ELİNE, DİLİNE, BELİNE SAHİP ÇIK!

Geçmişte bizim esnaf kuruluşlarımız vardı. Bunların her bir bölümüne LONCA ismi verilirdi. Tepe teşkilatın ismi ise AHİ'lik idi. Bugünde meslek kuruluşlarımız var ve kendi çaplarında hizmet vermeye dönük çalışmalar yapıyorlar. AHİ Teşkilatı ile şimdiki meslek kuruluşları arasındaki en önemli fark işlevsellik yönünden.

Şimdiki meslek kuruluşları üyelerine dönük hizmet üretmeye çalışıyor ve bir dahaki seçimlerde tekrar seçilebilmek için şirin görünmeye gayret ediyorlar.

AHİ Teşkilatı ise yapılan malın kalitesini ve meslekte çalışanların konumunu düzenliyordu. Çıraklıktan kalfalığa ve kalfalıktan ustalığa geçebilmek için lonca şeyhlerinin olurunu almak gerekiyordu. Şimdi ise birkaç yıl bir işte çalışan hatta yılı bırakın bir kaç ay çalışan bile ustasının yanından ayrılıp ayrı bir işyeri açabiliyor.

AHİ Teşkilatı demişken birden aklıma onların hayat felsefesi geldi. AHİ hayat felsefesinin temeli üçayak üzerine oturmuş vaziyette idi. “ELİNE, BELİNE, DİLİNE SAHİP OL” Çok basit gibi görülse de teşkilat mensupları bu kuralı kabul etmekle çok büyük bir yükümlülük altına giriyorlardı.

Eline sahip olmak için, sana ait olmayan hiçbir şeye el uzatmayacaksın. Kazancının temeli helal üzerine oturacak. Çalmayacaksın, rüşvet almayacaksın, başkasının malına sahip olmak için dalavere çevirmeyeceksin. Şu anki durumumuza hiç uyuşmayan bir kural! Ortalık hırsızlık ve rüşvet söylentilerinden geçilmiyor. AKlanıp Paklanmak için mahkeme yerine oy sandığına müracaat ediliyor. Ayakkabı kutularının içinden çıkanları açıklamak yerine şifreli telefonlarımız bile dinlenmiş deniliyor!

Diline sahip olmak için, dedikodudan, iftiradan ve boş sözlerden kaçınmak gerekiyor. Bugün cezaevleri montaj kaset ve asılsız ihbarlarla mahkûm edilmiş insanlarla dolu. Şayet ayakkabı kutularından çıkanların aslı yoksa iftiranın boyutu arşı titretecek düzeye çıkmış vaziyette. Çünkü bu iddiaları ortaya atanlar kendilerini ayet ve hadislerle savunuyorlar.

Birde diline sahip olamayıp Allah'ın Ayeti ile Bakara-makara diyerek dalga geçenler var. Tuttuğu parti lideri için “O Allah'ın bütün vasıflarına sahip” diyenler var. Rakiplerine sürekli çamur ve iftira atanlar var. Yani ortalık diline hâkim olamayanlardan geçilmiyor.

Beline sahip olmak için, harama yaklaşmayacaksın. Televizyon ekranları bu konuda ahlaki kuralları yok sayarak her gün onlarca dizi yayınlayarak insanların şeytanı olmak için yarışıyorlar. Söylentilere bakılırsa yakında eline, diline sahip olamayanların bellerine de sahip olamadıkları yönünde kasetler çıkacakmış. Gerçi daha önce iki partinin üst yönetimi için bu tür kasetler ortaya çıkmıştı!

***

Birde bu sözlerin ortaya atıldığı ve uyulmasının istendiği devire bakalım. Ne demişti AHİ ileri gelenleri? ELİNE, DİLİNE, BELİNE SAHİP OL.

O dönemlerde “EL” Vatan anlamında idi. Kocaeli, Tunceli ve Osmanlı döneminde Trakya'nın adı olan Paşaeli veya Kadınhanı ve çevresine verilen Saiteli!

Demek ki eline sahip ol demek vatanına sahip çık demekmiş. Dönemin bir Moğol istilası dönemi olduğunu ve Anadolu'ya yeni yerleşildiğini düşünürsek “Eline sahip ol” cümlesinin Anadolu'ya sahip çıkmak ve korumak olduğu anlaşılır. AHİ Teşkilatının kurucusu Ahi Evran da doksan küsur yaşında vatanını Moğollara karşı korumak için savaşırken şehit düşmüştür. Bu gün savaşmadan Güneydoğu Anadolu'da bir özerk (bağımsız) devlet kurulmak isteniyor.

Diline sahip ol ise Türkçeyi koru anlamındadır. Bu sözün söylendiği dönemde edebiyat ve şiir dili Farsça idi. Türkçe ancak halk ve asker arasında kullanılıyor saray ve bürokrasi Farsça konuşuyordu. Türk dilinin kaybolmasını önlemek için diline sahip çık denilmiştir. Daha sonrada “Türkçe konuşulsun” fermanı yayınlanmıştır. Bugün de aynı tehlike ile karşı karşıyız. İş yeri tabelaları yabancı sözcükten geçilmiyor.Ülkenin resmi dili olan Türkçe dışında siyasi propaganda yapabilme izni verildi. Türkçe yine garip ve kimsesiz bırakılmak isteniyor. Diline sahip çıkmanın tam zamanı.

“Beline sahip çık”cümlesi ise bizim küçüklüğümüzde dahi sınır anlamı taşırdı. Sınır belirtirken “ağaçlı belden sonra” veya “Beli geçtikten hemen sonra” gibi tabirler kullanılırdı. Bu açıdan beline sahip çık sözü ülke sınırlarını kast eden bir sözdür. Ve beline sahip çıkmak, ülke sınırlarına sahip çıkmaktır.

Bir bölgemizde özerklik ilan etmek iddiasında olanlara ses çıkarmayan bir yönetim bu ülkenin “BELİNE” sahip çıkmakta ne kadar hassastır.

Bu dönemde bırakın ELİNE, BELİNE, DİLİNE sahip çıkmayı, dinimize dahi sahip çıkamıyoruz. Hırsızlıkla itham edilen de, arsızlıkla itham edilen de, iftiracılıkla itham edilen de KENDİSİNİ SAVUNMAK İÇİN ayet ve hadislere sarılıyor. Birisi kalkıp her Cuma googleden bir sure sallıyor ve bunu da öğünerek Bakara-makara diye bir gazeteciye(!) anlatıyor.

Allah cürmümüzü affetsin.