Ekmek; un, su, tuz, maya ve müsaade edilen katkı maddelerinin karışımı ile elde edilen hamurun fermente edilerek pişirilmesi ile elde edilen mamule denilmektedir.Ülkemizde ekmek üretimi birçok üründe olduğu gibi bazı mevzuatlara göre üretilmektedir. Günümüzde Buğday unundan veya buğday ununa diğer tahıl unları karıştırılarak yapılan ekmek çeşitleri ve diğer isimlerle belirtilen ekmek çeşitleri yapılmaktadır. Ekmek çeşitlerini Türk Gıda Kodeksi Ekmek Ve Ekmek Çeşitleri Tebliği (TEBLİĞ NO: 2012/2) belirtmektedir.29/12/2011 tarihli ve 28157 3 üncü mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliğinde yer alan hükümlere uygun katkı maddeleri ekmek üretiminde kullanılmaktadır.Türk Gıda Kodeksi Ekmek Ve Ekmek Çeşitleri Tebliğine göre ekmeklerin özellikleri, kullanılacak katkı maddeleri, hijyenlik, etiketleme, ambalajlama, taşıma ve depolama kuralları belirlenmiştir. 

 Tarihi oldukça eski olan ekmek bu güne kadar oldukça önemli aşamalar geçirmiş ve geçirmeye de devam etmektedir. Günümüzde katkılı farklı ekmek üretimleri giderek yaygınlaşmaktadır. Ekmek halkımızın en önemli gıda maddesidir. Geçmişte toplumun büyük bir kısmı için geçerli olan bu tanım günümüzde büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının üzerinde yaşayan insanımız veya sağlığını koruma düşüncesinde olanlar için geçerli değildir. Ekmek günlük enerji ihtiyacımızın yaklaşık ortalama yüzde 40’a yakınını ekmekten karşılamaktayız. Günlük kişi başına ekmek tüketimi 350 gramın altında iken gelir seviyesi düşük ailelerde bu rakam 800 grama kadar yükselmektedir.  Yetişkin bir insan günde 300 gram ekmek tükettiğinde ihtiyacı olan proteinin % 40’ını, demirin % 35’ini, kalsiyumun %40’ını ve B vitamininin % 45’ini karşılayabiliyor.

Kişinin ekmek tüketimi beslenme alışkanlıkları ve gelir durumuna göre değiştiği gibi kriz dönemlerinde de artmaktadır. Büyük kentlerde ekmek tüketimi artışı daha çok kenar semtlerde görülmektedir. Yoksulluk arttıkça ekmek tüketimi de artmakta, insanlar dengeli beslenmekten ziyade ekmekle karın doyurmaktadırlar.

Bu nedenle ekmek fiyatının yükselmesi daha çok dar gelirli insanımızı etkilemektedir. Sigara ile mukayese etmek doğru olmamakla beraber bir paket sigara parası bir ailenin günlük ekmek parasını karşılayabilir, ancak ekmek almakta zorlanan bazı aile reisleri sigarayı bırakmayı düşünmezler ama düşünmelidirler. Çünkü nüfuslarına göre bazı aile reisleri günde ekmeğe ödediğinden fazla bu zararlı olduğu bilinen şeye harcama yapmaktadırlar.

Ülkemizde ekmek fiyatları hep tartışıla gelmiştir. Uzun yıllar olmasa da ekmek sektöründe yedi yıla yakın çalışmış birisi olarak bu sektörde hizmet ettiğim yılların ve öncesinin ülkemizin tekrar yaşamasını hiç bir zaman arzu etmem.1940'lı yıllarda ekmeğin karneyle satıldığı, büyük şehirlerde yapraklı nüfus cüzdanlarına ekmek almıştır mühürlerinin basıldığı yılları görmek, konuşulmasını ve düşünülmesini bile istemiyorum. Ülkemizde uzun yıllar Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından tahsis unu verilmesi uygulanmıştır. Tahsis unu uygulaması; TMO’nun illerin nüfusuna göre verdiği tahsis buğdayı, belediyelerin ilde anlaşarak bir değirmen veya un fabrikasında un haline getirildikten sonra bu unun belediyeler tarafından kapasitelerine göre ekmek yapan fırın ve ekmek fabrikalarına dağıtılmasıdır. Dağıtılan bu unlar ekmek üretim yerlerinde belirlenen gramaja göre ekmek yapılır ve belirlenen fiyattan satılırdı. Geçmiş yıllarda ekmek gramaj ve fiyatı tahsis edilen un fiyatına göre mahalli idarelercebelirlenirdi.Ekmek gramaj ve fiyatı bu esaslara göre mahalli idarelerinsorumluluğunda idi. Mahalli idareler her hangi bir ekmek darlığı veya yokluğunda gerekli tedbirleri alırlardı. Bir şeyin yokluğunda gerekli tedbirleri almak idare edenlerin elbette hakkıdır. Bu hak geçmişte kullanılmış ve günümüzde de zaman zaman kullanılmaya teşebbüs edilmektedir.Gıda maddesi olan ekmeğin yokluğunda veya darlığının görüldüğü yıllarda da devlet gerekli tedbirleri almıştır. Günümüzde de eskisi kadar olmasa da bazı ürünlerin darlığında bazı tedbirler alınmakta veya bu günkü ekonomik şartlarda alınacak tedbirler yüksek sesle söylenilmektedir. Ekmek temel gıda maddemizdir. Ekmek bu gün için çok kişi tarafından yenilmiyor veya farklı ekmekler tüketiliyorsa da halkımızın büyük bir kısmı ekmek olmayan sofrayı kabullenememektedir, yani çoğunluğumuz için ekmek hala sofralarımızın en temel istenilen öğesidir. 

 Ülkemizde geçmiş dönemden bu güne kadar ekmek fiyatlarıyla gelişmelere bir göz atacak olur isek durum kısaca şöyledir.Dünyada ve ülkemizde görülen buğday üretim- tüketim ve fiyatlarda görülen dalgalanmalar çoğu zaman ülkemizi de etkilemektedir.   1932 yılında buğday üretim ve fiyatlarındaki dalgalanmalar nedeniyle " Buğday Koruma Kanunu " çıkartıldı ve alım- satım işleri ile de Ziraat Bankası görevlendirildi. Ziraat Bankası alımlarının az olduğu 1935 yılında da ekmek yokluğu ile ilgili sıkıntılar yaşanmış ve Ziraat Bankası buğday ile ilgili görevini 1938 yılında TMO'ya devretmiştir. Özellikle buğday piyasasındaki dalgalanmalara müdahil olmak amacıyla devlet tarafından kurulmuş olan TMO günün şartlarına göre müdahil ve yönlendirici olmuştur. 1939-1945 yılları arası ikinci dünya savaşı nedeniyle buğday üretimi yarı yarıya azaldığından devlet bazı tedbirler almak zorunda kalmış ve 18 Ocak 1940 tarihinde 3780 sayılı "Milli Koruma Kanunu" çıkarmıştır.Bu dönmelerde bu kanuna dayanılarak çıkarılan kararnamelerle Türkiye ekonomisini doğrudan yönlendirmiştir. Kanun ile hükümete tarım ürünlerinin fiyatını belirleme yetkisi verilmiştir. Milli Koruma Kanununa zamanın şartlarına göre hükümetler buğdayı TMO'ya satma zorunluluğu bile getirmişlerdir. 30 Ocak 1941'de TMO yeterli un stoku yapabilmesi için gerekli tedbirleri almaya memur edilmiştir. Ekmek sıkıntısının devam etmesi nedeniyle unun kullanım alanları sınırlandırılmış, 24 Kasım 1941 tarihinde undan ekmek, francala, peksimet,makarna, şehriye, bisküvi ve simit dışında bir şey üretilmesi yasaklanmıştır.Ekmek miktarı kişilerin yaşına ve işine göre; günlük 7 yaşından küçük çocuklara 187.5 gram, büyüklere 350 gram, ağır işlerde çalışanlara 750 gram ve askerlere 900- 1000 gram ekmek verilmesi uygun görülmüştür. Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde 1942 yılında başlatılankarneile ekmek verilmesi 9 Eylül 1946 tarihinde son bulmuştur.  Ekmeğin karne ile verilmesi son bulmuş olmasına rağmen tahsis unu verilmesi uygulamasına devam edilmiştir. Tahsis unu uygulaması uzun bir süre ülkemizde uygulamaya devam edilmiş ve 01 Haziran 1982 yılında kaldırılmıştır.Tahsis unu uygulamasının kaldırıldığıyıllarda kişi başı günlük 600 gram ve yıllık ekmek tüketimi 220 kilogram iken bu miktar günümüzde günlük 300 gram ve yıllık 110 kilograma düşmüştür. Tahsis unu uygulamasının kaldırıldığı 01 Haziran 1982 tarihinden sonra ekmek fırınları ve ekmek fabrikaları ekmeklik un ihtiyaçlarını serbest piyasadan temin ederek ekmek üretimlerini sürdürmektedirler. Unlu mamuller üretimi ile ekmek üretimini birlikte yapan işyerleri sayısı hızla artmaya başlamış sadece ekmek üreten fırın sayısı giderek azalmıştır. Bu durum açıkça ekmekte az olan kazancın diğer üretilen ürünlerle iş yerinin ayakta kalmasını sağlamaktadır. Artan girdi fiyatları ekmek üretimine yansıtılması hemen ve kolay olmamaktadır. Tabii ki artan girdi fiyatların belirli oranda ekmeğe yansıtılması gerekli iken bu prosedür isteğe bağlı gelişmediğinden fırınlar zarar ettiklerini, ekmeğin pahalanması halinde de tüketiciler şikayetlerini ve seslerini yükseltmektedirler. Bir sonraki yazımızda günümüzde ekmek fiyatları ve alınması gerekli bazı tedbirlerden bahsedilecektir. Ekmeksiz kalmayınız,Hoşça kalınız.