2011’de Hüsnü Mübarek’in devrildiği Tahrir Meydanında bu kez Sisi karşıtları vardı. Askerden ziyade polis müdahalesi görüldü. Polis bazı noktalarda göstericilere şiddet uyguladı ancak askerden her hangi bir sert müdahale gelmedi.

ORDU İLE SİSİ ARASINDAKİ KIRILMALAR

Mısır’da devletin en tepesinde ordu bulunuyor. Sisi’nin gelişi de ordu sayesindeydi. Özellikle asker içerisindeki Cemal Abdulnasır ekolünü benimseyen ve “Nasırcılar” olarak bilinen generaller, 2013’teki darbede,Mursi’nin devrilmesinde ön plandaydı. Ancak aynı ekol bugün Sisi’yi çok da fazla koruma altına almış değiller. Arap milliyetçisi olarak bilinen Nasırcıların Sisi’yle olan görüş ayrılıklarında iki etken göze çarpıyor. Biri Sisi’nin İhvan’a yönelik bugüne kadarki en sert uygulamaları. Nasırcılar da İhvan’a karşı mesafeli olsalar da Sisi’nin yıkıcı uygulamalarından rahatsızlar. Sisi’nin bu anlamda Hamas’ı terör örgütü ilan etmesi, orduya bağlı istihbaratın da hoşuna giden bir gelişme değildi. Mısır istihbaratı, Sisi’ye rağmen Hamas’la görüşmelerini sürdürdü.

HAMA VE İHVAN KONULARINDA GÖRÜŞ AYRILIKLARI

Bir örnek verecek olursak Hüsnü Mübarek’i en çok eleştirdiğimiz konu İsrail’le olan yakınlığı ve Filistin’i yalnız bırakmasıydı. Ancak Sisi İsrail konusunda onu bile geride bıraktı. Çünkü Mısır’daki askeri akıl, öyle ya da böyle İsrail ile kol kola olsa da Filistin davasını özellikle de Gazze’yi bir şekilde idare edebilen beceriye sahipti. Sisi ise askerin ve istihbaratın bu konuda refleksini hiçe sayıp, Gazze-Filistin meselesini kendi başına imha edip, tamamen İsrail kontrolüne bıraktı. Aynı durum İhvan için de geçerli. İhvan her ne kadar Mısır ordusu tarafından düşman olarak görülse de asker, İhvan’a karşı dışarıdan müdahalelerden hoşlanmıyor, denge politikası gözetiyor, Sisi ise hem Hamas-Gazze ve Filistin hem de İhvan konularında bu dengeleri yok etti.

SİSİ’NİN İKİ ADAYI VERMESİ ORDUYU RAHATSIZ ETMİŞTİ

Sisi’yi Nasır grubuyla ihtilafa düşüren bir diğer etken de 2016’da Suudi Arabistan’a geri verilen Tiran ve Sanafir adaları meselesi. 1950’de Mısır’a verilen bu iki ada, 2016 yılında Suudi Arabistan tarafından geri alındı. KralSelman’ın adaları almasına sessiz kalan Sisi’ye içeriden sert tepkiler geldi.

Geceki olaylarda özellikle sabah saatlerine doğru ordudaki bir generalin isim vermeden yaptığı sosyal medya paylaşımı da önemliydi, Mısırlı general halkı Sisi’ye karşı sokağa davet ediyordu.

Bu anlamda Sisi’nin Mısır ordusunu karşısına aldığını görebiliyoruz. Sisi bu gösteriler sonunda düşer mi bilinmez. Ama eğer dışarıdan bir müdahale olmazsa şu anki gelişmelere göre Sisi’nin düşeceğini söyleyenler bir hayli fazla.

Sisi’ye karşı başlatılan ayaklanmanın asker ayağı böyleyken elbette meselenin sivil bir inisiyatif olduğunu da söylemeliyiz. Neticede sokağa dökülenler siviller. Yaklaşık 7-8 aydır bir çok ülkede sürgünde olan Mısırlıların bir hareketliliği söz konusuydu, Sisi’ye karşı bir ayaklanma için sivil hazırlıklar yapılıyordu. Muhammed Ali adlı iş adamının son bir aydır Sisi’nin ipliğini pazara çıkaran söylemleri de sokağı tetikledi. Bu noktadan sonra ise meydanlara inen halka karşı ordunun sessiz kaldığı görüldü.

Sonuç olarak şunu özetleyecek olursak, Mısır’da halk zaten Sisi’den rahatsızdı. Uzun süredir bir hareketlilik olsa da cesaret edemiyorlardı. Burada Sisi ile ordu içerisinde önemli generaller arasındaki sürtüşme gün yüzüne çıktı. Askerin yol vermesiyle sokak gösterileri başladı.

Sisi’yi dışarıdan en çok destek Suudi Arabistan’dan. Burada bir diğer güç unsuru olan BAE’nin durumu ise şüpheli. BAE son olaylarla ilgili çok fazla ses çıkarmış değil. Sisi meselesine, Yemen’deki gibi Mısır’da da BAE ile Suudi Arabistan arasındaki bir görüş ayrılığı olabilir diyenler de var.

Türkiye açısından ise Sisi gibi eli kanlı bir darbeci katilin elbette düşürülmesi sonrasında da yargılanması gerek. Türkiye’nin Mısır’la Mısır halkıyla hiçbir problemi olmadı, tek sorun Sisi ile o da darbeci olduğu için.

Editör: TE Bilişim