İnsanoğlunun, uzun yıllardır başka dünyalarda yaşam arayışı içinde olduğunu hepimiz biliriz. Astronomlar tarafından yakın zamanda, dünyamıza oldukça yakın olan kırmızı cüce yıldızlarının çevresinde sekiz yeni gezegen keşfedildi. Bu sekiz gezegenden üç tanesi ise yıldızlarına yaşama elverişli uzaklıkta bulunuyorlar. Yaşama elverişli mesafe, bir gezegendeki okyanusların donmayacağı ya da kaynayıp buharlaşmayacağı uzaklık olarak tanımlanıyor. Bu durumda, galaksimizde Dünya benzeri hayat bulma şansını artırıyor. 

Söz konusu gezegenleri incelemek elbette çok kolay değil. Gözlemelerini İngiltere ve Şili’den yöneten astronomlar, en gelişmiş gözlemevi teknolojisini kullanıyorlar. Harps ve Uves adı verilen her iki sistemde Şili de yer alan Avrupa Güney Gözlemevi tarafından işletiliyor. Yeni gezegenlerin keşfi Doç. Dr. Mikko Tuomi tarafından şu şekilde ifade ediliyor: “Yalnızca UVES’in sağladığı verilere bakarken, rastgele parazitle açıklanamayacak bir değişkenlik fark ettik ve bu veriyi HARPS ile birleştirerek yepyeni bir gezegen adayı hazinesi bulduk. Bu güne kadar çok sayıda küçük kütleli gezegeni incelediğimizi söyleyebiliriz ve yakın gelecekte daha fazla gezegen bulmayı bekliyoruz. Buna Güneş’imize yakın mesafede yer alan yıldızlar da dahil” Astronomlar yeni keşfedilen gezegenleri önce gezegen adayı olarak sınıflandırıyor ve gözlem verilerinin bilgisayarla incelenip onaylanmasının ardından, yeni gezegenleri resmi bir açıklamayla ilan ediyorlar. 

Astronomlar tarafından incelenen yeni gezegenler Dünya’ya 15 – 80 ışık yılı uzaklıkta keşfedildi. Yine söz konusu gezegenlerin yıldızlarına olan uzaklıkları da 7,5 milyon km ile 600 milyon km arasında değişiyor. Avrupa Güney Gözlemevi’nin buluşlarıyla birlikte, kırmızı cücelerin çevresinde bilinen gezegen sayısı 25’e yükseldi. Ayrıca onaylanmayı bekleyen 10 gezegen adayı daha var. Dolayısı ile hayatı sadece güneşin etrafında değil, kırmızı cücelerin etrafında da aramak gerekiyor. Kırmızı cücelerin fazla enerjik olmaması sebebiyle, bu yıldızların gezegenlerinde gelişen canlı türleri bugün Dünya’ya göre çok daha basit ve ilkel seviyede olabilir.

Yukarıda ki bilimsel çalışmalardan da anlaşılacağı üzere; Koca evrende bir nokta kadar bile zor yer tutan, kâinat haritasında bulunduğu yer dahi belli olmayan dünyamızda milyonlarca tür canlılar mevcut ve yaşıyorken; yerin üstünde, altında, karada, denizde, havada dünyanın her bir köşesinde canlı varlık bulmak ve görmek mümkün iken; güneşte, ayda, yıldızlarda, galaksilerde bütün bir evrende çeşitli türden varlıklar yaşıyor olması da oldukça doğaldır.

Okyanusların binlerce metre derinliklerinde canlılara rastladığımız gibi, bir metre kazdığımızda yer altında da değişik tipte ve türde canlı organizmalara rastlayabiliyoruz. Hatta bir çöplükte o kadar mikroorganizmalar var ki, saymakla bitmez ve tükenmez. Küçük dünyamız, insanından hayvanına, balığından solucanına ve tek hücreli canlılara varıncaya kadar hayat ve ruh sahibi varlıklarla doludur ki, haddi hesabı yoktur. Dünyada insandan ve hayvanlardan başka Cenab-ı Hakk’ın (CC) Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği gibi, varlıklarını kabul ettiğimiz, fakat gözle görme imkânımız olmayan "cinler" ve “ruhani” olarak isimlendirilen diğer canlı türleri ve ruh sahibi varlıklar da bulunuyor. 

Dünya gibi küçük bir gezegende bu hayat şartlarına göre canlı türleri ve ruhani varlıklar bulunur da, dünyadan milyonlarca büyüklükteki yıldızlarda, gök cisimlerinde, o ışık huzmesi nurlu âlemlerde oraların şartlarına göre yaşayan varlıkların olmaması mümkün mü? 

Selametle kalın…