Bazı maçlar vardır ki takımın başında antrenör olarak çıkmak istemezsiniz!  Rakip çok formdadır ve güçlüdür, oynadığı maçlarla morallidir.. Sizin takımınızda da sakatlar vardır, takım temposunu yitirmiştir, moral motivasyon hiç olmadığı kadar kötüdür ve birde bu tür turnuvaları oynayacak kadar tecrübeye sahip değilseniz,  Fatih Terim değil, Alex Ferguson olsanız  fark etmez.. 

Dünkü basın toplantısında ne demişti  Fatih Hoca “İspanya ya karşı kendi birinci bölgenize yaslanmak istemeseniz de oyunun akışı sizi oraya iter. “  İspanya'nın bütün icraatı bu aslında, ne yapıyorlar, sizin kalenize yakın çabuk ayağa paslar ile savunmanın deliklerini arıyorlar! Buldukları deliklere 20-25 metrelik koşular yapıyorlar! Koşan bu oyuncular kale çizgisine inip savunmayı kaleye dolduruyor ve geriye (penaltı noktasına) yada ön direğe basit  toplar atıp gol atmaya çalışıyorlar! 

İspanya'nın bu sisteminin mimarı aslında Barcelona, Barcelona'yı son yıllarda en çok zorlayan takım kim diye sorsam! Hemen herkes Atletico Madrid diyecektir! Nedir Atletico'nun tılsımı da Barcelona'yı dize getiriyor! Aslında çok basit iki türlü oyun sistemleri var!  Birincisi top rakipteyken oyun anlayışı, ikincisi topu kazandıklarındaki oyun anlayışı! 

Rakip topla merkezden geliyorsa, birinci ve ikinci bölge savunmasından sorumlu oyuncuların bağlantı mesafeleri 10 metreye kadar düşüyor, daralıyorlar. Pas, şut ve dripling alanları bırakmıyorlar!  Bütün bu önlemlere rağmen rakip  ara pasları atıyorsa dikkat edin stoperler değil bekler  derinlik veriyor ve ofsatı riske ederek kademe yapıyor!  Rakip kanatlardan geliyorsa mutlaka kanat oyuncusu yardıma geliyor bekin kademesine stoper değil ön libero oynattıkları iki oyuncudan yakın olanı giriyor, stoperler içerde forvet eşleşmesinde eksiklik yaşamıyor... En uzaktaki bek oyuncusu da ters kademelerde rakibi içeriden alıp basit gol vuruşlarını engelliyor! 

Topu kazandıkları anda bizim gibi kısa ve verimsiz paslarla oynamıyorlar, topu kaptıkları yerden bir an önce çıkarmak için alternatif koşular yapıyorlar!  Ama bu koşuların birçoğu öne doğru, sıkışmadıkça geri oynamıyorlar kontraya o kadar hızlı çıkıyorlar ki tek kişilik hücumları bile çok etkili oluyor! 

Şimdi diyebilirsiniz ki Milli Takımımız  Atletico Madrid değil, doğru ama İspanya Milli Takımında da Messi, Neymar, Suarez yok!.  Soruyorum size Nolita'nın yada Moratta'nın kaç tane maçını izlediniz bu yıl ? Söyleyemezsiniz biliyorum! Ama bizim sorunumuz bu değil, bizim sorunumuz ideal kadromuzu bir türlü sahaya çıkartamamamız, Fatih Hoca bir kadroda ısrar ediyor ve “BEN YAPARSAM DOĞRU YAPARIM”  felsefesinin burnundan kıl aldırmıyor!. 

İspanya Milli Takımının oyun merkezi İniesta, bu futbolcuyu bir futbol sever olarak izlemek keyif veriyor! Rakip oynamak zor ama oynadığı bölgede adam adama yada baskılı oyun şart!  Yani merkezde iki ön libero tercih edilebilir diye düşünüyorum ki biz maalesef yarım ön libero ile maça başladık ve öyle bitirdik!. 

Bakın göreceksiniz Modriç,  Rakitiç ikilisi İniesta'nın oynadığı bölgede nasıl bir baskı kuracaklar ve İniestayı yana veya geriye oynamaya itecekler!  Çekler bile bunu ikinci bölgede yada kendi birinci bölgelerinde uygulamaya çalıştılar ve bir nebze başarılı oldular! Çirkin gözükebilir ama sonuç veriyorsa “BAŞARIYA GİDEN HER YOL MÜBAHTIR”! 

Gelelim Milli Takım'a ve oyuncularına , şu iki maç gösterdi ki Volkan BABACAN Türkiye'den başka ülkede oynayamaz!  Gökhan Gönül de ya Fenerbahçe ile anlaşır yada Beşiktaş'a imza atar orada birkaç  yıl idare eder ve futbolu bırakır!  Onda da Uğur BORAL geleceği  görüyorum!Bu tempoyla Avrupa hayal,  Caner iyi bir hazırlık dönemi yaşamazsa  İtalya'da iyi bir yedek olur! Orda da İtalya'na  posta koyabilir mi bilemiyorum ama işi zor gözüküyor.. 

Mehmet Topal bu günün en kötü oyuncularından biri gözükebilir ama sebebi kendisi değil, orada zorla oynatan zihniyettir. Takımına döndüğünde performansının yukarı çıkacağını tahmin ediyorum!  Hakan Balta her şeye rağmen iyi bir turnuva çıkarıyor, tecrübesini zekasıyla birleştiren ve kalpten oynayan birkaç oyuncudan biri! 

Bana kızabilirsiniz ama Selçuk Şahin, Arda Turan ve Burak Yılmaz'ın Milli Takımlar geleceği  tekrar gözden geçirilmeli.. Ozan Tufan ile Oğuzhan Özyakup'a bu turnuva bir beden büyük geldi! Çalhanoğlu, Nuri, Emre Mor zaten yurt dışında oynayan oyuncular bu oyuncuların profesyonellik anlayışları bizimkilerden farklı onlar kendilerini daima hazır tutacaklardır..

Gelelim Fatih Hoca'ya  dün gazetecilerle yaptığı toplantı ve bazı paylaşımlarında ayrılacağı yönünde emarelerle dolu cümleler sarf etti! Galatasaray'lılar takımın başına geçecek diye sevinebilir ama bence bu kadar problemli ve dar bütçeli takımın adı Galatasaray dahi olsa Fatih Hoca, Mustafa Denizli'nin düştüğü hataya düşmeyecektir. Ben Rusya'dan yada Ukrayna'dan bir takımın başına geçebileceğini düşünüyorum! 

Maç 3-0 bitti, aslında İspanya bir turnuva maçı değil de , farklı bir organizasyonun içinde bizi bu halimizle yakalasa 5'den aşağı atmazdı!  Elimizde kalan tek umudumuz Çek maçı var! İnanılmaz ihtimaller  gerçekleşir yine en iyi üçüncülerin arasından son 16'ya kalırsak ben şaşırmam doğrusu! O zaman “BİZ BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ OLACAK” inşallah! 

Son paragraf sevgili kaptanımız Arda'ya,  Toni Schumacher'in dediği gibi “ZİRVEYE ÇIKMAK ZORDUR, AMA ZİRVEDE SÜREKLİ KALMAK DAHA ZORDUR” iniş başlamışsa geçmiş olsun kaptan!  Artık futbolu herkes biliyor, önünde 30-40 metre boş alan var ve sen topu hızlı şekilde oraya sürmüyor ve takımını öne taşımıyorsan seyirci seni protesto eder..  Neden mi ? Masterlerin maçlarını seyrediyorum, oradada 40-50 metreye durarak top atıp, topu arkadaşının ağzının içine düşüren bir sürü yetenekli adam var!  Sen Barcelona da oynuyorsun seyircinin senden farklı bir şeyler istemesine el kol hareketi yaparak tepki vermeyeceksin!. Milli Takımların bütün reklamlarında başrolde sen varsın unutma !!!