Birinci Dünya Savaşı yılları...

Osmanlı Devleti, vatan müdafaasında... 

Türk-İslam Dünyası'na karşı haçlı ittifakı başlatan Avrupa ve Rusya, Osmanlı'yı parçalamak için her yolu deniyor. 

Sultan'a karşı darbe girişimi tezgahlıyorlar, suikastlar hazırlıyorlar, isyanlar çıkartıyorlar...

O dönem Ermeniler de bu oyunların içinde yer alıyor. Yüzyıllarca özgürce yaşayan, devlet yönetiminde dahi bulunan ve millet-i sadıka diye anılan Ermeniler, emperyalistlerin oyunları ile Osmanlı'ya ayaklandı. 

Doğu ve Güneydoğu'da Müslümanları katletmeye başlayan Ermeni çetelerinin gözleri dönmüştür. Sultan Mehmet Reşat'a, II. Abdülhamit'e dahi suikasta kalkışılır. 

Kendilerini Ermeni aydını olarak tanıtan kişilerden aldıkları emirlerle katliama girişen Ermeni çetelerine karşı Osmanlı Devleti, harekete geçti.

Cephelerde yaşadığı zorluklara rağmen Osmanlı Devleti, Anadolu'nun huzurunu bozmak isteyen, vatanın bütünlüğüne kasteden hainlerin elebaşlarına karşı operasyon başlattı.  

24 Nisan 1915 tarihinde Dahiliye Nazırı Talat Paşa'nın emriyle çok sayıda Batı'nın köpeği sözde aydın vatan hainleri tutuklandı ve sürgün edildi. 

İttihat ve Terakki'nin yaptığı en güzel işlerden biri olan bu operasyon sonucunda Mondros Mütarekesi ve Serv'deki oyunlar bozulmuş oldu. 

Ermeniler'in söz de soykırım olarak 24 Nisan tarihini almalarının nedeni işte budur. Katliamla, zulümle, hainlikle kurmak istedikleri Büyük Ermenistan fikriyatı tarihe karışmıştır. 

Allah'ın izniyle dünya döndükçe de bu fikriyat gerçekleşmeyecektir...

***

İşte dün başlayan HDP'ye yönelik operasyonlar bu anlamda önemlidir. 

Terörün odağı olmuş, sırtını Kandil ve PYD'ye yaslamış, Avrupa'da sürekli Türkiye'yi şikayet eden bir siyasi oluşum için gözaltı ve tutuklamada geç bile kalınmıştır. 

Birinci Körfez Hareketi'nden itibaren Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek için Kürtlere özgürlük adı altında PKK'yı kullanan başta ABD ve İngiltere olmak üzere emperyalist işbirlikçiler hedeflerinde başarılı olamayınca bu sefer iç savaşa yönelmiştir. 

Diyarbakır Sur, iç savaş girişiminin başlangıcı olmuştur. 

Fakat devletin dirayeti ve milletin sağ duyusu ile hainler yine hüsrana uğramıştır...

15 Temmuz'dan sonra ise durum değişmiştir.

Tüm terör gruplarına karşı başlatılan topyekun savaşta önce Suriye'ye girilerek hem DAEŞ vuruldu hem de  Türkiye'yi bölme hazırlığında olan sözde Kürt oluşumu YPG terör örgütünün hevesi kursağında kaldı. Bu süreçte PKK ile de etkin mücadele başladı, girilmez denilen mağaralar vuruldu, çıkılmaz denilen dağlarda komanda terörist avına çıktı. 

En son olarak da dün itibariyle 1915'te Ermeni terör çetelerinin liderlerine yönelik olduğu gibi PKK/PYD terör örgütlerinin sözde siyasi sözcülerine karşı operasyon yapıldı. 

Fezlekelerinde, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "örgüt adına suç işlemek" gibi suçlar yer aldı...

Savcılığın çağırmasına rağmen ifade vermeye gitmeyen HDP İstanbul Milletvekili ve Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş olmak üzere 6 HDP milletvekili tutuklandı... 

Hukukun üstünlüğünü tanımayanlara hukukun gücü gösterildi.

Yargı ve Hükümet olması gereken adımı atmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, terör örgütünün propagandasının yapıldığı, devletin birliği ve bütünlüğünü bozmaya çalışanların rahatça siyaset yaptığı bir ülke değildir ve olmamalıdır. 

Sözde Demokratik Çözüm adı altında Habur'da yaşanan rezalet nedeniyle Hükümet'e kızmıştım ve halen kızgınım. 

Ancak, 15 Temmuz sonrası terörle mücadelede yaşananlar ve dünkü gözaltılar devletin onurunu, milletin geleceğini ve vatanın bütünlüğünü kurtarmıştır... 

Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan operasyon sonrasında da kim ne derse desin kim ne yakıştırmayı yaparsa yapsın yapılanlar doğru demiştim. 

Yine doğru bir karar verilmiştir. 

Yeniden Misak-i Milli, yeniden Vatan Müdafaası derken yerli işbirlikçi hainlerle uğraşacak vaktimiz yoktur. 

"Çok güzel şeyler oluyor" derken bunu anlatmak istedim. 

Bundan sonrası yapılması gereken ise terörün kökünün her türlü kazınmasıdır. Bu noktada Türk Milleti hazırdır... Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Hükümetin de tereddüt göstermeden, "Ya İstiklal Ya Ölüm" parolasıyla hainlere Türkiye'yi dar etmelidir. 

MHP, Türk Milleti'nin ve hükümetin yanındadır, CHP de ya Türk Milleti'nin yanında yer alacak ya da milletin gözünden düşecektir!..

***

Gelelim Diyarbakır'daki patlamaya. Gözaltıların hemen ardından Diyarbakır'da bombanın patlatılması HDP'nin terörle işbirliğini göstermektedir. 

Aslında o bomba Diyarbakır halkına gözdağı vermek için patlatıldı. "Operasyonlara karşı gösteri yapmazsanız, Diyarbakır size zindan olur" mesajı verildi. 

Fakat, Sur'da olduğu gibi bölge halkı sağduyusunu koruması yine hainleri hüsrana uğratmıştır. 

Dolayısıyla yapılanlar olumlu gelişmelerdir. Son demlerini yaşayan PKK, Türkiye'yi sindiremeyeceğinin farkına varmalıdır. 

Bin yıllık kardeşliği bozmak üç-beş sözde siyasinin, hainlerin haddi değildir. 

Bin yıldır İslam'ı Anadolu'dan atmaya çalışan Haçlı-Siyonist ittifakların her oyunu Allah'ın izni ile bozulacaktır, devletimiz güçlüdür, milletimiz ayaktadır... 

***

Bir şeyi ifade etmek gerekirse o da MHP Lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin yine haklı çıktığıdır. 7 Haziran seçimlerinde hem parti içindeki paralelciler hem de FETÖ'cü, PKK'cı partiler yüzde 60'lık gruba dahil olmadığı için Sayın Bahçeli'yi eleştirmişti. 

Terörle ortaklığı ret eden Sayın Bahçeli, o zaman hem partinin hem de ülkücülüğün onurunu kurtarmıştı...

Yine çözüm sürecinde HDP ile bir yere gidilemeyeceğini, çözüm sürecinin Türkiye'nin zararına olduğunu defalarca ifade etmişti. 

Gelinen süreçte haklılığı bir kez daha çıktı. 

Devlet adamlığı ileri görüşlülüğü, ihtiyatı ve ciddiyeti gerektirir. Sayın Bahçeli de onu yapmıştır.

Uyarıları geç dikkate alınmıştır, bundan sonra önemli olan devletin bekasıdır. 

Umarım Sayın Bahçeli'nin sözünün üzerine söz söylerken daha aklı selim bir siyaset takip edilir...