Hiç kuşku yok ki günümüzde eğitimin ve öğretimin değeri toplumumuzun büyük kısmı tarafından anlaşıldı. Kaliteli eğitim yönünde talep hızla gelişiyor.

Neden böyle dedim?

Eskiden iş yapamayanları, beceriksiz olanları okula gönderirlermiş. Bunu ballandıra ballandıra anlatırlardı.
Eski cumhurbaşkanlarımızdan Abdullah Gül içinde de Kayseri de bu espriyi biraz da kendilerine yontarak;

‘’Bizde işte geleceği olmayanları  okula gönderirler, o da cumhurbaşkanı oldu’’ diye övünürler.

Yine kültürümüzün geride kalan bir davranış biçimi;

Veli çocuğu okula gönderir eti senin kemiği benim diye öğretmene teslim eder. Kendisi de ‘’hocam sana teslim olduk.’’ demeye getirir. Bunda tabi bir teslimiyet kadar sorumluluktan vazgeçiş de var.

1980 yılların başlarına kadar Gaziantep’te;  okuyandan çok,  küçük de olsa bir düveni ( işyeri) olana kız verirlerdi. Girişimcilik eğitimden çok daha önemli idi ve eğitim çok da gerekli görülmezdi.

Yine toplumda  okudu da ne oldu, cümlesi çok kullanılırdı.

İlk okul mezunu patron üniversite mezunu işçi  çalışma düzeni çok yaygındı.

Öğretmenlerin dayakçısı makbuldü.  Disiplinin kaynağı dayak olarak görülürdü. Sert olmayan öğretmene veli bile güvenmezdi.

Okullarda kütüphane çok nadirdi. Laboratuvar nerdeyse yoktu.

Eğitim disiplinle ( sertlikle) öğretim de bilgi yüklemeyle yapılırdı. İlkokulda  mühendislik bilgisi bile veriliyordu.
Orta okuldaki tarım dersinde  öğrenilen ile ziraatçılık yapılabilir, ev tipi atölye kurulabilirdi.

Eğitim öğretim, beceri geliştirmek değil,  bilgi yüklemek ile eş değerdi.

Öğretmen olma amacı da,  şimdilerde uzman çavuş ve hemşire olup bir an önce gelir elde etme sebebi ile aynıydı.

Tatili çoktu. Hatta hafta içi yarım gün çalışılıyordu. İlk yılları zordu ama  birkaç yılda bütün bilgi ve deneyim rutine döner, hiç hazırlık yapmaya gerek kalmaz emekliliğe kadar kolay bir iş olur diye öğretmenlik tercih edilirdi.

Bu arada gerçekten öğretmek, eğitmek için öğretmen olanların  değeri de bu sebeple çok belli olmazdı. Tek tük öğrenciler öğretmenleri sonra hatırlasa da çok nadir insan öğretmenini hatırlardı.

Bir emekli öğretmenin serzenişi  bu gözlemimi doğruluyor. Eskiden ne güzeldi, proje yoktu, araştırma yoktu, şimdi öğretmenlik çok zor diyor.
Halbuki  gerçek öğretmenler geçmişte de zoru başarıyordu.

Bu arada öğretmenin geliri de çok azdı. Giyimi, kuşamı okuması yoktu.

Okuyan öğretmen sayısı da çok azdı. Hala öğretmenlerin yeteri kadar okuduğunu düşünmüyorum.

Eskiden öğretmenler kariyerlerini eğitim kalitesi ile değil siyasi arenadaki manevralarla yapardı. Şimdi de aynı amaçlar ile davranan öğretmenlerimizin hayli çok olduğunu söyleyebiliriz.

Eskiden öğretmenler şimdiki gibi çift maaşlı da değildi. Çok nadir karı koca öğretmen vardı.

Bayan öğretmen revaçta idi. Çünkü onlar diğer meslek sahibi, yoğun işi olanların hem kültürlü hem evinin işini yapsın hem de rahat tatil yapabilelim düşüncesi tercihlerini etkilerdi.

Yukarıda yazılanlara bakınca  bugün neden bilimde gelişme çabalarımızın yavaş olduğu belli oluyor sanırım.

Katma değerli   ürünleri neden üretemediğimiz,

Dünya çapında stratejik ürünlerimizin olmadığını bu sebeplere bakarak sanırım bir kanaate varabiliriz.

Şimdilerde projelerde öğrencileri ile beraber fiilen çalışan öğretmenlerin gayretine şahit oluyoruz.

Öğrencilerini bir yerlere getirmek isteyen öğretmenlerin çabası taktire şayan.

Artık öğretmenlik gerçekten meslek sahibi olmak isteyenlerin tercih etmeye başladığı meslek durumuna geliyor.

Öğretmenlerimiz ve  öğrencileri artık daha çok okuyor.

Öğretmenlerle aileler de daha iç içe birbirinin tamamlayıcıları durumunda.

Artık yeni nesil iş adamları bilgiye daha açıklar, kendileri de  eğitim öğretim görmüş öğrenen insanlar. Eğitimi küçümsemiyorlar.

Toplumsal gelişmenin kaliteli insan kaynakları ile gerçekleşeceği genel kabul görmüş  bir bakış açısı.

Her ne kadar kalifiye çalışanlar doğru  istihdam edilemiyorsa da,  kalifiye elemana ihtiyacımız var talebi daha çok dillendiriliyor.

Yani eğitim ve öğretim kalitesi toplumun her kesimince talep ediliyor.

Bu meslekte çalışacak olanlar da  daha çok bilinçle bu mesleği tercih ediyorlar.

Ama daha çoook yolumuz var.

Mesai öğretmenleri hala ağırlıkta.  İşi angarya görenler de.

Ve en acısı öğretmenlerimiz hala öğrenmek konusunda öğrencilerinden çok geride.

Ama fedakar, cefakar, topluma katkı yapma gayreti ile işinin hakkını vermek isteyen, başta eşim ve kardeşim, arkadaşlarım olmak üzere bütün benlikleri ile  mesleğini yapan öğretmenlerim iyi ki varsınız.

Kendisini,  öğrencisinin başarısında seyreden, seyretmek isteyen eğitim ve öğretim üstatları sizleri saygı ile selamlıyorum.