Türkiye'nin en köklü partilerinden olan Milliyetçi Hareket Partisi, kurulduğu günden bu yana, Türkiye siyasetinde önemli bir rol üstlenmiştir. Parti, ideolojik bir yapının ürünü olduğu için, hiçbir zaman tek başına iktidar olamamıştır ancak Türk siyasetinde iktidarlara bile yön verecek önemli bir ağırlığı her zaman ortaya koymuştur. 

Özellikle MHP'nin kurucu lideri merhum Alparslan Türkeş, Meclis'te temsil oranı çok düşük olmasına rağmen, sözü geçen bir lider olarak dikkatleri üzerinde toplamıştır. 

Partinin ağırlığı “Merhum Alparslan Türkeş'in vefatından sonra, partinin başına geçen Devlet Bahçeli'den sonra bitti” diye düşünen bir kesim olmasına karşın, MHP Sayın Bahçeli döneminde de Türk siyasetinde ciddi işlere imza atmıştır. Sayın Bahçeli, merhum Türkeş'ten sonra partinin ağırlığını çok iyi taşımış, taşımaya da devam etmektedir. Her ne kadar Sayın Bahçeli, bugüne kadar hem kendi tabanındaki belli bir kitle tarafından hem de diğer kesimler tarafından anlaşılamamış ve hatta ağır eleştiriler almış olsa da, Sayın Bahçeli'nin duruşu ve tespitleri Türkiye'ye yön vermiştir. 

Yıllardır tanınamayan Bahçeli, sanırım 15 Temmuz'daki, hain FETÖ'nün darbe girişiminde bulunduğu gece ve sonrasında göstermiş olduğu duruş sayesinde, bir nebze tanınmış oldu. 

Sayın Bahçeli'nin 15 Temmuz'daki duruşunun, Türkiye'deki milliyetçi cephenin darbeye karşı önemli bir direnç göstermesini sağlamış, bu da 15 Temmuz'un Türk milleti adına başarıyla sonuçlanmasında önemli bir katkıyı getirmiştir. O günden bu yana yapılan tüm tartışmalar ve ortaya konulan görüşler, Devlet Bahçeli'nin önemli bir iş yaptığını ortaya koyduğunu göstermektedir. 

Sayın Bahçeli, siyasi hayatı boyunca, Türkiye'nin lehine olacak tüm politikalarda iktidara destek vermiş, “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışı ile bu duruşunu hep muhafaza etmiştir. 15 Temmuz ve sonrasında yaşanan gelişmeler bunun en son örnekleri olarak göze çarpmaktadır. 

Ancak sayın Bahçeli, kendisinin gündeme getirdiği yeni anayasa konusunda, hem MHP tabanındaki kendisini anlamayan kesim hem de farklı düşüncelerdeki bir kısım insanlar tarafından anlaşılamamaya devam etmektedir. Sayın Bahçeli ve partisi, yeni anayasa sürecinde büyük katkılar sağlayarak, kendisinin yıllardır ortaya koyduğu kırmızı çizgiler doğrultusunda, yeni anayasa maddelerine tek tek olumlu katkılar yaparak, yeni anayasa metninin oluşmasında büyük rol üstlenmiştir. 

Türkiye'nin siyasi tıkanıklığının giderilmesi adına yapmış olduğu bu hamle ve iktidara vermiş olduğu bu destek ne var ki hala belli bir kesim tarafından anlaşılamamaya devam etmektedir. Sayın Bahçeli'nin dün başkanlığa karşı olduğunu söyleyenler, bugün başkanlık sistemine destek verdiğini söyleyerek, ağır eleştirilerde bulunanları görmekteyiz. Oysa ki; ortaya konan yeni anayasa, AK Parti'nin istediği şekliyle, bir başkanlık sistemi olarak getirilmemiştir. Adına “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” denilen yeni bir anayasa ortaya konmuş, rejimde herhangi bir değişiklik yaşanmadığı defalarca söylenmiştir. Kaldı ki, Sayın Bahçeli'nin yıllardır mücadelesini verdiği anayasanın ilk 4 maddesi noktasında da görüşler açık ve nettir. Kırmızı çizgilerini koruyan Sayın Bahçeli, bu maddelerin değiştirilmesine müsaade etmemiştir. 

Ancak ne var ki; özellikle son 2 yıldır MHP içerisinde ortaya çıkan muhalif hareket, sürekli Bahçeli'nin yıpratılması için mücadele etmektedir. FETÖ'nün, Sayın Bahçeli'nin ifadesi ile, siyasi figür olarak MHP'yi seçmesi de, bu durumu körükleyen unsurlar olmuştur. 

Yeni eleştirilerin ise, yeni anayasaya “Bir oyum var o da hem Meclis'te hem de referandumda evet olacak” diyen Bahçeli'ye, iktidar tarafından bir şeylerin vaat edilmesinin ardından bu desteği verdiği şeklinde olması, Sayın Bahçeli'nin hiç anlaşılamadığını gösteren yeni bir durumdur. Bu konuda dün Sayın Başbakan Binali Yıldırım, çok güzel ifadeler kullanmıştır. Demiştir ki; "Siyasi etik, siyasi rüşvet gibi kavramları kullananlar öyle zannediyorum ki Sayın Bahçeli'yi, Sayın Devlet Bey'i tanıyamamışlardır. Devlet Bey, ilkeleri olan, memleketin menfaati konu olduğunda hiçbir siyasi saikle hareket etmeyen bir zattır. Kendisini bu şekilde tanıdım ve geçmiş yakın siyasi tarihimizde de önemli kriz anlarındaki duruşu bunun en güzel ispatıdır. Bunun dışında söylenen sözler, bu teklifin geçmemesi yönündeki anlamsız kampanyanın birer parçasıdır."

Sayın Bahçeli'yi en iyi açıklayan bu sözlerin Sayın Başbakan'dan gelmesi, bu sözlerin MHP'nin kendi tabanında bile tam manasıyla yer bulamaması oldukça düşündürücüdür. 

MHP'nin başına geldiği 1997 yılından bu yana Sayın Devlet Bahçeli'nin ortaya koyduğu siyasi duruşu anlamak, merhum Alparslan Türkeş'in, Devlet Bey'e miras bıraktığı ülkücü ahlakı özümsemek ve anlamaktan geçmektedir. O yüzdendir ki; bu ahlakı üzerinde taşıyan ülkücüler her zaman Sayın Bahçeli'nin yanında olacak, türkücüler de boş türkülerle milletin başını ağrıtmaya devam edecektir. Sevgi, saygı ve dua ile...