Çocukistan

Yazar: M. Fahri Altınok

Yenigün Gazetesi Çocukistan’ı Sunar

Ayşe’nin evine vardıklarında saat 5 civarlarındaydı. Ayşe’nin kapısını tıktıkladıkları anda “Parolaa” diye bir ses gelir. Birkaç tane tahmin verir Serhat ve Osman. Hepsinde “Değilll” yanıtı gelir. “Tamam, tamam şaka yaptım gelin hadi.” Serhat ve Osman sinirli bir şekilde içeri girerler. “Tamam ya şaka.” “Bir şey mi dedik.” “Yoo.” “Neyse konumuz bu değil. Sana birkaç soru sormamız lazım.” “Buyurun sorun.” “Sen…” Ve Serhat yine Osman’ın ağzını kapatır. “Haluk diye bir çocuğu tanıyor musun?” “Ben Haluk değil de Haldun’u biliyorum.” “Peki, daha önce tuzaklarını bozduğun bir çocuğun ismi Haluk muydu?” “Hayır değildi.” “Peki Haldun neyin oluyor.” “Eski bir ajan dostum. Ama daha sonra ihanet etti.” “Ya.” Ve Ayşe’ye teşekkür edip eve dönerler. Dönerken Osman: “Görünüşe göre ikisi de suçlu değil.” “Haklısın. Ama bir konuda kafam takıldı.” “Hani nereye takıldı. O kafa bize lazım.” “Sus da dinle. Haldun acaba bugünkü Haluk mu?” “Olasılıkları hesaplarsak; büyük ihtimalle evet.” “Ben galiba bu soruyu kime soracağımızı biliyorum.” Ve ikisi de aynı anda: “Bilge ajan!” diye bağırdılar. “Yolumuz çok uzun olacak. Hem tehlikeli yollar. Bugün dinlenip ihtiyaçlarımızı alalım.” “Benim telsizlerim var. Yeni pil takıp yanımıza alalım. Fenerleri de alalım yolda mağara var.” “Ben de yiyecek, su ve yedek pil alayım.” “Çok tehlikeli bir yolculuk olacak.” “Bir de fotoğraf makinesi alalım.” E o zaman ne yapalım? Tabii ki Pazartesi günü kaldığımız yerden devam edelim.    

Yenigün Gazetesi Çocukistan’ı Sundu