Ekonomide son günlerde yaşananları nasıl yorumlasak da işin içinden çıkabilsek diyorum. Fakat ortam o kadar gergin ve patlamaya hazır bomba gibi ki ne söylesek de düzeltemeyeceğimiz şeyler var.

Son günlerde herkesin ağzında ki faiz konusundan en karlı çıkan kim biliyor musunuz? Bankalar…

Şimdi Merkez Bankası bankaları yüzde 15 faizle fonluyor değil mi. Bir banka gidip Merkez Bankası'ndan bu faizle kaynak kullanabiliyor. Zaten Merkez Bankası'nın politika faizinin düşürülmesindeki amaç da bu; bankalar ucuz kaynak kullanacak ve tabii ki bankalar da bu ucuzluğu kullandırdıkları kredilere yansıtacak.

Olması gereken bu.

Merkez Bankası’ndan yüzde 15 faizle kaynak kullanan, mevduata ödediği faizi de Merkez Bankası faizindeki gerilemeye paralel olarak aşağı çeken bankaların kredi faizlerini ne yönde belirleyecekleri tabii ki kendi inisiyatiflerinde. Bankanın başka masrafı çoktur, her şey bir yana çok kar etmek istiyordur ve kredi faizini pek aşağı çekmez; kimsenin itirazı olamaz.

Ama konu “kamu kaynağının kullanılması ve bir anlamda o kaynakla yine kamuya borç verilmesi” ise durum tabii ki değişir. Ben size söyleyeyim durum çok karışık ve can sıkıcı. Biz yine şu derinlemesine konulardan çıkalım ve bugün esas konumuz olan emeklinin konuşunca ağzından çıkan ateşe bakalım.

Avrupa’da emekliler, emekliliğin tadını doyasıya çıkarırken ülkemizde durum içler acısı. En düşük SGK ve Bağ-Kur emeklisinin maaşı 1500 lira olunca adamlar konuşunca ağızlarından ateş çıkması çok normal. Öyle şeyler söylüyorlar ki nasıl geçindiklerine hepimiz şaşırıyoruz. Öyle ki ev kiraları almış başını gitmiş, bakkala markete ya da pazara gidince taneyle bile ne alacağını şaşıran bu insanlara ne söylenir? Verecek cevap bulamıyoruz. Öyle değil mi?

En düşük emekli maaşını alan adamın ev kirası bile 2 bin lira olursa, bütün gençliğini çalışarak geçiren bu adamın emekliliğinde rahat etmek hakkı değil mi? gerçekten içiniz acıyor. Üstelik yaşları el vermese de zor işlerde bile çalışmaya talipler. Bazıları konuşurken gözyaşlarına hakim olamıyor ya işte o durum beni benden alıyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği ekonomide ‘Çin modeli’ özellikle ucuz iş gücü boyutuyla tartışılırken, siyasetten  ‘ucuz emek sömürüsü’ eleştirisi geldi.

Türk lirasını değersizleştirerek, Türk işçisinin emeğini ezerek uygulamaya konulmak istenen Çin modelinin de bugünün değil 40 yıl öncesinde uygulanan bir model olduğunu herkes biliyor. Çin bu modelden çoktan vazgeçmişken böyle bir adım atmak ne kadar doğru olur siz düşünün. Zaten dünyada en çok asgari ücretle çalışanı olan ülke biziz. Tabi az gelişmişleri kefeye koymuyoruz.

Asgari ücret açıklanacak. Herkes pür dikkat çıkacak rakama kilitlenmiş durumda. Beklentiler yüksek ama beklentilere cevap verecek rakamların çıkacağını da kimse düşünmüyor. Ancak açıklanacak rakamlardan sonra seyyanen yapılacak zamla bir denkleştirme sağlanırsa beklentiler bir nebze karşılığını bulacak.

Öte yandan emeklilerin ve emekli dernek başkanlarının açıklamalarında en az asgari ücret kadar olacak bir rakamı maaşlarına beklediklerini görüyoruz. Emeklilerimizin yaşamları gerçekten zor. Üstelik sağlık sorunları da onları çalışmaktan alıkoyarken, geçinmenin türlü yollarını arıyorlar. Özellikle emeklilerin yoğun olarak maaşlarını aldıkları bir banka var ki onları kredi borcuna boğup maaşlarını da alamaz duruma getirmiş. Gerçekten durumlar içler acısı.

Umalım ki emeklilerimizi de bütün bu yapılan açıklamaların arasında unutanlar, onlara hak ettikleri değeri verip beklentilerinin karşılık bulmasını sağlarlar. Onlar bunca yıl emek verdikleri ülkelerinde mutlu mesut yaşasınlar.