Son günlerde dünyayı saran korku ve onun üzerinden algı operasyonu yapılmaktadır. Ülkemizde ve bizim gibi ilaç ve aşıda dışa bağımlı ülkelerde adeta kıyamet kopacak gibi korku ve telaş hareketliliği yaşanmaktadır. Buna neden olan ebola virüsüdür. Sanki yeni çıkmış gibi adeta terör estiriliyor. Biz bu senaryo ile çekilmiş pek çok film gördük. Kuş gribi, domuz gribi, kene vakalarının kırım Kongo virüsü gibi.

Korkunun yayıldığı merkeze bakarsanız hastalığın çıktığı yerler değil, bu hastalıklara ilaç ve aşı üreten ülkelerde daha çok çıkıyor. Hastalık başka yerde ama yaygarası ABD, İngiltere, Fransa da! Çok uluslu medya örgütleriyle dünyayı adeta korku tüneli içerisine sokuyorlar. Peki, ilaç ve aşı üreten şirketlere baktığınız zaman medya, silah, finans ve ilaç endüstrisi aynı grubun şirketleri. Bunların en meşhuru ise tanıdık bir isim Rocefeller ailesi. Hani şu dünyayı yöneten 11 aileden biri.

Osmanlı'yı yıkmalarının en büyük nedenlerinden biride, Abdülhamid'in demir yolu, yerli sanayi ve yerli aşı imal etmesidir. Ürettiği aşılar 1990 senesine kadar gelmiş ancak ülke politikalarındaki değişiklik nedeniyle aşıları ithal etmek durumunda kalmışız.(devrim otomobili ve Osmanlı'nın imal ettiği bombardıman uçağı gibi.)

Kasım 2005'te kuş gribi vakası ortaya çıkmış yine ülkede olağan üstü hal ilan edilmiş, aşılar ithal edilmiştir. Ülkemizde kuş gribi nedeniyle büyük maddi kayıplar yaşayan kanatlı sektörü için bir önlem paketi açıklanmıştır. Bu paketteki tedbirlerin toplam finansman maliyeti yaklaşık 53.2 milyon TL olmuştur. Şöyle ki; sektörün gelir ve kurumlar vergisi, SSK primleri, elektrik borçları ile Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri'ne olan kredi borçlarının ertelenmesine, 14 milyon tavuğun bir ay içinde gazla itlafına, 4 milyon tavuğun da kedi-köpek maması yapılmasına karar verilmiştir.

 Köy tavukçuluğu aslında ekolojik dengenin unsurlarındandır. Siz kuş gribi salgını var diye gezgin tavukları yok ederseniz, onların yediği keneler başınıza bela olur. Tavuklar kenelerin düşmanıdır. KANAMALI KIRIM KONGO adıyla kene vakaları baş gösterdi, sonra sars, deli dana ve domuz gribi! bunların hepsine ayrı  ayrı aşı ithal ettik. Milyonlarca paramız ilaç firmalarının cebine aktı. O yüzden  her sene bir virüs imal ediliyor. Sadece alınan tedbirler aşı ile kalmıyor. Havaalanlarında ve sınır kapılarında termal kameralar uzaktan ısı ölçerler gibi pahalı cihazlarla donattık, okullarda, karakollarda, bir dizi tedbir aldık. Tokalaşma, kucaklaşma, öpüşme gibi toplumda iletişimi ortadan kaldırdık. Medyanın da ateşli ve magazinsel yayınları insanları bu tür tedbirleri almaya aşı  olmaya, ıslak mendil, maske gibi ilave harcamalara itmiştir.

Son ebola virüsü ise, ayrı bir muamma! İlk olarak 1976 da Zaire'de çıkmış daha sonra  Gine, Sierra Leone, Liberya ve son olarak Nijerya'da  görülmüştür.    

MEYVE YİYEN YARASALAR MARİFETİYLE YAYILDIĞI SÖYLENMEKTEDİR. İŞİN İLGİNÇ YANI 1976 DA ORTAYA ÇIKMASINA RAĞMEN  HİÇBİR İLAÇ FİRMALARI BU GÜNE KADAR AŞI İLE İLGİLİ ÇALIŞMA YAPMAMASIDIR.

HİÇBİR MEDYA GRUBU DA BUGÜNE KADAR GÜNDEME GETİRMEMİŞTİR.

DAHA İLGİNCİ EBOLA VİRÜSÜNÜN AŞI PATENT HAKKINI PENTAGONUN ADINA TESCİL ETTİRMESİDİR.

BİR BAŞKA İLGİNÇLİK İSE ABD' NİN AFRİKA'YA SAĞLIK HİZMETLİLERİ VE MALZEMELERİ YERİNE 300 ASKER GÖNDERMESİ DİKKAT ÇEKMEKTEDİR.

ACABA HASTALIK TEHLİKELİ HALE GELDİĞİNDE TOPLU İMHA GİRİŞİMİNE Mİ GİRİŞECEKTİR?

DÜNYANIN EN BÜYÜK KITASINDA İNSANSIZLAŞTIRMA PROJESİNE Mİ TANIKLIK EDECEĞİZ?

ORAYA UÇUŞLARIN, ORADAN GELİŞLERİN, YASAKLANMASINI DA ADIM ADIM GÖZLEMEKTEYİZ.

Bilim kurgu filmleriyle  Hollywood' un ön aldığı günümüzde insanlıkta yeni bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Yüz yıllarca Afrika'nın kara ve mazlum insanlarını köleleştirip en ağır işlerinde çalıştıranların gözü şimdi de yer altı zenginliklerindedir.

Türkiye'nin Somali ve Sudan'daki yardım faaliyetlerinden ciddi rahatsızlık duymaktadırlar.

İŞİN EN İLGİNÇ YANI İSE VİRÜSÜN, Türkiye ile Kuzey Irak bölgesel Kürt  yönetimiyle petrol ve doğalgaz anlaşmalarının yapılıp petrol akışı ve IŞİD'LE AYNI ANDA ORTAYA ÇIKMASIDIR.

VEREM VE SITMADAN, CİDDİ BOYUTLARDA İNSANLIK ETKİLENMEKTEDİR.

Halbuki günümüzde, çok daha büyük tehlike arz eden, günde binlerce insanın ölümü ile sonuçlanan bilindik hastalıklarla ilgili hiçbir çalışma yapılmamaktadır. 

Veremin, diğer adıyla tüberkülozun, günümüzde hala en çok hastalandıran ve en çok öldüren bulaşıcı hastalıklardan birisi olduğu belirtilen açıklamada, dünya genelinde 2010 yılında 8,8 milyon kişinin bu hastalığa yakalandığı ve bunlardan 1,45 milyonunun öldüğünün tahmin edildiği bildirildi. Dünyada, ebeveynlerinin veremden ölmesi nedeniyle 2009 yılında yaklaşık 10 milyon öksüz çocuğun olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle Afrika'da AIDS ile birlikte verem büyük bir salgın oluşturmaktadır. Asya'da Çin ve Hindistan dünyadaki tanı konulan hastaların yüzde 40'ını barındırmaktadır. Asya'da salgın sürmektedir. İlaçlara dirençli verem hastalığı özellikle dağılan Sovyetler Birliği ülkelerinde olmak üzere tüm dünyada büyük bir sorun oluşturmaktadır.

 Türkiye'de veremin durumu-

Açıklamada, Türkiye'de yüzyıllık verem savaşının başarılı bir şekilde sürdüğü vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

''Kayıtlı tüberküloz hasta sayısı 2009 yılında 17 bin 402'dir.

GÜNDE 3 BİN 600 HASTA ÖLÜYOR

Dünyada veremin hâlâ büyük bir sorun olduğunun işaret edildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Her yıl ortaya çıkan 8,7 milyon verem hastasının üçte birine tanı konulamamaktadır. Yani her yıl yaklaşık 3 milyon hasta kayıptır. 3 milyon veremli hastaya tanı konulmaması söz konusudur. Buna ek olarak, tanı konulanların bir kısmı etkili şekilde tedavi edilememektedir. Bunun sonucunda yılda 1,3 milyon, yani her gün 3 bin 600 verem hastası ölmektedir  

GÜNDE 550000 KİŞİ SITMAYA YAKALANIYOR

Yani özünde bakacak olursanız AIDS gibi hastalıklara kıyasla öldürücülüğü o kadar yüksek değildir. Fakat o kadar fazla sayıda insan sıtmaya yakalanır ki, bunların bir kısmının ölümü devasa bir sayıya denk gelmektedir. Her sene Dünya çapında 200.000.000 kişi sıtmaya yakalanmaktadır.

Bunlar la ilgili ne bir medya örgütü nede dünya sağlık örgütü komin tedbirler almamaktadır. Sonuç olarak verem ve sıtma ile mücadelede kılını kıpırdatmayanlar acaba neden ebola için bir bardak suda fırtına kopartıyorlar?

 Elbette ki devlet olarak ta, vatandaş olarak ta, medya olarak ta tedbirimizi alacağız. Ama panik havası içinde terör estirmenin kimseye  yararı olmaz. Çok uluslu ilaç firmalarının değirmenine su çekmekten başka bir şey yapmamış oluruz!

Sonuç olarak, bu salgın dolayısıyla ilaç şirketleri karlı çıkmaktadır.  Nitekim 600 milyon doz aşı üreten dünya ilaç şirketlerinin domuz gribinden 10 milyar doların üzerinde vurgun yapması sağlanmıştır. 

ABD, Fransa ve İngiltere Afrika'yı insansızlaştırma projesini hayata geçirmek için düğmeye basmıştır.

Acaba ebola pentagonun terör laboratuarlarında ki yeni projesi olmasın?

 Daha ebolanın şokunu dünya üzerinden atmadan şimdi de MERS çıktı.

Şimdi daha iyi anladınız mı niye, ebola aldatmacası dediğimi.

Müslümanlar ve ezilen diğer halklar birleşmeden bu baronlarla mücadele etmek imkânsızlaşmıştır.

 Şimdi; Sayın Cumhur Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünya 5 ten büyüktür sözü, daha bir anlam kazanmaktadır.