Türkiye hızla kontrollü normal hayata geçişi sürdürürken, korona virüs tehlikesi de devam ediyor.

Kontrollü hayata geçiş kararları kapsamında dünden itibaren düğünlere de izin verilmiş oldu.

Tabi ki hayat hep kısıtlama içerisinde devam etmez.

Adım adım normal hayata geçiş sağlanmalıdır ve sağlanmaktadır.

Düğünlerin başlaması da normal hayata geçişin bir adımıdır.

Bazı şartlara dikkat ederek düğünler elbette yapılmalıdır. Bu tamam.

Ancak bilhassa Konya’mızda yapılacak düğünlerde bir tehlikeye işaret etmem gerekiyor.

Nedir o tehlike? Konya tabiriyle düğün pilavı…

Korona virüsün yayılmaması için düğünlerde takı töreni yapılması yasaklandı.

Konya’daki düğünlerde geleneksel pilav âdeti, takı töreninden daha büyük bir tehlike oluşturabilir.

Niçin mi?

Şimdi aylardır düğünler yapılamıyordu.

Düğünleri yapılacak olan gençler ve aileleri coşkuyla bugünü beklerken, yakınları ve çevreleri de büyük bir iştahla pilav yemeyi hayal ediyorlardı.

Zira Konyalılar pilava çok düşkünler.

Duydum ki bir düğün sahibi önümüzdeki günlerde yapacağı düğüne 8 bin kişiyi davet etmiş.

8 bin kişi 3 saat içerisinde düğün mekânına yığılacak. Sofralar kurulacak. Bir sofraya 12 kişi omuz omuza oturacak ve yaklaşık yarım saat boyunca Konya pilavının yemekleri gelip gidecek.

Bu kadarla da bitmiyor. Bir sofra dolusu insan yemek yerken onların çevreleri de ikinci bir 12 kişilik topluluk tarafından sarılacak. Onlar kalkarken aynı anda, bekleyenler oturacak.

Böylece yan yana dizilmiş onlarca sofrada aynı şeyler yaşanacak. Arkasından çaylar ve sohbetler derken, bir anda birkaç bin kişi birbiri ile mesafe falan tanımadan temas içinde olacak.

Davet edilen 8 bin kişinin 5 bininin katıldığını bile düşünsek, bu beş bin kişinin büyük çoğunluğu birbiri ile ilişki içerisinde olmuş olacak.

Bu 5 bin kişinin içinde bir kişide bile farkına varmadığı veya önemsemediği pozitif vaka varsa, bu bir kişinin virüsü kaç kişiye bulaştıracağını varın siz hesap edin artık…

Farkına varmadığı derken, bazı kişilerde virüsün hiç belirti göstermediği için bilinemediğinden ama onun bulaştırdığı diğer kişilerde hayati tehlike oluşturabildiğinden söz ediyorum.

Önemsemediği derken de, bazı kişilerin bazı belirtiler gösterdiği halde ağır bir durum yaşamadığı için o halini normal grip gibi görerek hastalığı önemsemediğinden ve diğer insanlarla görüşmeyi sürdürerek virüsü bulaştırmaya devam ettiğinden söz ediyorum. 

Birkaç gün önce benim de tanıdığım bir kişide bunu gördük. Bazı belirtiler gösterdiği halde önce hastalığı önemsemedi. Sonra gün geçtikçe ağırlaşınca hastaneye müracaat etti ama geç kaldığı için kurtulamadı ve hayatını kaybetti.

Sonuç olarak Konya pilavı âdetinin, yapılması yasaklanan takı merasiminden bile daha tehlikeli olacağını ve virüs tehlikesi devam ettiği müddetçe pilav âdetinin de yasaklanması gerektiğini belirtmek istiyorum.

Beni sorarsanız ben en yakınım bile olsa hiçbir düğüne gitmeme kararı aldım. Düğün sahibi yakınlarım beni böyle kabul etsinler. Düğün hediyemi gönderirim, telefonla tebrik eder, hayırlı olsun dileklerimi iletirim ama düğüne katılmam. Zira orada neler yaşanacağını tahmin edebiliyorum.

Düğünlerle birlikte İnşallah vakalarda benim tahmin ettiğim artış yaşanmaz.

 YKS'DE REZALET!

Geçtiğimiz hafta sonunda yapılan YKS (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı)’da sorulan bir soru tam bir rezalet…

TYT Türkçe soruları içinde geçen bir paragraf var ve 35 ile 36. soruların bu paragrafa göre cevaplandırılması isteniyor.

Paragrafta şu cümleler yer alıyor:

“Maya, Sezen Aksu’nun 1991’de çıkardığı Gülümse’den sonra Türk Pop Müziğinin en iddialı ve ses getiren albümlerinden biri… Dinleyiciyle önceden buluşan “Öyle Kolaysa” ve “Ya Bu İşler Ne” şarkılarıyla beğeni toplamışken bunlara eklenen “Fırtınadayım”, “Çukur” gibi şarkılarla bu albüm bir başyapıta dönüşüyor. Böylece Maya ile Mabel Matiz, tek atımlık kurşunu olduğu iddialarını da boşa çıkarıyor. Birçok ünlü sanatçının sevilen şarkılarını yorumlayarak daha önceki çalışmasında da cesaretini ortaya koyan Matiz, Maya ile geleneğe değmekten korkmayan modern bir anlatım yakaladı.”

Paragraf Mabel Matiz’i övgüye devam ediyor ve bu paragrafa bağlı olarak iki sorunun cevaplanması isteniyor.

Peki kim bu Mabel Matiz?

Mabel Matiz; LGBT’nin yasallaşması için mücadele eden, o grubun yaptığı yürüyüşte, “velev ki ibneyiz” pankartı taşıyan, Lut Kavminin uygulayarak helak olmasına sebep olduğu ve Kur’an’ı Kerim’in lanetlediği iğrenç ilişki olan eşcinselliğin yaygınlaşması yolunda gayretini sürdüren bir kişi.     

Bizim öz kültürümüzü temsil eden yüzlerce halk ozanlarımızın harika eserleri, yüz akı şairlerimizin şiirleri, Anadolu sanatçılarımızın yerli türküleri ortada dururken, inancımıza yüzde yüz aykırı bir fiili savunan ve o uğurda mücadele eden Mabel Matiz’in şarkıları ile ilgili bir soru sormak nasıl bir anlayıştır?

Yeni nesle böyle mi örnek olunacaktır?

Bu şartlarda dindar nesil nasıl yetişecektir?
Bu nasıl bir eğitim modelidir?

Bu, tam bir akıl tutulmasıdır.

Bir eğitimci olarak dahası, inancına bağlı bir Müslüman olarak bu rezilliği lanetliyorum.

Bu soruyu teklif eden, hazırlayan, onaylayan, soru kitapçığına koyan, aracılık eden her kim varsa hepsinden derhal hesap sorulmalı, görevden alınmalı ve bu paragrafa bağlı sorular iptal edilmelidir.

Yoksa bunlar, İstanbul Sözleşmesinin bir gereği olarak mı yapılıyor? Bu İstanbul Sözleşmesi, milletin başına epey çorap örecek gibi görünüyor. Daha öncede yazmıştım. Bu millet, yol yakınken İstanbul Sözleşmesi derhal iptal edilsin istiyor. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.