Okuryazarlık temel bir insan hakkıdır ve yaşam boyu öğrenmenin ilk basamağını oluşturmaktadır. Bireylerin hayatlarını dönüştürebilmesi, diğer insanlarla sosyalleşebilmesi ve insani gelişimini tamamlayabilmesi için okuma yazma bilmesi gerekmektedir. Okuma yazma enstrümanı kişinin sağlığını korumasına, gelirini artırmasına ve sosyalleşmesine imkân sağlamaktadır. Okuryazarlık düzeyinin yüksek olması insanların ve toplumların yaşam kalitesini yükseltirken, cehalet ise ancak iyi bir yaşam kalitesinin önünde aşılmaz bir duvar gibi yükselmekte ve toplumsal alandan dışlanmaya ve şiddete sebep olmaktadır. Dünyadaki 15 yaş ve üstü okuma yazma bilmeme oranı 1970 ile 2005 yılları arasında yarı yarıya düşmüş olsa da, hâlâ dünya çapında 758 milyon yetişkin insan okuyamıyor ya da kendini ifade edecek basit bir cümleyi yazamıyor. Gençlerin bir kısmı ve yetişkinlerin büyük bir bölümü temel okuma yazma becerilerinden yoksun, yetişkinlerin önemli bir bölümü ancak temel düzeyde okuma yazma becerisine sahip ve fonksiyonel olarak okuryazar değil, ancak basit cümleleri okuyup yazabiliyor fakat kısa metinleri yazmada başarısız olmaktalar. Okula gittiği hâlde okuryazar olmayan yetişkinler mevcut ne yazık ki! Dünyanın birçok yerinde, okuma yazma bilmeyenlerin üçte ikisini hâlen dramatik olarak genç kızlar ve kadınlar oluşturmaktadır. Herkes için daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için okuryazarlık temel aşamadır. Geleceği yazmak ve okumak ya da gelecekte söz sahibi olabilmek için okuma yazma bilmek şarttır. 2015 yılı Dünya Eğitim Formuna katılan ülkeler, 2030 yılına kadar, tüm genç ve yetişkinlerin, özellikle kızların ve kadınların, kabul edilen fonksiyonel okuma-yazma ve aritmetik yeterlilik seviyelerine ulaşmasını sağlamayı ve onların yetişkin öğrenme, eğitim ve öğretim olanakları ile donatılmış olmasını taahhüt etmektedirler. Geleneksel anlamda, okuryazarlık kavramı alfabe aracılığı ile basit metinleri okuyup yazabilme ve temel aritmetik işlemleri yapabilme becerisi olarak tanımlanmakta ve geçmişi yazının icadına kadar uzanmaktadır. Okuryazarlık oranındaki kısa zamanda gerçekleşen ilk hızlı yükseliş ise endüstri devrimi ile birlikte kâğıdın ve baskı masraflarının ekonomik ve kolay ulaşılması sonrasında görülmektedir. Geçmişten günümüze geleneksel okuma yazma öğretimi sürecinde önemli gelişmeler kaydedilse de, günümüzde gerçekleşen teknolojik gelişmeler doğrultusunda, artık yeni okuryazarlık kavramları ile karşı karşıya bulunmaktayız. Okuryazarlık kavramının önüne iletişim, medya, bilgisayar, kültür, çevre, sağlık, finans vb. birçok kavram getirilerek yeni okuryazarlık kavramları çeşitlenmektedir. Nasıl ki, paranın saniyeler içindeki dolaşım hızının maksimum düzeylere çıktığı ülkelerde ekonomik büyüme ve zenginlik varsa, günümüz bilgi toplumunun ilerlemesi ve gelişmesi için de bilimsel bilgiyi üretme ve bu bilginin baş döndürücü bir hızla paylaşımı ve dolaşımı sayesinde mümkün olacaktır. Bunu başarabilen toplumlar bilim ve teknolojiyi hızlı bir şekilde büyütme ve ilerletme başarısını yakalayacaktır. Bilginin hızla dolaşması ve diğer insanlarla paylaşımı ancak okuryazarlıkla mümkündür. Okuma yazma bilmeyenlerin bilgi ve iletişim teknolojilerindeki sürekli gelişmelerden yararlanabilmesi ve okuma yazma bilenler kadar hızlı bilgi alışverişinde bulunabilmesi mümkün olmamaktadır. Sosyal medya ağlarında metin yazarak mesajlaşması, internet üzerinden iletişimin giderek daha geniş bir alanda kullanılması, kişilerin daha fazla sosyal paylaşımlar yapmasına ve daha kısa zamanda siyasal birliktelikler kurmasına ve ülke ve dünya sorunları üzerinde daha hızlı görüş bildirmelerine ve siyasal katılım sergilemelerine imkân sağlamaktadır.