Sultan Birinci Abdülhamid, 20 Mart 1725 tarihinde, İstanbul’da doğdu. Babası Üçüncü Ahmed, annesi Rabia Şermi Sultan’dır. Annesi ona kuvvetli bir tahsil yaptırdı. Zamanındaki mevcut tarihlerin hepsini gözden geçirdi. Hat sanatı ile de meşgul oldu. Merhametli, nazik ve saf bir insan olarak tanınıyordu. Saltanatı süresince birçok ıslahat ve imar hareketlerinde bulundu. Devlet işleriyle daima yakından ilgilendi. Her sorun hakkında fikir ve görüşlerini vezirlerine bildirirdi. Yetenekli vezirler atamaya çalıştı. Halka karşı daima şefkatli ve ılımlı davrandı.

Sultan Birinci Abdülhamid henüz tahta geçmişti ki, kendisinden cülus bahşişi istendiğini duydu. Kaşlarını çatıp sertleşen Sultan Birinci Abdülhamid şöyle dedi: “Hazinede bahşiş yoktur, bundan böyle cülus bahşişi verilmeye! Asker evlatlarımıza fermanımız duyurula!”. Askerler bir parça söylendilerse de işi daha fazla ileriye götürmeden dağıldılar.

Sultan Birinci Abdülhamid, siyasi ve askerî ıslahatlara girişti. Avrupai tarzda mektepler açtı. Yeniçeri ocağına ve donanmaya yeni bir çehre kazandırmaya çalıştı. Sürat Topçuları Ocağı’nı kurdurdu, Yeniçerilerin sayımını yaptırdı ve gereksiz yere fazla para alanları tespit ettirdi. Bu faaliyetleri yürüten Sadrazam Halil Hamid Paşa, menfaatleri bozulanlar tarafından padişaha şikayet edildi. Halil Hamid Paşa, yaptığı tüm olumlu çalışmalara rağmen, bu konuda yanıltılan Sultan Birinci Abdülhamid’in emriyle idam edildi.

Sultan Birinci Abdülhamid, bütün başarısızlıklara rağmen Osmanlı padişahları arasında iyi niyeti ve gayreti ile anıldı. 1782 yılı yazında İstanbul’da çıkan yangında itfaiye işlerini bizzat kendisi yürütmesi sonucu halkın sevgi ve takdirini de kazanmıştı. Dindarlığı ve iyiliği sebebiyle halkın “veli” olarak gördüğü Sultan Birinci Abdülhamid, on beş yıl iki ay on yedi gün saltanat sürdü.

Sultan I.Abdülhamit Han tahta geçtiğinde Rus Savaşı devam etmekteydi. Bükreş Antlaşması'nın görüşmeleri yarıda kalmıştı. Kışın gelmiş olması ve veba salgını yüzünden barış görüşmeleri tekrar başladı. 21 Temmuz 1774'te Ahmet Resmi ve İbrahim Münib Efendiler ile Rus temsilcisi Prens Repnin arasında Küçük Kaynarca Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre Kırım, Kuban ve Bucak yalnız dini bakımdan halifeye bağlı olacaktı. Yenikale, Kerç, Azak, Kılburun kaleleri Rusya'ya geçti. Eflak, Boğdan ve Cezayir-i Bahr-i Sefid sahili gibi savaşta Ruslar tarafından işgale uğramış yerler ise Osmanlı Devleti'ne geri verildi. Rus donaması Karadeniz'e girebilecek ve Osmanlı Devleti, Rusya'ya savaş tazminatı ödeyecekti. Anlaşmanın en ağır maddelerinden biri Türk toprakları üzerindeki Ortodokslar'ın himayesinin Ruslara verilmesiydi. Rusya bu sayede Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışma fırsatı bulacaktı. Osmanlı Devleti'nin imzaladığı en ağır antlaşmalardan biri olan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Türk ve Müslüman olan Kırım Vilayeti elden çıkmıştı. Aynı zamanda Rusya'ya kapitülasyonlar da verildi. 
Antlaşmanın tartışmalı maddelerini açıklığa kavuşturmak için Fransa'nın aracılığıyla 21 Mart 1779'da Osmanlı Devleti ile Ruslar arasında Aynalıkavak Tenkihnamesi imzalandı. Buna göre Kırım bağımsız bir devlet olmaya devam edecek, hanlar Kırım halkı tarafından seçilecekti. Kırım halkı üzerindeki Osmanlı halifeliği hakkı devam ediyordu ancak Osmanlı Devleti, Kırım'ı geri alabilmek için hiçbir girişimde bulunmayacaktı. Kırım'da olağanüstü bir durum oluştuğunda bu mesele iki devlet arasında çözüme kavuşturulacaktı. İngilizler ve Fransızlar'a tanınan Karadeniz ve Akdeniz'de haklar aynen Ruslara da tanınacaktı. Osmanlı Devleti bu antlaşmayla Rus yanlısı Şahin Giray'ın Kırım Hanlığı'nı tanımış oluyordu.