Son beş yılda selam verdikten sonra konunun dolara gelme hızı, kurun yükselişini aratmıyor.
Hepimiz, Tahtakale dövizcileri gibi, ellerimizdeki telefonlarla saniyesi saniyesine dolar kurunu birbirimize aktarıyoruz.
Vatandaşın bu halini "Doların mı var ki" diye aklınca tiye alanlar yanılıyorlar.
Çünkü ülkenin derdinin hepimizi germesinden daha doğal, insani, medeni bir durum olamaz.
Bizler, üretim ilişkilerine katkımız farklı seviyelerde olsa da, bu ekonominin birer ortağıyız. Ondan eksilen bizden eksilir. Dolaylı etkilerini hissedeceğimiz bir dert varsa da konuşuruz.
Kaldı ki bu ilgi, doların sürekli gündemde kalıp bir yatırım aracıymış gibi algılanmasına yol açsa da bu müzmin sorunun net şekilde algılanmasına da yarıyor. Ki bu da yarısını rakamların yarısını da toplumsal psikolojinin belirlediği ekonomik krizlerle mücadelede en etkili silah..

Bir de dolar yükseldikçe sırıtarak alçalmaya başlayanlar var.
Komedileri ibretlik.
Dolar gündemimize, gizleyemedikleri bir sevinçle, sırıtarak dalıyorlar.
Millet de, kalelerine giren topa "gol" diye sevinecek kadar sürünen bu faydasızları rakip, yabancı görünce basıyor kalayı tabii ki. Bense acı acı gülümsüyorum daha ziyade.
Dün de onlardan biri, ünlü bir mankenimizle evliliğinden sonra adı daha bir duyulan Mirgün Cabas sağ olsun bizimle dertleniyordu.
"Eğer doların düşmesini istiyorsanız, papazı bıraktığınız gün Osman Kavala'yı, Enis Berberoğlu'nu ve diğerlerini de bırakın!" Evet, doların düşmesini istiyoruz Mirgün Bey. Hatta üstüne seni de verelim, tabii sen de bizler gibi doların düşmesini istiyorsan..