Çin’in yıllardan beri devam ettiği Doğu Türkistan’daki Türk varlığını asimile etme çalışmaları son birkaç senedir yeniden hız kazandı. Bütün Dünya bu yapılan soy kırıma seyirci kalmakta, bunun yanında Türk devletini idare eden kimseler de duyarsız kalmaktadır. Türk Devleti olarak oradaki soydaşlarımızın hukukunu savunamayınca elbette başka devletlerden bir şeyler beklemek ahmaklıktır. Türkiye’ye sığınmış olan soydaşlarımız sivil toplum kuruluşları ve halkın desteğiyle yaşam mücadelesi vermektedir. Son üç yılda Sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği konferanslar ve mitingler artmıştır. Bu bağlamda 22 Aralık 2019’da Konya’da düzenlenen başta Ahde Vefa Turan Vakfı, Hilal eğitim Vakfı, Doğu Türkistan Vakfı olmak üzere 11 sivil Toplum kurulusunun ve 3 siyasi partinin gençlik kollarının teşvikleriyle “Doğu Türkistan” mitingi düzenlendi. Halkın mitinge olan yoğun ilgisi ve atılan sloganlar, gençlerin duyarlılığı bana Doğu Türkistan meselesi hakkında bir makale yazmaya teşvik etti. Makalemde, Doğu Türkistan neresidir, sınırları, bayrağı burada yaşayan Türk varlığının tarihçesini ve Çin işgali karşısında verilen mücadeleleri anlatacağım.

Doğu Türkistan Neresidir?

Doğu Türkistan Çin’in kuzeybatısında yer alan kuzeyde Rusya, kuzeydoğuda Moğolistan, güneyde Nepal, Tibet, batıda Kazakistan, Afganistan, Tacikistan ve Kırgızistan’la sınırı olan, 1.828 418 km. bir alanı kaplayan bir bölgedir. Etrafı Altay, Tanrıdağı, Karanlıkdağ gibi yüksek sıradağlarla kaplıdır. Tarım deryası, İli, İrtiş, Manas, Ulungur, Karaşeher başta gelen nehirleridir. İki büyük gölü Sayram ve Buğda’dır. Buradaki Taklamakan çölü yaklaşık 500 000 km karedir. Taşkent, Kuça, Urumçi, Kerula, Turfan, Cürcen, Aksu, Altay gibi ekonomik ve kültürel yönden gelişmiş şehirlere sahiptir. (Ahmet Taşağıl, “Türkistan” TDV İslam Ansiklopedisi, Pdf) M.Ö bin yıllarından beri varlıklarını sürdüre gelen bir Türk yurdudur. 1900’lü yılların başında nüfusu 35 milyondur. Nüfusun %45’ni Uygurlar, geri kalan kısmını Kazaklar, Kırgızlar, Tacikler, Özbekler, Salurlar ve Çinliler oluşturmaktadır.

Çin’de Türk Varlığı ve Doğu Türkistan Kaynakların belirttiğine göre Çin’de Türk varlığı

M.Ö. 1050 yıllarına kadar uzanmaktadır. Birçok araştırmacının (F. Hirth, B.Karlgren, Edw. Johannes …) kabul ettiğine göre Çin’de kurulan Chou hanedanının kurucuları ve halkı Türk’tü. M.Ö. 256’da Chou hükümdarı ölünce hâkimiyet Çinlilere geçmiştir.

Çin kaynaklarında M.Ö. 4.yy’da itibaren Türklerden bahsettiklerini görmek mümkündür. Bu kaynaklarda Moğol ve Tunguzlarla birlikte Hiyung-nu adı verilen Hunlardan da bahsedilir. Son yapılan araştırmalara göre pek çok bilim adamı Hunların Türk olduğunu kabul etmişlerdir. Ağırlık merkezinin Orhun ve Selanga ırmakları ile Türklerce kutlu kabul edilen Ötüken ve Karakurum bölgesinde M.Ö. 4. Asırdan itibaren Türk siyasi hayatını takip etmek mümkündür. Hunlarla ilgili en eski yazılı vesika olan M.Ö. 318 yılında yapılan bir anlaşma Hunların Çin siyaseti üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Bu anlaşmada Siyasi birliğini kaybetmeye başlayan Chou hükümdarının Hunlardan siyasi ve askeri destek istediği görülmektedir. Türk boylarını bir bayrak altında toplayan ilk hükümdarı Teoman Han’ın baskısından kurtulmak için Çin hükümdarı Han’la barış anlaşmasını yapmış, Çinin kuzey bölümlerini Teoman Han’a bırakmıştır. Kızını da Han’a vererek akrabalık kuran Çin hükümdarı böylece Türklerin baskısından kurtulmak istemiştir. Çinli prensin etkisiyle ilk hanımından olan oğlu Mete Han’ı devre dışı bırakan Teoman Han, bir sürek avı esnasında öldürülerek tahta Mete Han geçmiş, Çin’e yapılan baskı ve hücumlar daha da sıklaşmıştır. Bütün Türk boylarını bir bayrak altında toplayan ve komşuları Yüeçilere, Tunguzlara ve Vusunglara hâkimiyetini kabul ettirdikten sonra M.Ö 176 Çin İmparatoruyla bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmaya göre Vey ırmağı sınır olarak kabul edilmiş, Mete Han böylece Çinin Kuzey bölgesini idaresi altına almıştır. (Kafesoğlı, İbrahim Prof. Dr., Türk Milli kültürü, s.57 vd., Ötüken Neşriyat,25. Baskı, 2004/İst)

M.Ö 55.’te Hun İmparatorluğu Kuzey ve güney olarak ikiye ayrıldı. M.Ö. 54 yılında kendisine bağlı kuvvetlerle Çinin kuzeybatı/ Ordos bölgesine yerleşen Tan-hu Hohan-yeh M.Ö. 31 yılına kadar devletini Çinlilere bağlı olarak idare etti. Çinlilerin egemenliğini kabul etmeyen Kuzey Hun Devleti hükümdarı Çi-çi Han ise Vusungları, Tinglileri, Ogurları hakimiyeti altına aldı. Vusung akınlarından tedirgin olan Kan-Gü kralının himaye isteği üzerine Aral bölgesine kadar olan batı bölgelerini idaresi altına alarak Orta Asya Hun Devletini yeniden ihya etti. Moğolistan’daki hâkimiyet merkezini Çu-Talas nehrine kaydırarak orada etrafını surlarla çevirerek yeni bir başkent inşa etti.

(M.Ö 41) Çuçi’nin hedefi Anadolu’ya kadar uzanacak olan İpek yol ticaretini elinden tutmak idi. Bunun için de Afganistan’dan Anadolu’ya kadar uzanan Belh- Bakteria bölgesinin doğu sınırlarını ele geçirmeyi hedefliyordu. Ancak Çiçi’nin bu hâkimiyeti uzun sürmedi. M.Ö 36’da Çin hükümeti kaşı saldırıya geçerek Fergâna’ya kadar ilerledi ve Çi-Çi’nin başşehrini ele geçirdi. İç kalede savunmaya devam eden Han, sülalesinden 1518 kişi ölünceye kadar vuruşmuştur. Hokan-yeh’in ölümünden sora ayaklanan Güney Hun hükümdarının istiklal mücadelesi de kanlı bir şekilde bastırıldı. Bu bölgede Sırasıyla Göktürk ve Uygur Hanedanlıkları kuruldu. Göktürk Hakanlarından Mukan Hanın oğlu Ta-po’nun M.S. 572’de 100 bin top hediye ile kendisini tebrike gelen Chou İmparatoru ile başkumandanı Çhsi ‘ye “oğullarım” diye hitap etmesi manidardır. Bu ifadelerden anlıyoruz ki Çin’in kuzey bölgesi Türk hâkimiyeti altındadır. (Kafesoğlu, a.g.e. s.103)