Kelimelerin bittiği yerde bir suskunluk bağlanır dilimin orta yerine… Yutkunsam içime damlayacak gibi hüznüm… Dilimden o an çıkamayan kelimeler… 

Sözcükleri diktim birbirine ve eski umutlarımı yamaladım geleceğe… Sakladığım eski hayallerimi lavanta kokuları ile donattığım sandığımın içinden çıkarttım. Dantellenmiş bembeyaz cümlelerimi serdim hayat sehpalarımın üzerine… 

Gözlerimde tütüyor yüreğimin tozlanmış anıları… Kimisi yaşlanıp bir albüm yaprağının arasında kurumuş bir çiçek gibi birkaç kare halinde saklı… Kiminin ise hatır ile sulanıp hep yemyeşil kalmasını sağladığım… Lavanta ile beraber umut da serptim çeyizim olan hayaller sandığıma… 

Bir adım daha atacak mecalim yok. Yağmurdan sonra oluşan dingin bir su birikintisi gibi umutlarım. Sırtımda ağırladığım koca bir ömür ve umman olmuş hayallerim…

Bir taş atılır dingin suya… Halka halka dağılır dalgalar… Ansızın bir umut karşılar uzun ince bir yolda… Küskün bir bakış!.. Gönül hizasında bir çift göz görünür taa uzaklardan. Ortasındayız işte hayatın. Gün akşama kavuşur. Kavuşmayanlara inat bir yakamoz belirir yalnızlıkların arasında… 

Bir umut teknesi süzülür umman olmuş hayallerimin ortasından… Daha büyük dalgalar esir alır ufkun belirdiği semaya doğru… Bir yağmur inceden inceye süzülür gökyüzünün sonsuzluğundan… 

Tam ortasındayız işte yaşamın. Gün batımı bayatlığı vuruyor sineme… Kol geziyor dilimde sessizliğe bürünmüş kelimelerim… Mutluluk kıyılarımdan uzaklaştığımdan beri çöktü bağrıma ayrılığın sisi… Heybetli bir darağacı umman olmuş hayallerimin ortasında görkemiyle gökyüzüne meydan okumakta… 

Bir bir sallandırdım mutluluk vatanıma ihanet eden hüzünlerimi darağacının dallarında… Boynuna urgan dolanmış acılarımın iniltileri sessizliği yardı. 

Bir kuş cıvıldayarak uçtu kuytudan… Rengi kül kurusu günün… Evrende bir kum tanesi sesim…Şimdi sustuklarımla konuşuyorum. Ve hayat sazında son şarkım besteleniyor. 

Yağmurdan sonra beliriyor semada rengârenk gökkuşağım… Olabildiğine hızlı yüzdürüyorum teknemi gökkuşağına doğru… Efsaneye göre bir hazine saklı ya erişebildiğimizde gökkuşağının altına... Elde var bir umut.

İlerliyorum hayatın tam ortasında… Dalga dalga uzaklaşırken kıyılarımdan Nasrettin hoca misali gidişatın tam tersine oturup bağdaş kurdum. Geçmiş olduğun yollara dönüp bakmak ne derece doğru bilinmez. Ama soru işaretlerine rağmen izledim geride bıraktığım kendi dünyamda yaşananları… Tek kelime dahi söylemeden gözlerimden bağırarak ilerledim.

Önüme dönüp baktığımda ise gökkuşağına çoktan vardığımızı, umudun güvertede bana yöneldiğini gördüm. Çoktan ummana demir atılmış hazineye erişmeyi beklemekteymişiz. Ben geriye, mazinin kirli sayfalarına takılıp kalmaktan, önümde beliren güzelliklere geç kaldığımın farkında bile değilmişim. 

İleriye bakmaya karar verdiğimde ise geleceğe geç kalmanın ıstırabı sardı bedenimi… Kötü anıların ayağına büyük bir taş bağlayıp denize attım. İmdat çığlıkları kulaklarımı tırmaladı. Hayal tıkaçlarımı tıkadım kulaklarıma… Sustum. 

Birbiri ardına büyüyen çırpıntı halkaları duruldu denizde… Ben kendi bedenime sinmeyi bırakıp dimdik karşıma baktığımda ise gökkuşağının altındaki hazinenin onca yolu beraber kat ettiğimiz umut olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. 

İşte hayatın tam ortasındayım. Elde ise var bir umut.