Son yıllarda yaş sebze ve meyve piyasalarında, artan oranda  istikrasızlıklar yaşıyoruz.

Yapılan tartışmalar, uygulanmaya çalışılan çözümlerde çok da çözüm odaklı bir yaklaşım göremiyorum.

Her zaman olduğu gibi deneme yanılma sistemi devrede.

Adı üstünde yaş meyve sebze.

Yaş çünkü taze tüketilmesi gereken çabuk bozulabilen ürünler.

Hava şartları, nakliye, bekleme,ambalaj, hepsi bu ürünlerin kalitesini olumsuz etkiler.

Bozulur. alıcı açısından firesi fazladır.

Şimdiye kadar bir dağıtım şekli vardı.

Hal yasası ile kurulan  komisyoncular vasıtası ile pazarlanıyor.

Zaman zaman komisyoncularla üreticiler arasına tüccarlar  giriyor.

Büyük marketler kendi adamlarına bahçe ve sera alımı yaptırarak da ürünün satışı gerçekleşiyor.

Genelde Anadolu’da pazarcıları direkt  tarladan alma yoluna gidiyor.

Ürün çok iken ucuzluk oluyor,azaldığında pahalanıyor.

Ama bu sistem sürdürülebilir istikrarlı bir piyasa kurulumunu oluşturamadı.

Böyle bakınca sadece olayın gerçek sebebi pazarlama kanalında gibi görünüyor. Hep öyle de lanse edildi.Edilmeye devam ediyor.

Belki tanzim satışlar da  böyle bakış açısının çaresiz bir çözüm zorlamasıydı.

Olayın üretim tarafı her zaman fazla dikkate alınmadı.

Alınsa bile bütün zirai üretimler aynı gibi davranıldı. 

Aynı sanayide olduğu gibi.  Bir sanayi bölgesinde deterjan, gıda, krank, tekstil her türlü ürün üretiliyordu. Gerçi uzman sanayi bölgelerine kayışla ve ürüne göre politikalar ve teşviklerle yeni bir çözüm yoluna giriliyor gibi. 

Özellikle bu yaş meyve ve sebze işinde durum çok farklı.

Bir kere bu iş yaş iş. Yani  hassasiyet, hız ve sağlam bir organizasyon gerekli.

Üreticinin geneli küçük üreticiler.

Üreticilerde bölgesel yığılmalar var.

Organizasyon olarak çok zayıflar. Hiç bir şikayetlerini isteklerini devlete, pazara duyuramıyorlar.

Bireyin kazancı değil ailenin kazancı dikkate alınıyor. Çoğu zaman bir ailenin sigortasız geliri fabrikada düzenli çalışan sigortalı işçi kadar bile yok.

Beş kişi bir aile olarak, orta düzey bir yönetici geliri elde ettiklerinde kendilerini para kazanmış sayıyorlar.Bugün bile böyle,

2029 Tl asgari ücret olduğu düşünülürse  yıllık  sigortasız 24348 lira(asgari ücretlinin bir yıllık geliri)  toplam kazandıklarında beş  kişilik bir aile olarak, hepsi de çalışmasına rağmen yeter gözüyle bakan aileler çoğunlukta.

Elbette bu durumda gelişen ekonomide tarım için gerekli çözümler üretilmediğinden, tarım  insan kaynaklarını hızla kaybediyor.  Bilgi peşinde, becerikli, girişimci kaliteli insan kaynakları. Yani Şehre bir göç başlıyor. Karı koca asgari ücretle  beş kişilik aileden fazlasını kazanıyor.

Tabii ki yıllardır,tüketiciler ucuz sebze meyveyi yerken bunun ucuz üretildiğini, üreticinin bundan memnun olduğunu düşünüyordu. Sadece kendi gözüyle olaylara bakıyordu.

Bu arada, üretici genelde  küçük üretici olduğu için devletin teşviklerini alamıyor, alsa da verimli kullanabilecek becerisi yeterince gelişmemiş olduğundan etkin faydalanamıyor.

Bu arada ilçe, il ziraat odaları politikacıların maşası.

İlçe ve  İl tarım müdürlükleri de masa başı görevlerinde etliye sütlüye karışmadan emeklilik bekler.

Bölgenin ekim politikaları, etkinlik, istikrar, işgücünün göçüyle zayıflayan üretime, tarıma mekanizasyonla, teknoloji ile  çözüm üretilebilir mi? Gibi arayışlara girmeden çalışan bir bürokrasi.

İmecenin en kuvvetli olduğu çiftçi kesimi;  organizasyondan korkan ürkek yapısı ile bir türlü dayanışmayı kurumsallaştırma kabiliyetini sağlayamıyor.

Ülkeyi bu kadar etkileyen,sarsan bakanı tezgahta patlıcan  biber satacak konuma getiren sarsıntıda  hala hal yasası değişsin mi değişmesin mi noktasından ileri gidemeyen çözüm arayışımızla da sorunlarla boğuşacağa benziyoruz. Artan oranda.

Bence önce çiftçiyi gerçek maliyetlerinde bireysel kazançlarını normal seviyeye çıkaracak,

Devletle çiftçinin uyumlu bir şekilde iletişim halinde olabileceği,

Devletin sorunları çiftçinin bölgesel yapıları dikkate alınarak çözülebileceği,

Bölgesel planlamalarla , ekim, üretim, teşvik gibi araçların uygulamaya konabileceği,

Bölgesel organizasyonların kurulabilmesi için devletin katkısının sağlanması, bilgilendirici ve bilinçlendirici faaliyetlere ağırlık verilmesi.

Üreticinin seviyesi ve yapısına göre çözümler üretilmesi, Ziraat odaları , il ve ilçe tarım müdürlüklerinin daha aktif olacağı, bölgesel mobil danışmanların üretici ile yan yana olabileceği,

Üretimin bir bölgede değil, iklimsel istikrarsızlıklar da dikkate alınarak dağılımının planlanmasının olabileceği ,

Bir sistem kurulmalı.

İmecenin kurumsal hali kooperatifçilik de her üretim bölgesinde ayrı ayrı kurulmalı. Sonra da birlikleşmeli.

Yoksa dünya kara deliğin resmini çekerken biz yaş meyve sebze kara deliğinden kurtulamayız.