Haberleri dinliyoruz, günlük bazı programları izliyoruz, konuşulanların çoğu doğayı koruyalım ekolojiyi, bozmayalım sözleri öncelikle söylenilen ve tekrarlanan cümleler olmaktadır. Bu sözler insanın hoşuna da gitmiyor değil.  Konuşmalar güzel, söylenenlere itirazımız yok. Herkes çevreci, herkes tabiatın dostu ama bazı gerçekler böyle söylemiyor. Bizler ne kadar çevreciyiz, ne kadar doğa dostuyuz, bunun bir metrik ölçüsü yok, ancak yaptıklarımız bunun ölçüsü olarak alınabilir.

Doğa denilince aklımıza aşağıdakiler gibi birçok şey sıralanabilir; dağ, deniz,  göller, göletler akarsular, ova, toprak, her türlü bitki örtüsü, orman, ekilebilir alanlar, çayırlar, meralar, yaylalar, yaşayan her türlü canlılar(insanlar, hayvanlar ve diğerleri).. vs.

Devletimiz tarafından "Doğal Koruma Alanları" ilan edilmekte, nedeni; bu kaynaklarımızı koruyalım, tahrip olmasın, diye. Hani çoğumuz çevreci ve doğa dostuyuz diye övünüyoruz. Gerçek böyle mi? Hep tartışmaya devam ediyoruz ve koruma için idare olarak gerekli tedbirler almaya ve kanuni müeyyideler koymaya çalışıyoruz.

"Doğayı koruyalım, gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakalım" sloganı güzel, çoğumuz da bunu söylemekteyiz.  Birçok ürünün reklamlarında bile çevreci olduğu öne çıkarılmakta ve çevreci olduğu güzelce vurgulanmaktadır.

Doğayı biz insanlar bazı yanlış uygulamalar ve bilimsel gerçeklere uygun kullanmadığımız için tahrip ederiz.  Bilerek veya bilmeyerek yaptığımız tahribat, bazı hastalıkların iyileşmesi gibi tabiatta kendini yenileyebiliyor ve zamanla iyileşebiliyor.  Bozulma kısa sürede olurken iyileşme çok uzun zaman almakta, iyileşme yavaş olmakta veya yanlış kullanım sonucu aşırı tahribatlar kalıcı zararlar verdiğinden doğa kendini yenileyememektedir.  

Her tarım ürününün yetiştirilmesinde bir takvim bulunmaktadır.  Siz bölgemizde kışın buğday hasadı yapıldığını veya elma toplandığını gördünüz mü?  Biliyorum ki görmedik diyeceksiniz, çünkü her bitkinin veya her kaynağın bir faydalanma dönemi vardır. Bu nedenle; av yasağı konuluyor, balık avlama yasağı getiriliyor. Doğrusu da budur. Konulan kurallara uymayanlar da cezalandırılmaktadır. Av yasağı veya balık avlama yasağı olan dönemlerde av yapanlar ve balık tutanlara ceza kesilmekte. Günümüzde kırmızı ışıkta geçenler dijital ortamlarda bile tespit edilip ceza uygulanmaktadır.

Önemli bir kaynağımız olan meralarda her yıl Tarım ve Orman Bakanlığı İl müdürlüklerince bir komisyon tarafından otlatma takvimi belirleniyor ve bu karar bütün ilgililere duyuruluyor, nedense uyulmuyor. Doğayı sevmek ve çevre dostu olmak; meraları koruma konuları dışında tutmadığına göre neden bunu yapıyoruz. Bu konuyu çok defa yazdığım için konunun aslına girmeden çevreciyim, doğayı seviyorum diyen ilgili ve yetkililere "Meralarımızda İl Otlatma Takvimi" nin uygulamalarını hatırlatmak istedim. 

4342 sayılı Mera Kanunu ve kanuna bağlı çıkarılan yönetmeliklerde ve ceza uygulamalarında görülmekte olan eksikliklerinde giderilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığınca gerekli düzenlemeler de acilen yapılmalıdır. Ülkemizin bazı illerinde uygulanmakta olan maalesef bölgemizde ve ilimizde yeterince uygulanmayan  "İl Otlatma Takvimi " nin meralarımızda uygulanması ümidiyle hoşça kalınız.