Dinimizce hediyeleşmek, bağış yapmak sünnettir

Hediyeyi vermek ona sevgiyi bildirmek demek..

Mevcut ve bilinen malı karşılıksız olarak vermek demektir!

Alanı da maddi manevi borçlandırmaz, alanın kendini borçlu hissettirmesi kendi iradesi ve vicdani tavrıdır.

Kanunlarımız da da bağış ve yardıma yer verilmiş. Hatta bağış ve yardım özendirilmiş.Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi Kanununda indirilebilir gider kalemleri arsında sayılmış..

Amaç sosyal  dayanışmaya destek sağlamak.

Yardımlaşma, sosyal dayanışma,kişilerin toplumda eserler bırakmak gibi, adalete katkı, komşu hakkı,gibi nedenlerle bağış yapıldığı gibi, dinimiz;  zekat, fitre ve zekat olarak inancımız gereği  zorunluluk da getirmiş. Burada kişinin bireysel yükümlüğü. Bir yaptırım da yok. Zekat için malının kırkta biri nisap olarak verilmiş. Fitre Her ramazan ayında yetkililerce hesaplanmakta.

Bu tip yardımlaşma bireysel hediyeleşme olabildiği gibi, Vakıf kurarak, vakıflara bağış yaparak vakıflar aracılığı ile de hatta sadece toplumsal fayda için değil,yaşam ve çevresi için de bağış ve hibeleri değerlendirmek için kurumsallaşmış. Bu kurum, dinimizce özel olarak düzenlenmiş, hükümlere bağlanmış. Bağışın ve hediyenin en kurumsalı, kuralları en sağlam olanı...

Okul yaptırmak ki çağımızda cehaletin en kötü düşmanımız olduğu gerçeği göz  önüne alındığında eğitime yapılan her türlü yardım ve bağış toplumun kötü niyetli grupların eline geçmesinin önünde en güçlü kaledir.

Ya da öğrenciler okutmak, gücünce insanların ufuk yolcuğunda ona önderlik yapmak.

Okullara derslikler yaptırmak,

Laboratuvar, Kütüphane yaptırmak,

Üniversiteler inşa etmek . Bu konu Kanunlarca önü açıldığı için son zamanlarda çok hızlı gelişen bir bir yapıda.

Ve ya hastaneler yaptırmak. Hastanelerde odalar yaptırmak.

Ama bizim toplumumuzda bu konu çok güzel ve değerli oluşumlara vesile olduğu gibi, Ticari bir araç olarak da kullanılmaktadır.

Bir bağış ve yardımlaşma var ki; Sosyal dayanışma, sosyal adaleti desteklemek yerine insanlar arası hukuku, adaleti geliştirmek yerine, Adaletsiz ortamı sağlıyor. Toplumsal barışın temeline dinamit koyuyor.

Güçlünün menfaatine halk ve kamu mallarının düzensiz kullanılmasını, adaleti bozucu sonuçlara sebep olması bakımından tehlike arz ediyor..

 Bunlar özellikle Jandarma karakolu, güvenlik birimleri polis gibi kurumlara yapılan bağışlar ve yardımlar toplumun zararına sonuçlar doğurmakta..bağış ve yardımlaşmanın büyüğü küçüğü önemli değil.

Özellikle büyük firmalar yatırım bölgelerindeki güvenlik birimlerine ama araç alarak,ama ofis malzemesi alarak, ama başka yardımlarla hatta kişisel faydalara dönüşebilecek şekilde,  o birim üzerinde psikolojik baskılar kurmakta.Görevlerini kanunun öngördüğü davranış biçimlerinin ötesine geçirmektedir.

Mesela tonajlı araçlar görmezden gelinerek, devletin milli varlığı ve vergileriyle inşa edilen yolları çabuk bozulmakta,

Ses, gürültü kirliliği ile insanları rahatsız edildiğinde halk tarafı yerine şirketin hatalarının görmezden gelinmesi

Toz, ya da diğer çevresel kirliliklerde üzerine düşen denetimi, zamanında, işin şekline göre değil

Firmayı gözetecek şekilde ve şekli olarak gerçekleştirmekte..

Bir de görevli arkadaşlar hemşehricilik ve başka Saiklerle geliştirdikleri ikili ilişkiler, ya da yakınların firmada çalışması gibi faydalarla.

Bir devletin onur kaynağı , sığınağı olan kurumların itibarı fiilen halkın gözünde yıpratılmaktadır.

Bence, bu  gibi kurumlar; Jandarma , polis, adliye gibi birimlerin bağış ve yardım alması yasaklanmalı. Ya da madem bu kurumlar ayardım yapılmak isteniyor; kurumun merkezine ya da yardım Birimlerine  bağış yapılabilir.

Onların her türlü ihtiyacı devletçe  cömert bir biçimde karşılanmalı.

Yoksa üç kuruşa o güzelim kurumları adaletin ve hakkın elinden alıp gücün emrine verilen sisteme çanak tutulmuş olur.O kurumları millet önünde küçük düşürüyor..