Belki bu yazıyı yazmak çok erken olmuş olabilir. Çünkü Covid-19 salgını ne zaman bitecek, daha nasıl etkileri olabilecek, dünyada ve ülkemizde neler yaşanacak bilemiyoruz, ancak bu güne kadar yaşadıklarımıza göre bir değerlendirme yapmak gerekirse şunları söyleyebilirim. Elbette ki söylediklerimiz düşünen ve ders almak isteyenler içindir. Dünyayı bir eğlence yeri görenler için sokağa çıkma ve kısıtlamaların olduğu dönemde geçen süre bir zindan olarak görülmüş olabilirler. Bu düşüncenin dışında olanlar almak isterler ise sanırım çok ders almış olmalılar.

Salgın esnasında yaşadıklarımızdan ve sonrasında olabilecekler her halde her konuda sayfalarca raporlar yazılmaya, akademik çalışmalar yapılmaya değer konular olacaktır. Burada an ve alt başlıklar halinde vererek görüşlerimi paylaşacağım.

Yerel Yönetimler ile ilgili;

Temizlik hizmetlerinin, ulaşım ve alt yapı hizmetlerinin önemini, su, elektrik, gaz,  sosyal taleplerin, günlük ihtiyaç maddelerinin temini ve benzeri hizmetlerin önemini anlamış olduk. Tabii ki idare edenlerin koşuşturmaları da ayrı bir değerdir.

Sağlıkla İlgili;

  • Sağlık hizmetlerinin, hastanelerin, hastanelerde gerekli yetişmiş sağlıkçının,
  • Hastanelerdeki donanımlarının ne kadar kıymetli olduğunu,
  • Şehirlerin bu tip salgınlara karşı hazır olup olmadığını,
  • Hastalara bakmanın fedakârlık istediğini ve bu fedakârlığın uygulandığını gördük.
  • İhtiyaç olduğu için hemen 32.000 kadronun Sağlık Bakanlığınca açıklandığını yaşadık.

Özgürlükle ilgili;

  • Sokakta dolaşabilmek için özgür olmak gerektiğini,
  • Şehirler veya ülkeler arası seyahat etmenin önemli bir özgürlük gerektirdiğini,
  • Evin, meskenin, parkın ve bahçenin kıymetli olduğu yaşanılarak görüldü,
  • Malatyalı Mercedes Kadir’in bindiği 3 metre kavak ağacından en lüks aracına kadar bindiğimiz otomobil, otobüs, uçak vd. araçların kıymetini öğrendik.

Sosyal Yaşantı ile İlgili;

  • Pencereden baktığımızda yasağa rağmen sokağa çıkıp kâğıt toplayıcıları görmüş iseniz aç ve açıkta olanların durumu ile değerlendirme yapmışsınızdır. Valilik ve ilgili kurumların yardımlarını gördük, yardımlaşmanın önemini hatırladık.
  • İnsanın çok güçlü olmadığı, dünyada ben güçlüyüm diyenlerin çaresiz kıvrandıklarını gördük,
  • Düşünen insan olma yolunda aklımıza başımıza almanın gerektiğini sorguladık.
  • Bayramların, törenlerin, cenaze, düğün ve benzeri merasimlerde bir araya gelmenin ne kadar önemli bir faaliyet olduğunu gördük. Sevdiklerimize ulaşamamanın, görüp konuşamamanın hasretliğin acılığını gördük.
  • Doğayı korumanın önemli olduğunu, insan olarak çevreyi ne kadar kirletici olduğumuzun (Covid-19 süresince yaklaşık 1.5 ayda Konya’da Hava kirliliği %35 azalmış) farkına inşallah varmışızdır.
  • Bankaların hizmetlerini, tasarrufun kıymeti, ne zaman gerekli olabileceğini ve har vurup harman savurmanın doğru olmadığını teyit ettik. Milli olmasının farkına vardık.
  • Bencilliğimizin ne kadar ileri gittiğini eve kapanınca her halde anladık.
  • “Hiç ölmeyecek gibi çalışmanın, yarın ölecekmiş gibi ibadet etmenin” ne kadar anlamlı olduğunu yaşayarak fark ettik,
  • Herkesin ağzı, burnu kapalı dolaşabileceğini, bir küçük mikrobun herkesi eve tıkabileceğini gördük,
  • Dost ve düşmanımızı ve ülkeler arası işbirliğinde görünen dostluğun ne olduğunu Avrupa ülkelerinde ki durumu görmekle yeni bir dünya düzeni ile ilgili değerlendirme yapmanın zamanının geldiğini fark edebildik.
  • Kentlerde apartman hayatını tercih edenlerin azalacağı, daha çok hareket edebildikleri için gelecekte bahçeli ev veya villa tipi evleri tercih edecekleri beklenmekte,
  • Haberleşmenin, iletişimin, internetin, görsel ve yazılı basının ne kadar faydalı ve yönlendirici olduğunu yaşamaya devam ettik,

Evde kal denilen sürede evde kaldık, kalmamız da gerekiyordu, ancak sevdiklerimizin cenazesine katılamamak, yakınlarımızla muhabbet edememek gibi birçok sıkıntıları yaşadık, inşallah bunlar en kısa zamanda geride kalır ümit ediyorum. Salgın hastalık süresince yaşanılanlardan mutlaka ders çıkarmalıyız, geleceğimizi ona göre planlamalıyız.

Tarımınla İlgili;

  •  Yemek tüketim ve beslenme alışkanlıklarımızın değişeceği, dışarda yemek yeme yerine evde daha fazla yemek yenileceği, tüketim alışkanlıklarına uygun üretim yapılması,
  • Gıda güvenliği bakımından kolay hazırlanabilen hazır gıdalar yöneleceklerini tahmin edilmekte,
  • Tarımsal üretimin önemini kavradık, üretimin Milli olmasının ne kadar değerli olduğu gördük ama maalesef Tarım ve Orman Bakanlığına yeni Ziraat Mühendisi kadroları verileceğini göremedik. Beklentimiz meslektaşlarımın sayının artırılması ve sahada daha fazla üreticinin yanında olması,
  • Kriz sonrası tarımsal yapıda değişim projeleri uygulanmalı,
  • Arazide çalışan çiftçilere belli kıstaslara göre yıllık karşılıksız akaryakıt vermek veya yapılmakta olan mazot desteği 2-3 kat artırılması,
  • Aile işletmeciliği desteklenmeli ve özel bir mevzuatla ayrı ele alınarak sürdürülebilir hale getirilmeli,
  • Uygun olan bölgelerde örtü altı yetiştiriciliğin (seracılığın) teşvik edilmesi, seracılıkta biyogaz, güneş ve jeotermal enerjinin kullanılması desteklenmeli ve yaygınlaştırılmalı,
  • Üretim sağlıklı ve yeterli miktarda olursa sağlık giderlerinin azalacağı da dikkate alınarak tarımda üretimi artıracak, işleyecek ve değerlendirecek her alanda kaynak aktarılmalı,
  • Tarımda robot, otonom traktör ve yeni teknoloji kullanımı, Tarım 4.0‘ageçiş için işletme arazilerinin büyütülmesi sağlanmalı,
  • Tarımsal sulamada kullanılan su çok yerde 100-120 metre derinlikten alınmakta ihtiyaç duyulan su 2. Akuferden alınarak(300-400 metre derinlikten) sulamada kullanılmalı, suyun maliyet farkı devlet tarafından karşılanmalı,
  • Sanayi ve diğer sektörlerde insan sağlığını ve çevreyi kirletme oranı düşürülmeli,
  • Sağlıklı insan için Tarıma yatırım ve tarımsal üretim artırılmalı,

Tarımla ilgili kısa birkaç değerlendirme yaparak yazımı tamamlayacağım. Tarımsal üretimin miktar ve kalitesinin önemi yanında milli olmasının değeri bu dönemde görülmüştür. Mevsim itibariyle üretimin bol olduğu bir dönemde salgınla karşılaştığımız için gıda sıkıntısı çekmedik. Ancak üretim devam etmez ise sıkıntı çekilebilirdi. Bu nedenle üretmenin, ülke içerisinde milli üretimin tek çare olduğunu gözlemledik.

Şehirlerde Covid-19 nedeniyle birkaç ay evde kalan belli yaşın üzerindekiler böyle durumlarla karşılaşabileceklerini düşünerek uzun süre dört duvar arasında kalmak yerine köye dönüş için yeni yatırımlar yapmaya ve bazılarının da çiftçiliğe dönebileceklerini tahmin ediyorum.  Bu beklenti devlet tarafından yeni projelerle tarıma yöneliş olarak değerlendirilmelidir. Köylerde geniş bahçeli evlerin tercih edileceği düşünülmektedir. Kentlerde ise apartman hayatını tercih edenlerin daha da azalacağı, bazı insanların gelecekte bahçeli ev veya villa tipi evleri tercih edecekleri beklenmektedir.

Kırsalda yaşayanlar daha sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşma bakımından kentlere göre daha avantajlıdırlar. Kendi ürettikleri ürünler nedeniyle sokağa çıkma yasaklarından kentlerde yaşayanlar kadar etkilenmezler. Kırsalda nüfusu tutmak için hükümetler bazı tedbirleri, tarıma destek paketlerini devreye sokarak şehirlerin yükünü azaltabilir ve kırsaldan kaçış önlenmiş olur. Örneğin yakıt tüketiminin azaldığı, fiyatlarının düştüğü, hatta petrol alana üste para verildiği bu yasaklı dönemde arazide çalışan çiftçilere belli kıstaslara göre yıllık karşılıksız akaryakıt vermek veya yapılmakta olan mazot desteği 2-3 kat artırmak gibi. Bu destek hem çiftçiye hem de yakıt sektöründe çalışan bir destek olarak da önemli görülmektedir. Tarımsal üretim de böyle destekleri kalıcı hale getirerek kırsala geri göç teşvik edilmiş olur. Şehirlerde işsizlik ücreti ödemek yerine gençlerin tarımla uğraşmalarını sağlama, tarımsal üretimin desteklenmesi ile gıda ihtiyacımızın karşılanması ve devlet bütçesi denkliği açısından da dikkate alınmalıdır. Tarımın bir bilimsel meslek olduğu üretimin her safhasında tarımcıların olması gerektiği dikkate alınarak uygulamalarda ve kurullarda buna özen gösterilmesi gerekmektedir.

Tarihte görülen salgınlardan sonrada önemli sosyal dönüşümlerin olduğu, dönüşümün gerçekleşmesi için de toplumda beklentilerin arttığı yaşanmıştır. Bu salgın hastalık sonrası tarımda önemli bir değişim beklenmektedir. Bu beklenti tarımda robot, otonom traktör ve yeni teknoloji kullanımı yanında işletme arazilerinin büyütülmesi sağlanmalıdır. Aile işletmeciliği desteklenmeli ve özel bir mevzuatla ayrı ele alınarak sürdürülebilir hale getirilmelidir. Uygun olan bölgelerde örtü altı yetiştiriciliğin (seracılığın) teşvik edilmesi, seracılıkta biyogaz, güneş ve jeotermal enerjinin kullanılması desteklenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Üretim sağlıklı ve yeterli miktarda olursa sağlık giderlerinin azalacağı da dikkate alınarak tarımda üretimi artıracak, işleyecek ve değerlendirecek her alanda kaynak aktarılmalıdır.

Çevre kirliliğinin fazla olduğu yerlerde hastalıkların daha fazla oranda görülmesi insanları kentlerden daha temiz olan kırsala doğru yönelmesini sağlayacaktır. Mutlaka bu konularda daha çok şey söylenebilir. Salgın hastalıktan hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına, milletimize sağlık ve geçmiş olsun der, insanlığın böyle bir felaketle karşılaşılmaması temennisiyle hoşça kalınız.