Batı’da Türkiye’yi seven yok, sevmeleri de beklenmiyor zaten. Ama bir ülke var ki, diğerlerinden çok daha fazla Türkiye düşmanı. Adı: Fransa

Son 2 yıldır ABD ile AB arasındaki NATO krizi, Batı’ya şunu öğretti;“NATO’nun en önemli parçası Türkiye’dir”.

Türkiye NATO için vazgeçilmez, bunu bizzat ABD söylüyor, Almanya söylüyor, NATO söylüyor.

Türkiye’yi sevdiklerinden değil ama gerçek olan bu, o yüzden söylemek zorunda kalıyorlar. Çünkü biliyorlar ki olur da Türkiye ittifaktan çıkar, Rusya’ya daha da yakınlaşırsa, NATO biter.

Fransa’nın NATO rahatsızlığına gelince.
NATO’nun Türkiye’nin eline bakıyor olması, Fransızları çıldırtıyor.
Türkiye, NATO’nun ezeli düşmanı Rusya’dan S400 satın alıyor, NATO buna müsaade etmek zorunda kalıyor, Fransızlar çıldırıyor.

ABD’nin Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da kurduğu CENTCOM, bilhassa Fransa’nın Afrika’daki varlığını tehdit ediyor. Fransızlar bu nedenle NATO’ya çatıyor. NATO’ya alternatif olarak Avrupa Ordusu kuralım diyor.

Peki kim bu Fransa?
Afrika’da 14 ülkeyi yıllarca sömüren emperyalist bir rejim.
60 yıl önce sözde bağımsızlık verdiği o ülkeleri hala sömürüyor, 14 Afrika ülkesinden hala haraç alıyor.

Son yüz yılı soykırımlarla dolu bir ülkenin adı Fransa.
1945-1962 arası 1 milyon Cezayirli Fransızlar tarafından katledildi.
1994’de 800 bin kişinin can verdiği Ruanda soykırımının baş aktörü de Fransa’ydı.

PKK denince akla ilk gelen ülkelerden biridir Fransa.
Cumhurbaşkanları ister sağcı Sarkozy, ister solcu Hollande, ister liberal Macron olsun, Paris’te değişmeyen tek şey tüm Fransız Cumhurbaşkanlarının PKK terör örgütünün elebaşlarını Elysee Sarayında ağırlıyor, olmasıdır.

Terör demişken, Türkiye’ye karşı yıllarca terör saldırıları gerçekleştiren ASALA’yı da unutmamak gerek, onların da hamisi Fransa’dır.

Ermeni halkını Türkiye’ye karşı kışkırtan, Türkiye düşmanlığında Ermeni iddialarını bir koz olarak gören, kullanmaya kalkan bir zihniyettir, Fransa.

DAEŞ denince de akla gelen bir ülkedir Fransa.
Bugün Suriye’deki DAEŞ terör örgütüne en çok terörist veren ülkedir Fransa.

Suriye’de katil Beşar Esed rejimi denince de Fransa akla gelir.
Osmanlı sonrası Suriye’ye çöken emperyalist güçtür, Fransa.
Suriye’deki etkisi baba Hafız Esed’le doruğa çıkmıştır.
Suriye’de azınlık olmalarına rağmen Nusayrilerin en büyük umudu olmuştur.

Lübnan’da bugün insanlar sokaklarda, başbakanları istifa etti ama Lübnan halkının isyanı devam ediyor çünkü rejimin değişmesini istiyorlar çünkü o rejim Lübnan halkından yana değil. Peki o rejimi 1920’lerde Lübnan’a enjekte eden kim, pek tabi ki Fransa.

Libya’yı unutmayalım.
Kaddafi’den para gasp eden sonra borcunu ödememek için Libya’ya apar topar saldırı başlatan, Kaddafi’yi linç ettiren, Libya’da bugün hala devam eden kaos ortamından nemalanmaya çalışan Fransa’nın ta kendisidir.

Fransa öyle bir zihniyetle yönetilir ki, o zihniyete aykırı düşen Fransız da olsa, Afrikalı, Müslüman ya da Türk muamelesi görür. Bunun en çarpıcı örneği sarı yeleklilerdir.
1 yılı aşkın süredir devam eden Sarı Yelek isyanında Fransa’daki düzene başkaldıranlara karşı şiddette sınır tanınmadı.
12 kişi ölürken, polis saldırısı sonucu 4 bin 245'den fazla kişi yaralandı, 12 bin 107'den fazla kişi gözaltına alındı ve 3 bin 163'den fazla kişiye hapis cezası verildi.
Fransa’nın medyası, Fransa’nın yargısı, Fransız polisinin iktidar gücüyle gerçekleştirdiği saldırıları hep görmezden geldi.

Editör: TE Bilişim