GAZİLER VE ŞEHİDLER SULTANI, SULTAN MURAT (1.MURAT)

Sultan Birinci Murad Hüdavendigar Osmanlı Imparatorluğu ‘nun  3. Sultanı Orhan Gazi ‘’ninogludur. Halk tarafından  Gazi Hünkar  olarak anılmış her zaman saygı duyulmuştur. Sultan Murad gayet sakin ve sempatik bir yapıya sahiptir.Toplumun her ferdine değer verir özellikle fakirleri, yetimleri ve alimleri el üstünde tutardı. Bu ahlakı kendisine kazandıran hiç kuşkusuz annesi Nilüfer Hatun'du. Çocukluk yıllarında annesinin terbiyesiyle ayaklanan Murad gençliginde de medreselerde pisecektir.Ağabeyi SulaymanBey'in(Rumeli Fatihi) vefatiuzerine tahta gecmistir.Tahta oturduktan sonra ise bütün hayatını savaş meydanlarında geçirmiştir. Mütevazı ve adaletli tavrıyla halkın sevgisini toplamış ve  “ES-SULTANÜ-L ADL “ lakabını almistir ayrıca; “SULTANÜL -GUZAT VEL MÜCAHİDİN"( gazi ve mücahidlerinbabasi) “EBUL FETH"(fetihlerin babası) lakablariylada anılmıştır.

I. Murat, tahta geçtikten birkaç ay sonra, 1362 temmuzunda Bizans’ın en önemli şehirlerinden biri olan Edirne’yi aldı; bu tarihten sonra Edirne, 1453’e kadar, Bursa’nın yanında, devletin çifte başkentinden biri olarak kaldı. Zağra’nın da alınması ile Türkler, Meriç’le Mesta arasındaki ülkeye hakim oldular. Güney Bulgaristan’ın fethi ile imparatorluğun sınırı Balkan Dağları’na dayandı. Bu arada önemli Filibe şehri de alındı.

Gençliğini Bursa'da medreselerde, ilim ve sanat adamları ile geçirdi. Bütün hayatı sınır boylarında ve harp meydanlarında geçmiştir. Hiç durmadan Rumeli'den Anadolu'ya, Anadolu'dan Rumeli'ye seferler yapmıştır. Bu kadar harp meşguliyetleri arasında, büyük ve kıymetli binalar, sanat eserleri meydana getirmeye de vakit bulmuştur. Bursa'da camiler, medreseler ve imarethaneler yaptırmıştır. Edirne'yi ilk defa O, hükümet merkezi yapmıştır. İlk Edirne sarayı da kendisi bina ettirmiştir. 

Orhan Gazi'nin vefatında 95.000 km² olan toprakların genişliğini 500.000 km² çıkardı. Zamanında alınan yerler:1362'de Edirne, 1363'de eski Zağra ve Filibe fethedildi. 1364'de Sırpsındığı zaferi kazanıldı ve Haçlılar perişan edildi. 1365'de Kara Biga Osmanlı topraklarına katıldı. 1369'da Hayrabolu, Kırklareli, Pınarhisar ve Vize alındı.1370'de Bulgar Krallığı Osmanlılara tâbi oldu. Bir müddet sonra da Çamurlu savaşı kazanıldı. 1371'de Çirmen zaferi elde edildi, Haçlılar bir defa daha yenildiler. 1372'de Çatalca Bizans'tan alındı. 1374'de Sırbistan Osmanlılara tâbi oldu. 1375'de Niş fethedildi. 1378'de Kütahya Vilâyeti Osmanlı topraklarına katıldı.1382'de Sofya fethedildi. 1383'de Candaroğulları Osmanlılara tâbi oldu. 1385'de Arnavutluk'un kuzeyi tamamen alındı, 1386'da Karamanlılarla harp yapıldı, 1388'de Silistre, Ziştovi, Niğbolu, Plevne, Lofça, Deliorman ve Dobruca Türk hâkimiyeti altına alındı. 

Sultan, 8 Ağustos 1389’da Kosova ovasına girdiğinde ortalığı toza dumana katan bir fırtına ile karşılaşmıştı. Bu durumda âdetâ göz gözü görmüyordu. İşte o gece Berât Gecesi idi. I. Murat Han, iki rekât namaz kıldıktan sonra, gözyaşları içinde şu duâyı yaptı: “YâRabbî! Bu fırtına, şu âciz Murat kulunun günâhları yüzünden çıktıysa, mâsûm askerlerimi cezâlandırma!..Allâh’ım! Onlar ki buraya kadar sadece Sen’in adını yüceltmek ve İslâm’ı teblîğ etmek için geldiler!..İlâhî! Bunca kerre beni zaferden mahrûm etmedin. Dâimâduâmı kabul buyurdun. Yine sana ilticâ ediyorum; duâmıkabûl eyle! Bir yağmur nasîb eyle! Bu toz bulutu kalksın.. Kâfirin askerini âşikâr görüp, yüz yüze cenk edelim!..Yâ İlâhî! Mülk de, bu kul da Sen’indir. Ben âciz bir kulum.. Benim niyetimi ve esrârımı en iyi Sen bilirsin.. Mal ve mülk maksadım değildir. Yalnız Sen’in rızânıisterim..Yâ İlâhî! Bu mü’min askerleri küffâr elinde mağlûb edip helâk eyleme!.. Onlara öyle bir zafer lutfet ki, bütün müslümanlar bayram eylesin!. Dilersen o bayram gününde şu Murat kulun yolunda kurbân olsun!..Yâ İlâhî! Bunca müslüman askerin helâkine beni sebep kılma! Bunlara yardım eyle ve zafer bahşeyle! Bunlar için ben cânımıkurbân ederim; yeter ki tek Sen beni şehîdler zümresine kabûl eyle!.. Asâkir-i İslâm için teslîm-i rûharâzıyım. Tek ki, bu mü’minlerin uğruna benim rûhumfedâolsun.. Beni gâzî kıldın. Sonunda da lutfen ve keremenşehîd eyle! Âmîn!..”

Bu âbidânemünâcaattan sonra Sultan, fevkalâde bir huzûr içinde Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine başladı. Çok geçmeden rahmet bulutları peydâh oldu. Kosova meydanı üzerine sağnak hâlinde yağmur boşandı. Rüzgâr durdu. Toz bitti..Rüzgârın kesilmesi ve yağmurun toz bulutlarını sindirmesi üzerine bütün Osmanlı ordusunda büyük sevinç ve memnunluk yaşandı. I. Murat Han, secde-i şükrâna kapandı. O gün sevinç gözyaşları, yağmur damlalarıyla kardeş oldu.

Harp başlamadan evvel I. Murat Han, mümtaz askerlerine şu târihîhitâbedebulundu:“–Yiğitlerim! Bugün gayret günüdür. İbrâz-ı hamiyyet vakti, erlik zamanı ve mertlik demidir…Bunca senedir vatan sizinle fahreder. Şimdi dahî sizden cihâna yayılmış bulunan şân ve şerefle dolu geçmişimizi te’yîd edecek büyük muvaffakıyetler bekler. Bugün mehâbetinizle titreyen şu Kosova meydanı, bi-izni’llâh muzaffer bir şekilde dalgalanacak olan şanlı sancağımızın Macaristan içlerine doğru gitmesini bundan sonra hiçbir düşman hamlesi durduramayacaktır. Bugün kazanacağımız şanlı bir galebe, bütün Rumeli’nde i’lâ-yıkelimetullâha sebep olacaktır.İnsanın ömrü uzun olsa da ebedî değildir. Âkıbet bitecektir. Dâim bâkî olan yalnız AllâhAzîmü’ş-şân’dır. İ’lâ-yıkelimetullâh ile cennete kavuşmak isteyenlere, işte şu meydân-ı şân ü celâdet duruyor. Gâzîler! Benimle beraber Allâhsadâları ile hücûm ve savlet eyleyiniz!”

1389'da Haçlılar bir defa daha perişan edildiler ve İslâm ordusunun yiğitlikleri sonunda Kosova Meydan Muharebesi kazanıldı. Ne yazık ki bu şanlı zafer çok büyük bir acı ile neticelendi. Bütün gazileri derin bir matem içinde bıraktı. Şöyle ki; bu zafer sonunda yaralıların büyük bir kısmı düşman askerleri idi. Yerdekiler arasında tek tük Türk şehidi de vardı. Sultan Murad her şehidin önüne geldiği vakit büyük bir üzüntü ile "İnnalillâhi ve innaileyhirâciün" diyor ve şehidin derhal kaldırılarak defnedilmesini emrediyordu. Yaralı bir Türk'ün yanına geldiği zaman, onu okşuyor, yarasının acıyıp acımadığını ve bir arzusu olup olmadığını soruyordu.Böylece dolaşırken biraz uzakta ölüler arasında bir kımıldama oldu. Sultan Murad o tarafa döndü. Ölüler arasından, dev gibi uzun boylu bir Sırplının kalktığı görüldü. Miloş ismindeki bu Sırplı (Kral Lazar'ın damadı) yerden kalkarak Padişaha doğru gelmeye başladı. Padişahın muhafızları ise, Sırplıyı derhal yakaladılar. Fakat Sırplı, padişahı mutlaka görmek istiyordu ve : "Beni bırakınız, korkmanıza lüzum yok. Ben Padişahın elini öpmeye ve hem de Müslüman olmaya geldim. Ayrıca size bir de müjdem var. Kral Lazar yakalandı, bakınız getiriyorlar" dedi. Padişah onun sözlerini işitmişti. İşaret ederek bırakmalarını söyledi. Muhafızlar da Kralın tutulduğu tarafa bakarlarken, yaralı taklidi yapan hain Sırplı, Padişaha yaklaştı, elini öpecekmiş gibi eğildi, bir anda ve yıldırım sürati ile koltuğunun altında sakladığı hançerini çekerek, Gazi Hünkâr'ın mübarek göğüs ve karnına sapladı. Muhafızlar neye uğradıklarını anlayamadılar. Katil kaçmaya başladı. Sonra muhafızlar kâfiri yakalayarak parça parça ettiler. 

Hünkâr'ın son sözleri şunlardı : "İslâm'ın muzafferiyeti, benim şehit olmama bağlı ise, şehadet şerbetini nasip buyurmasını Cenab-ı Hak'tan dua ve niyaz etmiştim. Duam kabul buyuruldu. Hazreti Allah'a hamd ve sena olsun ki, İslâm askerinin zaferini gördükten sonra hayatım sona ermektedir. Oğlum Bayazid'e biat ediniz. Sakın esirleri incitmeyiniz. Mal ve canlarına tecavüz etmeyiniz. Ben artık sizleri ve muzaffer ordumuzu Cenab-ı Hakk'a emanet ediyorum. Mevla devletimizi bütün fenalıklardan korusun!" diyerek ebediyete intikal etti. Sultan Murad'ın hançerle parçalanan bağırsakları, şehit olduğu yere bir türbe yapılarak gömüldü. Cesedi ise Bursa'ya nakledilerek Çekirge'deki türbesine defnedildi. 

Öyleki Akif in Kosova'yı anlattığı şu misralariyla son verelim;

Nerede olsam karşıma çıkıyor bir kanlı ova
Sen misin yoksa hayalin mi vefasız kosova
Hani binlerce mefahirdi senin her adımın
Hani sinende yarıp geçtiği yol Yıldırım'ın
Hani asker, hani kalbinde yatan şah-ı şehid
Söyle Meşhed öpeyim secde edip toprağını
Yokmudur Murad'ın sende iki üç damla kanı
.