Geçtiğimiz günlerde 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutladık...

Hekimliğin ve sağlık alanında çalışmanın fedakârlık gerektirdiğine bir kez daha dikkat çektik...

Hasta-Hekim ilişkisi... 

Sağlık çalışanlarının özlük hakları...  

Sağlıkta şiddet... 

Dile getirildi, değerlendirildi... 

Bilimsel çalıştaylarla raporlar hazırlandı... 

Bunlar yapılması ve konuşulması gerekenlerdi ancak şurası bir gerçek ki sağlık çalışanı olmak insan hayatının kutsiyeti kapsamında saygı duyulmayı gerektirir. 

Olaya biraz tarihsel bakarsak, savaşlarda, çatışmalarda sıhhiyecilerin gösterdiği gayret ve fedekarlık unutulmaz. 

Yokluk içinde, pansuman malzemesi dahi bulamayan hekimlerin, sağlık çalışanlarının Birinci Dünya Savaşı'nda, İstiklal Savaşı'nda yaralı Mehmetçiğin acısını dindirmek için gösterdikleri kahramanlık ortadadır. 

Sargı bezi bulamamışlar önlüklerini kullanmışlardır, morfin bulamamışlar naftalin kullanmışlardır ama Mehmetçiği ayağa kaldırmışlardır, hayat kurtarmışlardır, yaralı subayları yeniden birliklerinin başına göndermişlerdir... Cephe düşmek üzere olduğunu bildikleri halde hiçbir yaralı Mehmetçiği düşmanın merhametine bırakmadan tedavi etmişlerdir... 

O nedenle hekimliğin kutsiyeti tartışılmaz.

Diğer konular teferruattır, gerekli iletişim ve mevzuatlarla halledilmesi gereken işlerdir... 

Konya Tabip Odası'nın 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla verdiği akşam yemeğinde de gösterilen video ile Türk Hekimleri'nin savaşlarda, çatışmalarda, doğal afetlerdeki vazifelerine dikkat çekildi. 

Bugün dahi mazlum ve zulüm altında ezilen Arakan'da, Doğu Türkistan'da, Filipinler'de, Afrika'da, Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de... Yaralıların acılarını sağlıkçılar sarıyor. Ölme riskine rağmen vahşete gözlerini kapamış dünyaya insanlık dersini veriyorlar. Yaralı çocukların yüzlerinde görülen tebessüm onlar için en büyük ödül oluyor...

Bu vesileyle tüm sağlık çalışanların 14 Mart Tıp Bayramı'nı canı gönülden kutluyorum, dünyanın her köşesinde hizmet eden hekimlere başarılar diliyorum... 

***

Konya Tabip Odası Başkanı Dr. Seyit Karaca, 14 Mart Tıp Bayramı'nda önemli bir konuya dikkat çekti. 

Dikkat çektiği konu hekimler tarafından ne kadar umursanır veya umursanmaz bir yana üzerinde düşünülmesi gerekiyor. 

Dr. Seyit Karaca, günün anlam ve önemiyle ilgili konuşma yaparken sözü Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi'ne getirdi. 

Merkez yönetimin aldığı kararlar karşısında hekimlerin zor durumda kaldığının altını çizdi, Konya'daki hekimleri odaya üye olmaya çağırdı...

Konya Tabip Odası'na mevcut hekim sayısının yarısı bile üye değilmiş! 

Hekimler adına hareket eden bir odaya hekimlerin duyarsız kalması!

Neden üye olmuyorlar! Sorusu üzerinde iyi düşünülmesi gerekiyor...

Fakat üye olunmadığı zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor; Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi ideolojik bir şekil alıyor, azınlık çoğunluğun adına karar vermiş oluyor. 

Oysa tüm hekimler illerindeki yerel tabip odalarını üye olarak güçlendirse, Merkez Konsey'in yapısında tüm hekimler temsil edilmiş olacak. 

Geçmişte, sağlıkta dönüşüm projelerinde birliğin iktidara karşı tutumu hekimleri zor durumda bırakmış, hükümetle konuşmak yerine marjinal tavrın faturası hekimlere kesilmiştir. 

Başkan Karaca'nın dikkat çektiği hususta burasıdır. Hekimler tabip odalarını güçlendirmediği sürece TTB Merkez Konseyi'nin aldığı kararların neticesine katlanmak durumunda kalmaktadır...

"Konya Tabip Odası olarak bağımsız oda değiliz. TBB Merkez Konseyi'nin çatı kuruluşuyuz. İllerdeki seçim sonucunda seçimi kazanan delegeler vasıtasıyla Ankara'da yapılan seçimle üst yapı oluşuyor. Bir bakıma şikayetçi olduğumuz üst yapıyı da bizler seçiyoruz. Ama tabi ki çarpık delege seçim sistemi yapısıyla, büyük il odalarının delege sayısı üstünlüğü ile bugünkü üzücü tablo ortaya çıkmaktadır. Onun için amacımız yerel tabip odalarından uzaklaşmak değil tam aksine yerel tabip odalarını güçlendirerek kazanılacak yeni delegelerle merkez konsey yapısını seçimlerde değiştirecek çoğunluğu elde etmek olmalıdır. İlimizde üye sayısı toplam hekim sayısının yarısından azdır. Tamamının üye olmasıyla 4-5 delege artışı olacaktır. Bizim gibi düşünen odalarda yapılacak bu tarz çalışma ile elde edilecek ilave delege sayısı 50-60 arası olur. Son merkez seçimlerinde aradaki farkın 45 civarında olduğu düşünülürse en azından listeye mevcut yönetim zihniyetinden farklı vatan, millet, bayrak, devlet ekseninde bizim gibi düşünen meslektaşlarımızın girmesini sağlayabiliriz...” 

Mesaj net, Ankara'daki üst yapıdan rahatsızlık varsa çözümü bellidir; Seçimlere güçlü delege yapısıyla gitmek...

Aksi takdirde hükümetin sağlıkla ilgili aldığı kararlarda sızlanmanın anlamı yoktur. Bugün hükümet, TTB'nin görüşlerine başvurmuyorsa bu ideolojik marjinallik içinde toptan retçi anlayışın sonucudur. 

Başkan Karaca'nın ifade ettiği gibi benim de düşüncem o yöndedir, TTB Merkez Konseyi'nin farklı düşünen insanlar tarafından yönetilme zorunluluğu vardır. 

“Ülkemiz için var olma mücadelesi verilen 15 Temmuz FETÖ/PDY kalkışması gibi hayati bir konuda bile merkez örgütümüz ile aynı duyguları paylaşamama bizleri ayrıca incitmiş ve üzmüştür" ifadeleri karşısında hekimlerin çok iyi muhasebe yapmasında yarar vardır. 

Hekimlerin kutsiyetinden bahsederken milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımızın olduğu zamanda kutuplaşmaya, ayrık otlarına gerek yoktur...

Şu nedenle ya da bu nedenle üye olmamak odanın gücünü zayıflatır ama hekime çok şey kaybettirir. 

Hekim üye olacak ki istek ve taleplerini delegeleri ile odaya iletebilsin. Aksi takdirde bugünkü tabloyla karşı karşıya kalmış, geleceklerini belli bir zihniyetin eline bırakmış olurlar!

Üst kurul hükümetle kavga eder, hükümet bildiğini yapar, ceremesini hekim çeker. 

Bu işe son vermek için de hekimlerin Sayın Dr. Seyit Karaca'yı dinlemelerinde yarar vardır.