İmam Hatip yıllarımız hep Ayasofya’nın açılmasına yönelik ezgilerle geçti.

Bir de şiirler…

Söylemlerimiz hep o yöndeydi.

Eylemlerimiz de…

Neredeyse 20 yıldan fazla oldu…

“Zincirler kırılacak

Ayasofya açılacak”

Sırf Ayasofya programları düzenlenirdi.

Refah Partisi tarafından…

Ya da Anadolu Gençlik Derneği temsilcilikleri eliyle…

Sonra…

Bütün STK’ların temsilcilikleri…

Haftanın 5 gününün 2 günü Ayasofya’nın açılması ile ilgili yazılar, şiirler, ezgiler ile geçerdi.

Sonra rahmetli Erbakan Hoca’nın konuşmaları…

Unutmadık…

Yeri geldikçe de hatırlatalım.

İşte bazı konuşmaları:

Ayasofya, Sultan Fatih’in milletimize vakıf olarak bıraktığı bir camidir. Vakıfların kendi maksatları istikametinde kullanılması zaruridir ve mevcut kanunlarımızın emridir. Konu bundan önce bildiğiniz gibi, bütçe görüşmeleri esnasında Millet Meclisi’nde birçok partilerin milletvekilleri tarafından müştereken orta yere konmuştur. Ve kanunların emrinin tatbik edilmesi istenmiştir. Bu hususta İçişleri Bakanlığımız bütçesinde Devlet Bakanlığımız bütçesinde konuşmalar yapılmıştır. İleriki bakanımız bu konuyu inceleyeceklerini bütçe müzakereleri esnasında vaat etmişlerdir. Bendeniz bildiğim kadar 30 Mayıs’ta bütçe çıktı iki aylık dönem esnasında bakan arkadaşlarımdan. İşittiğime göre Ayasofya’nın cami olmaktan dışarıya nasıl çıkarıldığına dair bir doküman bulamadıklarını ifade etmişlerdir. Ümit ediyorum ki, ilgili bakanlarımız bu hususta tetkiklerini yapacaklardır. Millet Meclisi’nde,  komisyonlarda yapılmış temennidir. Bakanlarımız bunun neticesine vardıkları zaman bu soruları kendilerine tevcih eden milletvekillerine gereken cevapları verecekler ve bu yolda bir şey yapılması lâzım geliyor, onun için hiç şüphesiz ifa edeceklerdir. (5 Eylül 1974)

Bakın başka konuşmaları da var.

“Payitahtımız İstanbul’a gelip de sizi böyle bir iman seli halinde görünce çok yakında şu Ayasofya’yı tekrar ibadete açacağımız günün heyecanını duyuyorum.” (İstanbul/1979 İstanbul-MSP Mitingi Ayasofya Meydanı)

Devam edelim mi?

Bu taklitçiler o durumdadırlar ki, “9 Eylül’de düşmanı denize döktük” diye merasim yaparlar ama denize döktükleri düşmanın Yunan olduğunu bile söylemezler. Batı’nın şımarık çocuğu Yunanlıya yaranmak için, Sultan Fatih’in bizzat kendi şahsi malı olan ve kıyamete kadar ibadet yapılması için vakfetmiş olduğu Ayasofya’yı, her türlü insan haklarını çiğneyerek, bir vakıf malı olduğu halde, bu vasiyetine uygun bir şekilde cami olarak kullanmazlar, kırmızı kilise renklerine boyarlar. Gâvurlara yaranmak için ellerinden ne gelirse yaparlar. Böylesine tahrip olmuş bir taklitçilik zihniyetinden milli olayları yaşamalarını, bu heyecanı beklemek elbette mümkün değildir. İşte bu bir avuç taklitçinin dışında, 60 milyon milletin kendisi elbette Refah Partisi’yle beraberdir ve elbette tarihiyle inancıyla beraberdir. Bundan dolayıdır ki, tam 25 yıldır büyük coşkuyla “Fetih Günü” kutlanmaktadır. (19 Haziran 1993 RP Grup Konuşması)

Şu cümleleri de var Rahmetli Erbakan’ın…

Ayasofya, İstanbul’un fethinde Sultan Fatih’in kendi fetih hakkıdır, kendi malıdır. Kendi malı olduğu için bunu vakfetmiştir, kıyamete kadar cami olarak kullanılmak üzere. Bundan dolayıdır ki, Ayasofya’nın cami olarak mutlaka kullanılması gerekir. Ayasofya Hakk’ın batıla galebesinin sembolüdür.

Bugüne gelelim…

Elhamdülillah…

86 yıllık özlem sona erdi…

Zincirler kırıldı…

Ayasofya açıldı…

Bu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu.

Allah razı olsun…

Mübarek olsun…

Bizim eylemimiz aynı…

Söylemlerimiz de…

….