Eğitim öğretim dünyasında insanlar eğitilirken mutlu insan, mutlu toplum oluşturmak için ekonomik, politik, sosyal, psikolojik birçok teori üretilmiş, uygulamalar yapılmış, çözümler peşinde koşulmuş koşulmakta…

Görünürde bunun için kurumlar oluşmuş, ilkeler konmuş. İnsan hakları evrensel beyannamesi ilan edilmiş.

Güvenlik konseyi, Lahey adalet divanı kurulmuş.

İnsanlar ve toplumlar; dünya düzenin adaletli işleyen bir sistem olduğuna, piyasaların da adaletli bir şekilde işleyen bir sistem olduğuna inandırılmış.

Yani liyakat, çaba olursa, gerekli alt yapı olursa herkes istediği ticareti yapabilir, istediği kadar yatırım yapabileceğine herkes inandırılmış, bir mutluluk oyunu ile oynayıp duruyorduk.

Ticaret ve yatırım deyince bahsettiğim imalathane, küçük ve orta ölçekli olanlar değil.

Belirli büyüklüğe kadar her türlü yatırım ve ticaret sadece dünya devlerinin taşeronluğundan başka bir şey değil.

Ticaret ve yatırım stratejik boyuta ulaştı mı arkanızdaki devlet çok önemli bir dayanak. Arkanızda güçlü, özgüvenli bir devlet yoksa küresel güçlerin sadece taşeronu olunabilir.

Devletler bu stratejik yatırımları tehdit etmiyorsa hiçbir problem yok.

Tehdit yoksa sistemin pasif oyuncusu olmaktan başka irade söz konusu değil.

Tıpkı ülkemiz gibi. Büyük holdinglerimiz, yatırımcılarımızın hiç birinin küresel düzeyde stratejik hedefleri yok. İşte bu sebepten küresel bir ürünümüz, teknolojilerimiz hiç olmadı.

Ülke olarak da çevremizdeki ülkelerle de gözle görünür bir problemimiz de yok.

İçerde halkların eşitliği, komünizm, faşizm, alevi Sünni, PKK gibi sorunlarla başımızı çeviremiyoruz.

Siyasi kısır çekişmeler zaten siyasi eğlence kıvamında. Ecevit ve Demirel gibi daha sonraları can ciğer olacak liderlerimiz ortak akılla bir cumhurbaşkanı bile seçememişti.

Kendi derdimiz bize yeter kıvamında yaşayıp gidiyoruz.

Biz bunları yaşarken daha 1800‘lü yıllarda dünya petrol ve maden haritası yapılmış.

Bu alanların uzun süreli güvenliği küresel güçler ve devletler tarafından sağlanmak için ordular oluşturuluyor. Devletler kendi ilişkileri bile bu stratejik adımlara göre kuruluyor.

Biz kendi derdimizle yaşayıp gidiyoruz.

Tabii küresel devler etliye sütlüye karışmayan devletleri ve toplumları çok seviyorlar.

Öyle ki kendi kültürel ve inanç bağlarımızla bağlı olduğumuz hatta Türk dünyası ile bile olması gereken ilgimiz bile çok düşük seviyelerde tutuyoruz.

Küresel devletlerin her denizde ordusu, her ülkede okulu, her toplumda ilgisini çekecek girişimleri var.

Küresel dünyaya ilgisiz devletler adeta kendi kendilerine monopol oyunu oynuyor.

Bu güçler bizi düşündüklerinden! Uçak fabrikamızı kapattırmışlar, otomobil fabrikalarımızı kapatmış kapatmamızı sağlayacak ortamlar hazırlamışlar.

Bu arada siyasetin keskinleştirdiği ön yargılarla örülmüş, empati ve sempati fakiri, muhakeme ve istişareden uzak milli değerler üretmeyen politik arenamızda siyaset oyununu oynamaya devam ediyoruz.

Atatürk kurtuluş savaşı ile ilkelerine dayalı devlet ile güçlü temeli atmış.

Daha sonra Menderes devleti millete götürmüş.

Özal ekonomi ile tanıştırmış.

Erdoğan bu millete küresel görevlerini hatırlatmış. Küresel iradesini ortaya koymuş.

Mavi Vatan çıkışı bunun en somut adımı.

Yeni anlamaya başladığımız küresel görevlerimiz ile yurt içinde mutlu olmak istiyorsak ekonominin, yatırımın olduğu her yerde kendimizi korumaya alacak adımların içerisinde olmalıyız.

İnsanlığın mutluluğu ve adaleti için hatta kendi mutluluğumuz için.

Dünya gerçekleri gösterdi ki; ülkenin içinde enerjide, hammaddede, yatırımda, ticarette güvenli var oluşu sağlamak için kültürel, politik, tarihi, ekonomik her türlü iletişimi, ilişkiyi kurmamız ve geliştirmemiz lazım.

Uzayda nasıl hedeflerimiz varsa, kutuplarda nasıl araştırmaya başladıksa arzın her noktasında var olmamız lazım.

İnsanlığın refahı, barışı, adaleti, çevre için kaygılanıyorsak bu sorumluğun gereği irademizi ortaya koymalıyız.

Son iki yüz yılda dünyaya hakim devletler sadece vahşi kapitalizmin gereğini yapmışlardır.

Bunun için birey olarak hepimize sorumluluk düşüyor.

Mahalle muhtarından belediye başkanına, sivil toplum örgütünden, odalara, her tülü meslek kuruluşuna, siyasetin her türlü aktörüne kadar hepimizin küresel düzeydeki gelişmelere ilgimiz tam olmalı.

Dünya bugün her türlü oyunla karşımıza dikiliyorsa bizim irademizle varız dememizden.

İrademizi gösterince de iki yüzyıllık dostluklar düşmanlıklara dönüştü.

  1. doğru okumuşuzdur. NATO’nun en sadık üyesi olarak hiçbir zaman zor zamanımızda yanımızda olmamaları bile bu iddiamı teyit ediyor.

İçe dönük devlet olmamızı isteyenler kimlerin değirmenine su taşıyor çevremizi ve bugün dünyada olanları iyi analiz etmek lazım.