Ülkemizde henüz bu ayrım yapılmamakla birlikte genellikle  Güvenlik (Security): Silahlı kolluk kuvvetleriyle sağlanan ; Emniyet  (Safety) ise iş, seyahat vs. yapılırken kazalara karşı alınan önlemleri kapsar. Bu yazımızda Emniyet konusu üzerinde duracağız.

Ülkelerin gelişmişlik seviyesi, güvenlik kültürü ve kaza sayılarıyla ölçülmektedir. Gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler kaza istatistiklerine bakıldığında açık olarak bu fark görülmektedir. Gelişmiş ülke insanı, emniyet kurallarını işin yapılmasından daha öncelikli ve önemli algılamaktadır.Bu kavram ve kültür içselleştirilmiş, dıştan aksi tesirler olsa bile reddedilmektedir. Diğer taraftan diğer ülke insanı ise  dış tesirlere bile direnç göstermekte ve imkanını bulduğunda tüm kuralları hiçe sayabilmektedir.

Söz konusu olguyu biraz daha müşahhaşlastırırsak ülkemizde hergün  kabaca 18 kişi trafik kazalarından, 4 kişi iş kazalarından yaşamını yitirmektedir. İstatistiklerden okuduğumuza göre % 88 insan hatalarından meydana gelen kazalardır. Yine bu kazaların % 80’ini tedbirsizlik başlığında toplayabileceğimiz hatalar oluşturmaktadır. O zaman neye göre tedbir alalım sorusu gündeme gelmektedir. Risk hesabı yaparak buna göre tedbirleri almak lazım. Bugün 40 ‘a yakın risk hesabı bulunmaktadır. Ancak en basiti Risk= Tehlike*İhtimaliyet  ile riskleri önceliklendirmek ve ona göre tedbirleri almaktır.

Ülkemiz mevzuatı, kazaların önlenmesi noktasında gelişmiş seviyededir. Bunların kişi bazında da içselleştirilmesi ve sahaya tam tatbikatında henüz yeterli yol alınamamıştır. Risk kontrol hiyerarşisinde en son seviye olan kişisel koruyucu donanımın bile uygulanması sorunlu bir alan olarak durmaktadır. Ne yazık ki, hala sözgelimi araçlarda kaza sonrası insanı hayata bağlama fonksiyonu tartışmasız olan emniyet kemeri tüm yolcular tarafından takılmıyor, motorsikler de kask, dizlik vs. tam giyilmiyor, teknelerde can yeleği giyilmemesine sıklıkla rastlanmaktadır.

Emniyet kültürünün yerleşmesi için  eğitimin her safhasında yeni nesile aşılamak ve nihayetinde genetik kodlara işlemek gerekiyor.

Yazımda, bazen bakmak ile görmek arasındaki fark gibi beni çok etkileyen iki yaşanmışlıktan bahsetmeden geçemeyeceğim.  İlki, Ro-Ro gemisine emniyetli görmediği için beklediği ve sırası geldiği halde binmeyi reddeden , böylece limandan çıkmadan kendini ve aracını kurtaran Kamyon Şoförüdür. Üniversite mezunu kaç yıllık  Kaptan’ın göremediğini, stabilite hesabı bilmediği halde basiretiyle görebilmiştir.

Diğeri, Rusya’da nehir taşımacılığında kullanılmak üzere inşa edilen düşük  draftlı (su çekimli) nehir gemilerinin Karadeniz’de sefere konulması,  maalesef gemilerin batmasıyla gemi adamlarının çoğunun hayatını kaybetmesidir.