlu bu gemiyi kazasız belasız limanlara ulaştırabilecek mi?
"Ulaştırır" ihtiyatını elden bırakmadan işi zor!
13 yıllık AK Parti başarısının Erdoğan'ın faktörü olduğu gerçeğini göz önüne aldığımız da Davutoğlu'nun işinin zor olduğunu kabul etmek gerekiyor...
Bu zorluğu siyasi tarihimizi hatırlayarak görebiliriz;
ANAP'ı zirveye taşıyan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1989'da Cumhurbaşkanlığı'na seçilmiş ve I. Olağanüstü Kongre'de Özal'dan boşalan genel başkanlık koltuğuna dönemin TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut getirilmişti.
Özalsız bir ANAP'ın olmadığı görüldü ve parti yakın bir süreçte dağılma sürecine girdi ve Türk Siyasi Tarihi'nin tozlu raflarında yeri aldı.
Adalet Partisi'ni ve Doğru Yol Partisi'ni başarılara götüren 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, genel başkanlık koltuğunu Tansu Çiller'e bıraktı ancak kendisinden sonra parti dağılma sürecine girdi.
Milli Görüş'ün Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan da 28 Şubat sürecindeki siyasi yasaklı olduğu Refah Partisi döneminde genel başkanlık koltuğunu Recai Kutan'a emanet etti. Fakat parti eski başarılı günlerini bir daha yakalayamadı...
Bu üç olaya baktığımızda AK Parti'de de benzer bir durumun yaşanıp yaşanmayacağını bilecek kadar müneccim değiliz.
Davutoğlu'nun bundan sonra AK Parti'yi yüzde 50'ler de tutup, 2023'e götürüp götürmeyeceğini ölmez sağ kalırsak göreceğiz.
Diğer yandan Erdoğan da bu konuda endişeli.
Nitekim bu endişesinden olsa gerek Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde, "Partiyi yalnız bırakmayacağım" ifadeleri kullanması da partililere yönelik bir mesajdı.
Salona yeni Genel Başkan Davutoğlu ile girmesiyle de partiyi yalnız bırakmayacağını gösterdi...
Ancak şurası bir gerçek ki her ne kadar Erdoğan, 'Partiyi yalnız bırakmayacağım' dese de artık Cumhurbaşkanı ve Anayasa'nın Cumhurbaşkanına verdiği tarafsızlık ilkesine göre hareket edeceği realiteyi de gözden kaçırmamak gerekiyor.
Miting meydanlarında, toplantılarda, seçim çalışmalarında kendisi olmayacak.
Bundan sonra milleti coşturmaya çalışacak olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu.
Davutoğlu, 100 binleri toparlayabilirse işte o zaman, "başardım ve başarırım" diyebilir.
Konya'da sevilmesi çok önemli değildir, önemli olan Türkiye'de sevilecek bir Başbakan olmasıdır.
Nitekim kongre salonunda Konyalılar hakimdi ve yoğun bir şekilde Konyalıların sloganıyla karşılandı.
Fakat salonda bir ayrıntı da vardı. Oy başlamadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştuğunda salonun her tarafı doluydu. Seçimden sonra yeni Genel Başkan Davutoğlu, konuştuğunda salonun üst tarafları hemen hemen boşalmıştı.
Bu durumu partililer Davutoğlu seçim bittikten sonra, saat 17.00'dan sonra konuştu, bu nedenle salon boştu gibi yorumladı.
Böyle olsa bile partililerin yeni genel başkanlarının bir anlamda Başbakan'ın konuşmasını beklememeleri dikkat çekicidir!
En son Erdoğan konuşsaydı, salonun üst tarafları yine boş mu kalacaktı?
Sanmıyorum boş kalacağını?
Yerel seçim mitinginde de Erdoğan rahatsızlığı nedeniyle katılamamış ve onun yerine Davutoğlu halkın karşısına çıkmıştı.
O zaman da alanda coşku azalmış ve partililerin çoğu konuşmalar bitmeden alanı terk etmişti.
İfade ettiğim gibi Davutoğlu'nun işi çok zor.
Kendisini partililere lider olarak kabul ettirmek için çok çalışması gerekecek.
Seçime de şurada 8 ay gibi bir zaman var.
Allah yardımcısı olsun...
