Ne zamanlardan geçiyoruz.

İnsanların,milletlerin,devletlerin  çorap değiştirir gibi  davranış değiştirdiği bir dönemden geçiyoruz.

Medeniyeti , uygarlığı temsil eden  toplumların davranışları ile bir kabilenin davranışları arasında pek bir fark kalmadı.

İlk çağda bir toplumla, uygar zamanların toplumu arasında da çok bir fark yok. 

Binlerce yıllık birikimlerin çok kolay harcandığı dönemlerden geçiyoruz.

Belki fark hiç yoktu da rol yapıyorlardı, gerçeğe döndüler, dönüyorlar.

Amerikan rüyası  dedikleri şey, gerçekten bir rüyaymış.

Trump diye bir Başkan seçtiler, en mükemmel diye pazarlanan sistemin makyajı dökülmeye başladı.

Fren –Denge sistemi ile kurulan düzenin freni patlamak üzere. Seçilen Başkanı ile savaşan bir sistem. 

Dünya'nın  üç milyar insanın gelirine eşit beş zengini üreten sistem. Gelir adaletsizliğinin iktidar olduğu bir ülke.

Irk , din , millet ayrımcılığını alenen yaşamaktan çekinmeyen bir ülke.

Yıllardır medeniyet timsali olarak peşinden koşulan  Avrupa'ya ne demeli.

Daha  Aylan bebekle, kıyıya vuran insanlığını düzeltemediği gibi, Göçü önleme adına Türkiye'ye vaatlerini yerine getirirken kıvırmadığı, an kalmadı.

Şimdi daha da ileri giderek hızla faşizan eğilimlerini ortaya koyarak hızla içine kapanıp, kabileleşme eğilimine girdiler.

Ortadoğu ve Afrika'da tarihinde  bizzat kendilerinin, bölerek, sınırlarını çizerek sömürerek , toplumları diktatörlerin eline bırakarak yoksullaştırılmış,  insanların milyonlarcasının ölümü, milyonlarcasının göçe zorlanması karşısında da gösterdikleri tavırlar da;  insanlığı çiğneyen emperyal  adımlarından vazgeçmediklerini göstermekte.

Hala terör örgütlerini besleyerek, yenilerini kurarak ,kaybetmeye , başladıkları imkanlarını sürekli hale  getirmek, için   kullanmaktadırlar.

DEAŞ'la Suriye'de mücadelede en kısa ve başarılı sonucu alan ülkemizi, yanı başımızdaki bu olaylardan,üstelik dost ve müttefik olmamıza ve en çok da bizim güvenliğimizi tehdit etmesine rağmen uzak tutmak, istemekteler.  

Buna karşılık ambargo uyguladıkları,Rusya, Amerika, Avrupa ,İran, İsrail sözde DEAŞ'I  yenmek için terör örgütü  YPG ile ittifak kurmaktan çekinmemekteler.

Nedense DEAŞ da hep onların müdahalesine çanak tutacak yerleri bombalamakta!

Bu arada ülkemizi  yeniden şekillenmekte olan dünya düzeninde hak ettiği yeri talebi karşısında, yurt içi ve yurt dışı gerek terör, darbeler; gerekse  ekonomik krizlerle , sudan bahanelerle pasifize etmeye çalışmaktalar.

Bu davranışların son yıllarda bizden kaynaklandığını söylemek biraz saflık olur. 

Şimdiye kadar diplomatik manevralarla kibarca önlenen ülkemizin taleplerini şimdi ülkemizin açıkça ve dik duruşu ile dile getirmesi karşısında gerçek niyetlerini bir bir ifşa etmişlerdir.

Görülüyor ki, Medeniyet dişini göstermiş canavar olmuştur. Akıl çağının uygar devletleri, içindeki haris duyguları açığa dökmüştür.

Böyle bir ortamda Anayasa'da değişiklik yapıyoruz. Bunu aptallık olarak  görenler olabilir.

Ancak unutmayalım ki 20 Ocak 1921'de, ilk Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu) TBMM tarafından kabul edilmiştir.Kurtuluş savaşı devam etmektedir.

Kurtuluş savaşı anında yeni kurulan meclisle  savaşı yönetmişiz.

Unutmayalım dünyanın bu davranışlarının hiç olmadığını, bugün ortaya çıktığını söylemek fazlaca duygusal bir davranış olur. Belki nefretin ikliminde bir akıl tutulmasıdır.

Avrupa ve  Amerika'nın bakış açısı ile düşünmeye alışmış bir kültür,  ve aydınlanma  hala onların açısından düşünürken bizim açımızdan düşünmek gerektiğini aklına getirememektedir.

Benim düşüncem,  şimdiye kadar ki oturmamış sözüm ona parlamenter sistemi değiştirmek ya da aynı kalsın demek için bir referandum olacak.

Mevcut sistemin düzgün çalışmadığını; iktidar muhalefet, aydın, herkes ifade ediyor. 

Ve deniyor ki; Bu sisteme geçmeyelim eksiklikleri düzeltelim..

Şimdiye kadar benim şahit olduğum 70'li yıllardan beri  hiçbir muhalefet sistemin aksak yerini düzeltmek için uğraşmadı. Sistemin aksak, eksik yönlerini kullanarak iktidarı çalışamaz kılmanın yollarını aradı.

Bu alışkanlıklar ile çalışan bir muhalefet eksiklikleri düzeltelim diyor. Bu ne kadar samimi bir teklif olur. Bu teklif şimdi mi yapılmalı?,

Dikkatle süreci izliyorum, Muhalefet Ocak ayında Anayasa görüşmelerinde her fırsatı görüşmeleri engellemek için kullanma stratejisini, şimdilerde adam adama ve sakin şekilde anlatma üzerine kurgulayarak çok güzel bir duruş sergiliyor.Duygulardan uzaklaşıp akılcı izahlarla etkili oluyor.

Bu kaliteli duruş karşısında iktidar da elinden kaymakta olan referandumu, duygusal saldırıları bırakıp izaha yöneldi.

Sayın Cumhurbaşkanı, bakanlar herkes muhalefetin eleştirilerini dikkate alıp, en ince ayrıntısına kadar izah ediyorlar. Onlar da bazı noktalarda eksiklikler olduğunu gördüler sanırım.

Keşke Bu Şili'li danışman anayasa görüşmelerinden önce gelseydi. Belki Görüşmeler esnasında kendi düşüncelerini izah eden bir muhalefet karşısında birçok aksaklık da, daha o zamandan düzeltilmiş oldurdu.

Sadece rejim elden gidiyor yaygarası ile,  bu millete böyle bir zamanda vakit kaybettirdiler.

Benim düşüncem, bu anayasa değişikliği yapılmalı.Eksiklikler yasa ile düzeltilmeli.Bu sistem bizi taşımıyor. 

İktidar muhalefetin haklı eleştirilerini dikkate almalı. 

Hanedan suçlamalarını önlemek için önce siyasetten evlatları, damatları çekmeli.  

Onların seçilmesi hak mı elbette hak. Doğru mu?  Bence yanlış.Cumhurun, başkanını savunduğu sistem en yücesidir.  Başkanı savunmak çocuklarına,akrabalarına kalmamalı.

Seksen milyonun içinde en az onlar kadar değerli insanlar vardır.  Onları nasıl meclise taşırız bunun yolunun yapmalıyız. Sistemini kurmalıyız. Sosyalliğin de, medeniyetin de gereği bu.

İdarecilerimizin ailesi değerli midir? Elbette başımız üzerinde yeri vardır.

Cumhur'un her ferdi değerlidir.

Son günlerde duygusallıktan akılcılığa kayan sorgulamanın halkımız arasında da artığını görüyorum. İktidar ve muhalefet bunun karşısında bütün kanallarda ve sosyal medyada daha akılcı mesajlar veriyor, daha açıklayıcı davranıyor. Köy köy, mahalle mahalle insanlara açıklıyorlar. 

Görülmemiş bir sorgulama yapılıyor. Belki de ilk defa bir millet olarak cüz-i irademizi ortaya koyuyoruz. Kaliteli bir açıklama talep ediyoruz. Bunun arkasında Muhalefetin akılcı propagandasının önemli rolü var.

Bana göre yürütmenin meclisten, tamamen ayrıldığı, meclisin kural koyuculuğunun kuvvetlendiği yürütmenin üzerindeki kısıtlayıcılığının azaldığı bir yönetim biçiminin, bu zamanlarda, özellikle gelişmemizin önünü açacağını düşünüyorum.

Burada meclisi güçlü kılmak; bunun yolu da,Başkanın seçildiği partiyi mecliste çoğunluk yapmamak.

Kimse korkmasın,  bu millet ne laikliği, ne cumhuriyeti, ne demokrasiyi kimseye kurban etmez.