Divan şairi Şeyh Galip “Hüsn ü Aşk''ın sonunda “Esrârını Mesnevi'den aldım / Çaldımsa da mîrî malı çaldım” der. Ben de başlığı Rasim Özdenören'in kitabına da adını veren öyküsünden aldım, “devlet sanatçısı” olanların eserlerinin hiç değilse adlarının “mîrî mal” kategorisine gireceğini düşünerek.

***

Muhammed Ali Clay'in ölümünden bahsedeceğim. Üç kez Dünya Ağır Sıklet Şampiyonu olan “siyahi” boksör 3 Haziran 2016 tarihinde öldü. Allah rahmet eylesin.

Ne boks ne de “vicdani ret” hakkında hiçbir bilgimizin olmadığı yaşlarımızda boksörlüğüyle ve Vietnam Savaşı'na katılmayı reddetmesiyle tanıdık onu biz. Çok daha geniş ilgi alanları olduğunu ise ancak ölümünden sonra öğrendik. Örneğin şairliği, örneğin müzisyenliği!

***

Ölüm kuşkusuz her yerde ölüm; ancak sosyolojik açıdan bakıldığında ABD'de ölüm biraz farklı ülkemizdekinden. Hele hele ölen bir dünya şampiyonu ise farklılık daha da artıyor.

“Şampiyon” Parkinson hastalığına yakalandığını açıkladıktan sonra 32 yıllık zor bir süreç geçirdi. Genellikle yaşlıların bir hastalığı olarak bilinen Parkinson, Muhammed Ali'de 40'lı yaşların başında ortaya çıkmıştı.

Boksun bir yan etkisiydi bu. Kafaya alınan darbeler “kelebek gibi uçarım” diyen bu insanın kanatlarını kırmış, hayatını yavaşlatmış, kıvılcımlar saçan bakışlarını donuklaştırmış, “ümmet”in bir ışık beklediği yüzünü “maske yüz”e çevirmişti. Kızlarından Hana'nın “twitter”dan paylaştığı son fotoğraflarına bakıp hüzünlenmemek elde değil.

***

ABD'de ölüm biraz farklı demiştik. Nasıl mı? Yabancı basından Muhammed Ali'nin cenaze töreniyle ilgili olarak derlediğim şu bilgiler bu konuda bir fikir verebilir:

·         Muhammed Ali ölmeden önce ileride yayımlanması düşünülen ve ailesinin “Kitap” adını verdiği 5 cm kalınlığında bir belge hazırlanmış. Bir rivayete göre altı, başka bir rivayete göre iki yıldır üzerinde çalışılan ve Ali'nin ölümünden bir hafta önce hastaneye yatırılırken son değişiklikleri yaptığı ve imzalayarak onayladığı bir belge bu.

·         Cenaze töreni ile ilgili programın hazırlanmasında İslami İlimler alanında çalışan, Gazali uzmanı akademisyen Dr. Timothy J. Gianotti'nin katkıları büyük olmuş.

·         Bir de Ronald DiNikola var. Ali ile samimiyeti kızının adını Alessandra "Ali" DiNicola koyacak boyutta.Muhammed Ali'nin avukatı olan bu zat Muhammad Ali Enterprises'ı yönetiyor. (Muhammed Ali Enterprises bir şirket. Daha önceki adı GOAT. GOAT “greatest of all times” yani “bütün zamanların en büyüğü” ibaresinin baş harflerinden oluşuyor.) Onun da cenaze töreni ile ilgili programda rolü büyük. Cenaze töreninde yaptığı konuşmada Türkiye hakkında söylediği sözlerle gündeme gelen Haham Michael Lerner'i bu iş için seçen ve davet eden muhtemelen o. Dine ve dünyaya bakışı bildiğimiz Yahudi yaklaşımından çok farklı olan Michael Lerner 1960'larda Ali gibi Vietnam Savaşı karşıtı imiş. O yıllarda bir defalık bir yol kesişmeleri olmuş.

·         Ali, cenaze töreninde değişik inançların temsilini arzu etmiş. Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist, Mormon dinlerini temsilen birer kişi konuşturuldu törende. Baptist kilisesinden Kevin Cosby, bir Mormon olan Utah senatörü Orrin Hatch, Adath Israel Brith Sholom Sinagogundan Haham Joe Rapport bunlardan bazıları.

·         Tabii ki sadece din adamları değil konuşma yapanlar. Ailesinden eşi Lonnie ve kızlarından Raşide ile Maryum ve Leyla, siyaset dünyasından Bill Clinton, spor programı sunucusu Bryant Gumbel, komedyen Billy Crystal, Ali'nin hayatında çok büyük izleri olan Malcom X'in büyük kızı Attala Shabazz kimi uzun kimi kısa konuşmalar yaptılar.

·         Bu konuşma işi ülkemizin gündemini epeyce meşgul etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gerçekleşmeyen konuşması spekülasyonlara neden oldu. Konuşmacı listesine bakıldığında iki nokta dikkati çekiyor. Konuşanlar ya bir inancın temsilcisi olarak konuşuyor ya da Muhammed Ali ile kişisel hayatlarındaki kesişmeler nedeniyle. Kimse resmi bir sıfatla konuşturulmuş değil. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşma listesine alınmamasına özel bir anlam atfetmek pek de mantıklı görünmüyor.

·         Ali'nin naaşı Louisville'nin en büyük caddesi olan Muhammed Ali Bulvarı'nda taşınarak Cave Hill Mezarlığı'na defnedildi.  Tabutu taşıyan sekiz kişi arasında beyaz perdede Ali'yi canlandıran aktör Will Smith ve kendisi gibi ağır sıklet şampiyonları olan George Foreman, Larry Holmes, Lennox Lewis ve Mike Tyson(Malik Abdul Aziz) var.

·         Bay ve Bayan Obama'nın mesajı okunuyor. Son cümlesi alkışlanıyor:  “Ali, Amerika'ydı. Hep öyle kalacak.” Obama'nın törene katılmaması da spekülasyonlara yol açtı. Sanıyorum bu spekülasyonlar ülkemizde ABD'dekinden daha fazla ve nedeni bizim insanımızın ABD insanını anlayamaması. Koskoca Türkiye'nin cumhurbaşkanının işini gücünü bırakıp saatler süren bir seyahatle katılmaya gittiği bir cenaze törenine o ülkenin cumhurbaşkanının kızımın diploma töreni var diye katılmamasını bizim insanımız anlayamaz. Bizim insanımızın yine anlayamayacağı bir şey Ali'nin Amerika olması. Bu da hem Ali'yi hem de Amerika'yı yeterince tanımamızdan kaynaklanan bir durum. İnsanların ülkesiyle ilişkilerinin biri “varlığını armağan etme” diğeri de “hain olma” gibi sadece iki seçenekle tanımlandığı bir ülkede “Ali, Amerika'ydı” cümlesini anlamasını beklemek ham hayal değilse nedir?

***

Tabii ki Muhammed Ali'yi sevelim. Ama cesaretinden, açık görüşlülüğünden, çok yönlülüğünden, girişimciliğinden, daima halkın içinde biri olmasından ve toplumun her kesimi ile diyalog kurabilmesinden dolayı sevelim. Ona “İslam'ın Yumruğu” gibi bir sıfat yakıştırıp her yanıyla şiddet içeren ve insanın sadece sağlığına değil onuruna da apaçık zararlı olan bir spor dalının müntesibi olduğu için değil.

***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)